Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Yasemin Karapınar Kurt

http://blog.milliyet.com.tr/ysmn

22 Temmuz '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Geleneksel sanatlarımız

Geleneksel sanatlarımız
 

Sevgili sanatseverler her gün sanatla ilgili çoğu yazıları okuyorsunuzdur. Bende geleneksel sanatla ilgili edinmiş olduğunuz bilgilere, yenilerini eklemek isterim. 

Ülkelerin geleneksel sanatlarının geliştirilmesi bir değerdir. Yakın tarihimizde Osmanlı Sanatları diye geçse de, Türk kültürünün tarihi o kadar büyük bir geçmişe sahip ki, var olduğu andan itibaren Geleneksel Sanatlarımız daima olmuştur. Ülkelerin refaha kavuşmasında, farklı alanlarda gelişip, ilerlemesinin büyük bir önemi vardır. Türklerde bu durum Osmanlı İmparatorluğu döneminde, sanatın her dalında, müthiş atılımlarla gerçekleşmiştir. Özellikle de Lale Devri döneminde, diğer sanatlarda olduğu gibi, Geleneksel Sanatlarda altın çağını yaşamıştır. 

Bu sanatlarımız çoğumuzun bildiği gibi, minyatür, tezhip, ebru, hat, katı, çinicilik gibi değerli pek çok sanatımızdır. Amacım, bu sanatları size tek tek anlatmak değil. Hepiniz bu sanatlar hakkında az çok bilgiye sahipsiniz. Ama bizim değerlerimiz olan bu sanatlara ne oluyor? Bu sanatlarımız yalnız bırakılıyor ve yavaş yavaş farklı yönlere doğru gidiyor. Bazı insanlar her bir sanatı tekeline alırken, bir diğerleri de yok olup gidiyor... Acı ama gerçek... Asırlardır süre gelen bu sanatlar, eğitimden tamamen çıkarıldı. Üniversitelerin çoğunda Geleneksel Sanatlar bölümü kaldırıldı. Konya Selçuk Üniversitesinin ve Çanakkale Üniversitesinin dışında eğitim veren bölüm kalmadığı gibi, mezun sayısı da içler acısı… Mezun olan öğrencilerin durumu ise tam bir belirsizlik içerisinde. Hal böyle olunca da, bu değerler, göz göre göre bitirildi. Bazılarınız, “ A! Olur mu tezhip, ebru sanatları aldı başını gitti.” diyebilir. Evet, birilerinin tekelinde gidiyor... İstanbul, bu durum da birinci sırada... Muhafazakâr kesim tezhip, ebru ve hat sanatlarında bir yol çizmiş gidiyor. Minyatürcüler deseniz, on parmağın beşi kadar ya var ya yok. Herkes kendi gurubunu kurmuş. Ben ben diyor... Çini, ticaret alanına girmiş, sanattan tamamıyla uzak duruyor. Hat sanatına gelince... Zenginlerin evinin duvarlarını süsleyen, anlamlarını bile tam olarak algılayamayan insanların hava atmasına yarayan bir sanat haline getirildi… 

Ben, MİNYATÜR SANATINI icra etmeye çalışan, Geleneksel Sanatlar denildiği zaman yüreği büyük bir hazla çarpan, altı-yedi saat hiç yerinden kalkmadan, gözünün nurunu yaptığım çalışmalara aktaran, başladığım her yeni esere büyük bir gönül bağıyla bağlanan mütevazi bir minyatür sanatçısıyım… Bu sanatı büyük bir şevkle çocuklarımıza, gençlerimize sevdirmek ve yaşatmak çabasındayım. Şunu çok iyi anlamamız gerek; Geleneksel Sanatların, dinin tekelinde oluşturulmasına ve bazı kesimlerinde “Osmanlı Sanatları” diye adlandırılıp, yayılmasına karşıyım. Evet, bu değerlerimiz Türklerin oluşumuyla başlamıştır. Osmanlı dönemindeyse, gelişip itibar görmüştür. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra ise, çok kıymetli sanatçılarımızın elinde ilerlemiştir. Bu sanatlarımız, “Geleneksel Sanatlardır” ve öylede kalacaklardır… 

Kendi adıma, yapmaya çalıştığım minyatür sanatı için Levni’ye, Matrakçı Nasuh’a, Prof. Dr. Süheyl Ünver’e, Ömer Faruk Ataberk’e sonsuz teşekkürlerimi sunar, hepsinin ruhlarının şad, mekânlarının cennet olmasını dilerim... Şu an birlikte olduğum Köprü Sanat Evi’ne ve değerli dostum arkadaşım, Derya Kaldırım hocaya, bu sanat için birlikte yürüdüğüm arkadaşlarıma da ayrıca teşekkür ederim… 

 

YASEMİN KARAPINAR KURT 

 

 
Toplam blog
: 2
: 2831
Kayıt tarihi
: 21.07.11
 
 

Trabzon-1965 doğumluyum. Bayburt Lisesi mezunuyum. 10 yılı aşkın süredir resim ve geleneksel sanat-m..