Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '13

 
Kategori
Deneme
 

Gandhi, Tuz, Özgürlük ve Tagore

Gandhi, Tuz, Özgürlük ve Tagore
 

Tagore ve Ghandi


 http://www.youtube.com/watch?v=eySIUFj95X0 

(Ferfecir - Metin Kemal Kahraman)

“Güç fiziki kapasiteden değil, boyun eğmeyen iradeden gelir.”

Mahatma (Mohandas Karamçand) Gandhi

Ne yazık ki günümüzde Hindistan deyince aklımıza ‘taptıklarına inandığımız inekleriyle’, ‘çakralar’ geliyor. Oysa ki, bugünkü bağımsız Hindistan’ın(ve tabii onun efsanevi lideri Gandhi’nin) hikayesi ta 1900’lerin başına gidiyor ve bu efsane mücadele 1930 yılındaki o meşhur 400 km.’lik ‘tuz yürüyüşüyle’ tüm dünya tarafından duyuluyor. İngiltere, sömürgesi olan Hindistan ahalisine Hindistan’ın kendi coğrafyasından çıkan tuzu parayla ve kısıtlı olarak satıyor. Temel besin maddesi olan tuzun üretimi, satışı ve vergilendirilmesi İngiltere’nin sömürge valisinin elinde/denetiminde. Dünya haritası üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk unvanını alacak kadar çok yayılmış olan emperyal ve emperyalist devlet İngiltere, büyük hinterlandının içerisinde Hindistan’ı da sömürge olarak kontrolünün altında tutuyor o sıralar… 

Sonra bir adam çıkıyor; minnacık, ufak tefek, zayıf, güçsüz ve aciz görünümlü(ama sadece görüntüsü öyle!)… bu yürüyüşle ülkesinin Britanya'ya başkaldırmasına öncülük ediyor. Koskoca İmparatorluğun İngiltere’nin karşısında; fırtına karşısında dalında durmaya niyetli, kararlı bir yaprak gibi sıkı duruyor. “Güç fiziki kapasiteden değil, boyun eğmeyen iradeden gelir.”diye inanıyor ve kararlılıkla devam ediyor yolunda yürümeye… 1942'de ise Britanyalılara açık çağrıda bulunarak Hindistan'ı terk etmelerini istiyor. Ve nihayet 1947'nin Ocak ayında İngilizler çekiliyor, Hindistan'ın bağımsız bir devlet olduğu ilan ediliyor… Peki, Gandhi’ye ne mi oluyor; Ocak 1948’de uğradığı suikast sonucu hayatını kaybediyor. 

“Bu arada; tuz deyip geçmeyin. Hipertansiyon, damar sertliği gibi birçok tıbbi yan etkisinin yanı sıra, insan sağlığı ve damak tadı açısından vazgeçilmez bir şeydir tuz… Öyle ki Roma imparatorluğunun bir döneminde alışverişlerin ana takas maddesi tuz imiş bir zamanlar. Roma askerlerinin bir kısmına maaşlarını tuz ile ödermiş. Hatta bugünkü modern İngilizcedeki maaş anlamına gelen “salary” kelimesinin etimolojik açıdan o dönemdeki uygulamadan kaynaklı olarak; Latince kökenli “salt” kelimesinden yani “tuz”dan geldiği düşünülmektedir… Dilbilim ne sürprizlerle dolu değil mi?..”

Kararlılık en büyük direniş biçimidir. Çünkü zaman ve şartlar; sizi yıpratırken, yorarken, vazgeçirmek için çabalarken siz her şeye rağmen istikrarlı olur ve ne olursa olsun inandığınızdan vazgeçmezseniz; sonunda evren de, kader de, şartlar da pes eder karşınızda ve siz kazanırsınız. Gandhi’nin öğretisinin temelinde bu yürekten inanmışlığın getirdiği “mutlak kararlılık” vardır. Yani; tüm dünyada “pasif direniş” denilen mücadele tekniğinin babası olarak bilinse de aslında Gandhi pasifist değildi; sadece “mutlak kararlı”ydı!

