Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '09

     
    Kategori
    Ne Nerede?
     

    GazzettePorttakal

    GazzettePorttakal
     

    Nereye yolculuk yaptığımız değil, arkada kalanlara bıraktığımız izlerdir, önemli olan.


    Google'dayım o halde varım!
    Google, ergo sum.
    Efendim, redaksiyondaki genç gazeteci arkadaşlar 'hocam arada sırada bize çay içerken anlattıklarınızı yazı olarak' yayınlasak dediklerinde; 'yapmayın çocuklar, bizim artık matbuatla olan münasebetimiz, sabah namazını müteakiben 3 ayda bir bankada emekli maaşı kuyruğuna girdiğimizde hatmettiğimiz gazeteden ibarettir, diye itiraz ettiysek te; baktık olacak gibi değil..
    Zaten zamane gençleri çok cevval efendim, başa çıkılacak gibi değiller. Tavan arasından 1931'de İzmir Enternasyonal Fuarından satın almış olduğumuz Erika marka daktilomuzu çıkardık, Hüsamettin Usta bir bakım yaptı, sildi, temizledi, yağladı falan.. derken emektarın başına oturduk.
    Bu arada bizim Amcaoğlu da öğrenmiş bu hadiseyi. Elinde bir hediye paketiyle karşımıza dikildi. 'Yine Hacı Bekir'den fındıklı akide şekeri almış' düşüncesiyle paketi açtığımızda bir kitapla karşılaştık: Osmanlıca-Türkçe Lugatçe. Duygulu çocuk, adam olmayacak diye kızsam da, kucakladım öptüm keratayı. Ancak kapağın içine de bir ithaf yazmış, aynen aktarıyorum efendim: "Sayın Abeyciğimin muhteşem kam beki şerefine".
    Bu kam bekten bir şey anlamadıysak ta, açık etmedik efendim. Bacak kadar hınzırın karşısında madara olmayalım, diyerekten, , Ama o eklemeden de edemedi; "Sayın abeycim, artık bir bilgisayar almalısınız, daktiloyla olmaz bu işler, arada bir sitelere göz atmak ve gündemi izlemek için.." Bu 'siteler' lafına takıldı aklımız, bildiğimiz marangoz ve mobilyacılar çarşısına, biz böyle derdik de; mobilyacılarla gündem arasındaki irtibata bir mana veremediğimden, lafı uzatmadık efendim; bazan susmak bir mevzuyu kurcalamaktan evladır. Çocuk aklı işte.. Zamane.. Bunlar saf, deneyimsiz, naif internet çağı çocukları, internetle varlar, internet yoksa o günü yaşanmamış addediyorlar: Internet or not internet !
    Malumunuz bu zamanelere saybırcenıreyşın diyorlar batıda. Bunlar efendim, bir ellerinde maus, diğerinde cep telefonuyla büyüdüler, bizler gibi birinde meme, diğerinde emzik değil.
    My Space, Youtube, MSN veya Google kelimeleri ana babalar için bir mana ifade etmese de, zamaneler bu kavramlarla fortissimo finissimo seviyesinde haşır neşirdirler veya sanal dünyanın teknolojik kaosuna olan itimatları reel yani hakiki dünyaya olandan daha da fazladır, diye gecenin geç saatlerinin birinde, huşu veren bir sessizlik içinde radyoda dinlemiştik. Ana babaların anlayamayacağı, hangi lisanda olduğu belli olmayan, geceler boyu süren çetlerle arkadaşlıklar kurmalar; vebkemıralarla veya cep telefonlarıyla çektikleri filmleriyle kendini meşhur etmeler de işin içindedir diye ifade etmişlerdi. Yine bu ahval-i şeraite de efendim Frenkler dijital revoluyşın diye bir isim takmışlardır.
    Hatta malumunuzdur belki, felsefenin kurucularından, Sokrates'in milattan önce 400 yılında söylediği bir sözü vardır, aynen tercümesiyle efendim: "Günümüz gençliği çok fazla lüks yaşamı sevmektedir ve fakat üslup ve tarzları da çok kötüdür". O'nun gibi bir feylesofla aşık atmayalım ama, adamcağız günümüzü hayal bile edemiyordu elbette. Sokrates, efendim, annesi Fenarete hanım da iyi bir ebeymiş, onu da yad edelim burada; her türlü edinilmiş bilgiyi yadsıyan bir düşünceden yola çıkan yöntemiyle, yani diyalektikle insanlara, bilgiye sahip olduklarını sandıklarını, oysa sahip olmadıklarını kanıtlıyordu, diye hiç unutmam lisedeyken felsefe hocamız sıfırcı Cancakruso Süavi anlatırdı.
    Şimdi efendim 'bilgi' dedik te, burada tek başvuru kaynağı da Google'mış. Bu Google sorulan her sualin cevabını bilirmiş. Şimdi geliniz de Descartesin meşhur sözünü hatırlamayınız: "Cogito ergo sum", (Je pense, donc je suis : Düşünüyorum, öyleyse varım).
    Siz de 'Düşünüyorum, o halde varım'cılardan mıydınız yoksa? Yeni şiar şudur efendim: "Google'dayım o halde varım". Google'da yoksanız eğer, yoksunuz!
    Baksanıza, Para dergisi bile konuyu 'Popülerlik Google 'dan sorulur' manşetiyle gündeme taşımış; "Her şeyin yanıtını bulduğumuz 'sanal abi' Google; işe alımlarda, bilinirlikte, marka değerinde de referans kaynağı olmaya başlamış, artık başarı ve popülerlik, Google'da yer alma sayısına göre belirleniyormuş, hatta artık dil bilmek bile gerekmeyecekmiş, Sanal abiniz sizin yerinize tercüme edecekmiş".
    Yazının burasında efendim, saatlerdir yanımdaki masada elektronik beyinde bir şeyler yapmakta olan bizim Amcaoğlu "Sayın Abeycim Google'da arattım, yoksunuz" dedi. 'Yaşasın' diye haykırdım içimden, ' Öyleyse reel dünyadayım. Inşallah bu Digital Revolution da Digital Diktatorya'ya dönüşmez !" Tarihteki örneklerde bolca gördüğümüz gibi, diye de dua ettim efendim..

     
    Toplam blog
    : 1
    : 341
    Kayıt tarihi
    : 20.11.09
     
     

    Gazetecilik Enstitüsünü bitirdim. Anadolu'da küçük şehirlerde yerel gazetelerde çalıştım. Her çalışt..