Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Gittin...

Gittin...
 

Git-sen-de... herkes gibi...


Gittin…

Çaresizliğim bir nehrin kayalara çarpışındaki damlacıkların sızlayışını, ızdırabını çekiyordu…

Gittin… Zaman durmuş yerçekimi yok olmuş gibi gözlerimin önünden yavaşça süzülerek, elim havada beyaz karanfil ve üzerinde bir damlayla asılı kalarak… Aşk beklide asılı kalmaktı, boynunda bir ip sallanmaktı…

Gittin… Biliyor musun? Ben seni hep iki kere sevdim, biraz kekeme biraz âmâ ama gerçek!

Bir, ben sevdim tüm benliğimle; içe dışa vurumlarım, sorgusuz suâlsiz kalışlarımdın… Bir de ve en çokta yüreğim sevdi, kaçamak bakışlarım, dudağıma kondurduğum az biraz acemi, biraz da göçmen kırlangıçlarımın tedirginliğiydin sen…

İki kere bekledim seni, bıkmadan usanmadan yelkovanın akrebine sarılmayı an be an hasretle beklemesi gibi.

Bir, bilerek geç kalışlarında bir de terkedilişimin, kalakalmışlığımın beklemek fiilindeki anlamıyla bekledim seni…

Yinede gittin…

Belliydi zaten belliydi, dünün yitik adreslerinde hep olmayışlarından, tüm aldatma hikayelerini sil baştan etmelerinden belliydi…

Gitmiştin yine postacı… ve sen ne zaman gitsen mektuplarım bilinmeyen yerlerde kalıyordu, kayıp postaların en harbini koyuyordun bu sefer ve çekip gidiyordun…

Olmazımdın olabildiğince olmazım; olmazsa olmazlarım… Galip gelemediğim en virajlı yollarına girdiğim yarışlarım... Tükenmezim tükenmek bilmeyen kalemimin ucunda kalan son siyahlığım….

Gittin…

Şimdi sana dair; “yok bir sitemim hayatta her şey kısmet, soldu gençliğim ömrümü aşkla ziyan ettim, ağla gönlüm nasip değilmiş vuslat, rahat uyu yâr sana hakkımı helal ettim”( * ) Hayat bir nakaratsa eğer tekrar edip duracak sana olan bu halim…

Gittin…

Ama bu da geçer, herşey değişir zaman gibi değil mi? Su gibi akar gider, rüzgâr gibi çarpsa da yüreğine yerini mutlaka bir esintiye bırakır, ılık ahesteliğe... Bir sabah uyanırsın yada bir gece yarısı açarsın çarşaf çarşaf yüreğinin kıvrımlarına bakarsın, gitmenin izleri kalmıştır sadece, olmadı onlarıda en ABC’sinden yıkarsın, bir güzel çitiler sakız gibi beyazlaştırırsın sonrada yüreğinin balkonuna asar kurutursun, toplamaya gelecek kişiyi beklemek kalmıştır geriye…

Bir sabah uyanırsın buhar buhar olmuş ciğerinin camlarına silecek takar sıyırırsın ıslaklıkları, biraz da o fesleğen fesleğen adam adam kokuları… Söylenirsin inceden inceden, kemanın tellerine cız ettirdiği gibi nağmeleri sancılatırsın arada bir, bu kadarı da normaldir zaten…

Geceden bastırırsın sevdalarını bundan gayrı suya, çekipte kısalmasın mavi mintanların diye… Her şeyin önlemini önceden alacaksın ders oldu ya, bir daha musluğu açık bırakmayacaksın, öyle coşum coşum çoşunca aşk başına bela oluyor işte… Nerde gül bitse etrafı diken unutmayacaksın… Sen en iyisi “papatyaları sev”, bu da çıkarılacak son ders sana. Ödevin; yüz kere yazacaksın… “papatyaları sev, papatyaları sev, papatyaları sev… (kopyala yapıştır da yapmayacaksın :) )


(*)Niran Ünsal’a ait şarkı sözleri.

 
Toplam blog
: 26
: 797
Kayıt tarihi
: 29.06.08
 
 

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 3. sınıf öğrencisiyim. İzmir-Konya aras..