Gandhi bir filozoftur aslında; her koşulda gerçeği savunan ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen (pasif)direniş prensiplerine dayanan “Satyagraha” felsefesinin öncüsüdür. Her ne kadar siyasal yanı ağır basıyor gibi görünse de; toplumsal liderlik rolünü, belki dönemsel olarak, üstlenmek durumunda kalmış olan kanaat önderi, bir derviş, bir ermiştir… O kadar ki; aslında o dönemde -hem de İngiltere gibi bir yerde- hukuk eğitimi almış ve avukatlık yapmaya hak kazanmışken; o geri döner sömürge olan anavatanı Hindistan’a; çıkarır üzerinden tüm kıyafetlerini, tüm ağırlıklarından sıyrılır; çıkrıkta kendisinin dokuduğu geleneksel kıyafetini(dhoti/peştamal) geçirir sırtına; ömrünü sevgiye; hayata ve hayatın içerisindeki canlı cansız her şeye saygı ve sevgi duymaya adar; sadece yaşamasına yetecek kadar az yiyerek beslenir; kimi zaman arınmak için ya da protesto amaçlı aylarca oruç tutar…

Gandhi’nin tüm dünyaya öğrettiği bu; “aktif ve yürekten inanç içeren; barışçıl ve şiddeti dışlayan pasif direniş” biçimi tüm dünyadaki özgürlük hareketlerine, insan hakları hareketlerine, siyasal akımlara, edebiyata, sanata da ilham kaynağı olmuştur. Bu yüzden doğum tarihi olan 2 Ekim tarihi;15 Haziran 2007'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun oybirliği ile "Dünya Şiddete Hayır Günü" olarak ilan edilmiştir.

Gandhi’nin kelimelerle anlatılamayacak efsane hikâyesinden azıcık bahsetmişken; Gandhi’ye “yüce ruh” anlamına gelen Mahatma ismini veren; Hindistan’ın bir diğer efsane ismi büyük şair Rabindranath Tagore’den; bahsetmeden geçmek olmaz. Dindar bir aileden gelen ve İngiltere’de hukuk eğitimi almış olan Tagore’nin en çok etkisinde kaldığı şair William Wordsworth’tür.

Hayata veda etmeden yaklaşık dört ay önce sekseninci yaş gününde, Mahatma Gandhi, Tagore'a kutlama telgrafı çekmiş ve şöyle demiştir:

"Dört yirmi yetmez. Beş yirmiyi de devirmeni diliyorum."

Tagore'un bu telgrafa yanıtı ise şudur:

"Kutlamana teşekkürler. Dört yirmi küstahlıktır. Beş yirmi ise katlanılmaz."

( http://www.ahaber.com.tr/HaberYazdir/dunyayi-sozleriyle-degistiren-bir-hintli-tagore/32cb080a-ccd1-4b2f-903f-55eaf495f279)

Yazıyı Tagore’un müthiş şiirlerinden ve Gandhi’nin bilgelik dolu sözlerinden örneklerle bitirelim…

“Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..!

Bugün varım yarın birden yok olurum.

Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.

Canımı acıtma, bir yara da sen açma..!

Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun.

İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.

Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..

Anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum..

Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum..

Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..

Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!

Vazgeçemezsin tutkun olurum.

Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.

Tüm tutkularım ve gücümün arkasında;

Hala minik bir çocuğum.

Büyütemezsen ; Kaybolurum..!”

Tagore

"Düşüncenin her korkudan azad olduğu bir ülke

Bir ülke ki insanları dimdik,

Dünya duvarlarla bölünmemiş,

Kelimeler gönlün derinliklerinden fışkırır,

Emek kemale uzatır kollarını,

Aklın ırmağı alışkanlıkların karanlık çölünde kuruyup gitmemiş,

Ne olurdu tanrım! Benim yurdum da böyle bir ülke olsa!"

Tagore

“Ey güzellik!

Aşkta gör kendini

Aynanın övgüsünü bırak…”

Tagore

Gandhi’nin bilgelik dolu sözlerinden bazıları;

Kimseye kirli ayaklarıyla, beynimde gezme fırsatı vermem.

Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur.

Önce önemsemezler, sonra gülerler, sonra kıskanırlar, en sonunda ise yenilirler.

Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikadımın da son maddesidir.

Kadın erkeğin esiri değil; can yoldaşı, desteği, kederlerinin ve sevinçlerinin tam anlamıyla ortağıdır.

Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal daha iyi.

Olsa iyi olurdu... Batı uygarlığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sorusuna verdiği cevap.

İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin. İnsanlık bir okyanustur. Bazı damlalar kirli diye okyanus kirlenir mi hiç...

Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz "İnsan" insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.

Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil.

Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama eğer uyumuyor da uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz, nafiledir.

Bir insan yaşamının bir bölümünde yanlış yaparken diğer bir bölümünde doğru davranamaz. Yaşam bir bütündür.

Şiddetin kökleri; çalışmadan elde edilen zenginlik. ahlaktan yoksun ticaret, insanlıktan yoksun bilim, özveriden yoksun tapınma ve ilkeden yoksun politikadır.

İradesiz düşünce, zihne arız olan bir derttir; düşünceye gem vurmak, zihne gem vurmak demektir. Bu ise, rüzgârı zapt etmekten de zordur.

Şiddete karşıyım, çünkü sağladığı düşünülen iyilikler geçici, getirdiği kötülükler ise kalıcıdır.

İnsan yaşamının bir alanında haksızlık yaparken diğer bir alanında haklı olamaz; yaşam bölünmez bir bütündür...

Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız.

Sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız.

Zayıf insanlar affedemezler. Affetmek güçlülere has bir özelliktir.

Yasalara dayanan yargılamadan daha büyük bir yargılama vardır ki, o da her insanın kendi vicdanıdır.

Siz kendi elinizle teslim etmedikçe, kimse kendinize olan saygınızı elinizden alamaz.

Sevgi her zaman ıstırap çeker, hiçbir zaman ne gücenir ne de intikam almaya çalışır.

Şiddet karşıtlığının ürettiği güç kesinlikle insan yeteneğinin icat ettiği tüm silahlardan gücünden üstündür.

Bizim en büyük hastalığımız bencilliğimizdir.

Bir insan yaptıklarının toplamıdır.

Barışa giden yol yoktur, barışın kendisi bir yoldur!

Dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi siz olun.

Hakikat, bir taş kadar sert Bir gonca kadar da yumuşaktır.

Toplum hayatı için bireysel özgürlük ve bağımsızlık şarttır.

Basit yaşa ki başkaları da var olabilsin.

Tanrı dualarımızı bize göre değil, kendi yöntemine göre yanıtlar.

Toprağı kazıp onu işlemeyi unutmak, kendimizi unutmak demektir.

Bencilliğin gözü perdelidir.

Sevgi dünyadaki en incelikli güçtür.

Sevginin olduğu yerde hayat vardır.

İnsanlıktan daha kusursuz hangi kitap vardır ki.

Sayısal Çoğunluk Önemli Değildir, Yanında "Allah" Olan Kişi Zaten Çoğunluk Demektir.

Düzenli, temiz ve şerefli olabilmek için paraya ihtiyacımız yoktur.

Eğer gerçekten işiten kulaklara sahipsek, Tanrı bize kendi dilimizde seslenir.

Göze göz, dişe diş düşüncesi bütün dünyayı kör edecek.

Güç fiziki kapasiteden değil, boyun eğmeyen iradeden gelir.

Keyif zaferde değil; asıl mücadele, girişim ve çekilen ıstıraptadır.

Özgürlük hiçbir zaman "her istediğini yapma izni" anlamı taşımamıştır.

İhtirasları alt etmek, silah gücüyle dünyayı hüküm altına almaktan daha çetindir.

Altın prangalar demir olanlardan çok daha kötüdür.

Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm: Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım.

Düşünceye gem vurmak, zihne gem vurmak gibidir. Bu ise rüzgârı zapt etmekten de zordur.

Bu dünyada öylesi aç yaşayan insanlar var ki, Tanrı onlara ancak bir somun ekmek suretinde görünebilir.

Dinler aynı noktada birleşen farklı yollardır. Aynı amaca ulaşacak olduktan sonra ayrı yollar seçmemizin ne önemi olabilir?

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..