Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '09

 
Kategori
Güncel
 

GDO yönetmeliği ve biyogüvenlik yasası

GDO yönetmeliği ve biyogüvenlik yasası
 

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle başlayan tartışmalar tüm hararetiyle devam etmektedir. Kamuoyunun çok büyük bir bölümünün endişeyle izlediği bu tartışmada en çok merak edilen konu ise bundan sonra neler olacağıdır? GDO’lu ürünlerin kullanımına devam mı edilecek yoksa yeni yasal düzenlemeler mi yapılacak? Tarım ülkesi olarak kabul edilen ülkemiz kendi tarımsal ürünlerini yeterli düzeyde üretemez mi? Bundan sonra ne gibi tedbirler alınabilir veya alınmalıdır?

Dünyada GDO’lu ürünlerin tüketimi hakkındaki kuşkular ülkelere göre bir takım farklılıklar göstermektedir. Tarımsal üretiminin % 60’a yakını GDO’lu ürünlerin oluşturduğu ABD dâhil olmak üzere AB ülkelerinin birçoğunda yapılan araştırmalar, halkın çok büyük bir çoğunluğunun bu ürünlere kuşkuyla baktığını göstermiştir. Venezüella ve Macaristan gibi ülkeler bu ürünlerin ithalat, üretim işleme ve kullanımını tamamen yasaklamışlardır. Benzer şekilde İsviçre ise yaptığı halk oylamasıyla GDO’lu ürünlerin üretim ve kullanımını engellemiştir. Birçok ülke ise bu ürünlerin üretim ve kullanımını sınırlandırmak amacıyla yasal düzenlemelere başvurmuştur.

Dünyada GDO’lu ürünlerin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri ile ilgili yaygınlaşan iddialar özellikle 2005 yılında bu ürünlerin ekim alanlarında bir duraksamaya sebep olmuştur. Ancak, GDO’lu ürünlerin üretimi ve pazarını elinde bulunduran üretici firmalar pazarlama kaynaklı olan bu kısa süreli duraksama sorununu çözmüşlerdir. AB ülkelerinin birçok GDO’lu ürünün ithalatına izin vermesi bu ürünlerde üretim artışına sebep olmuştur. Ancak, AB ülkelerinde bu ürünlere karşı oluşan olumsuz tepkiler sebebiyle AB platformu 2003 yılında imzaladıkları Cartagene Biyogüvenlik Protokolü ile bir yasal mevzuat geliştirmiştir. Bu yasa ile biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyebilecek, doğal çevreye ve sosyo-ekonomik yapıya zarar verebilecek veya insan sağlığı yönünden riskler yaratabilecek GDO’lu ürünlerin üretimini, ticaretini ve kullanımının denetlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca Protokol ile bu ürünlerin ithalatı esnasında gerekli her türlü tedbirin alınması zorunlu hale getirilmiştir. Türkiye’de Cartagene Protokolünü imzalayan ülkelerden biridir. Ancak, gerek yasal düzenleme boşluğundan ve gerekse de bilimsel ve teknik yetersizliklerden dolayı Türkiye’de yetiştirilen veya ithalatı yapılan tarımsal ürünlerin GDO içerip içermediği gıda güvenliği açısından bilinmemektedir. Bu koşullar altında yasallaştırılan GDO ile ilgili Yönetmelik ise bu belirsizlikten dolayı bir kaosa neden olmuştur. Kamuoyunda bu ürünlere duyulan kuşkular artmış, başta hayvancılık sektörü olmak üzere birçok sektör ise bir üretim krizinin eşiğine gelmiştir. Türkiye’de kaosu oluşturan ve krize sebebiyet veren koşulların ortadan kaldırılması için gerekli düzenlemelerin yer aldığı bir biyogüvenlik yasasının biran önce çıkarılması gerekmektedir.

Toplam yüzölçümünün yaklaşık %36’sına yakını tarıma elverişli arazilerden oluşan ülkemizde, tarımın geldiği durum düşündürücü ve bir o kadar da vahimdir. Özellikle son otuz yılda tarımsal politikalarda izlenen yanlış uygulamalar ve yapılan hatalar, ülkemizi birçok tarımsal ürünü dışarıdan ithal etmek zorunda kalan bir ülke konumuna getirmiştir. Tarımsal ürünlere getirilen kotalarla ülkemizin tarımsal üretiminde hızlı bir düşüş meydana gelmiştir. İthalatı özendirici politikalar ise tarımsal ürünler bakımından ülkemizi dışa bağımlı hale getirmiştir. Oysa ülkemizin sahip olduğu iklim koşulları şu anda GDO’lu oldukları kuşkusuyla ithalatına endişeyle bakılan mısır, soya fasulyesi, pamuk, kanola ve diğer birçok ürünü üretebilecek potansiyele sahiptir.

Aslında, ülkemizde tarımsal üretim politikalarındaki süregelen yanlışların sosyo-ekonomik sonuçları da ağır olmuştur. Yine son otuz seneye dönüp baktığımızda köyden kente göç ile kırsal nüfuzda ciddi azalmalar meydana gelmiştir. Bu azalmanın en fazla genç nüfuzda meydana gelmesi ise düşündürücüdür. Tarımsal politikalarda bu uygulamalarda ısrar edilirse köylerde kimse kalmayacağından tarımsal üretimde ortadan kalkmış olacaktır.

Sonuç olarak, yaşanan endişeleri ve tartışılan eksiklikleri giderecek şekilde çıkarılacak bir Ulusal Biyogüvenlik Yasası kısa vadede mevcut kaosu ortadan kaldıracaktır. Ancak uzun vadeli çözüm Türkiye’nin kendi tarımsal potansiyelini değerlendirip tarımsal üretimini artırmasıyla mümkün olacaktır. Not: Adıyamanda Bugün Gazetesi (18.11.2009) http://www.adiyamanhaber.com

 
Toplam blog
: 87
: 2735
Kayıt tarihi
: 02.07.09
 
 

Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nden 1997’de mezun oldum. Aynı Üniversitede yüksek lisans ve..