Gizli Türk ekonomik ve sosyal kast sistemi

Her ne kadar demokratik bir toplum olduğumuz söylense de , ileri demokrasi hamasi nutukları atılsada siyasi arenalarda yaşadığımız toplumda gözle görülmeyen katmanlar, hiyerarşiler, statüler vardır.

Aileden, soydan, Irktan, servetten, güçten  şekilli Türk toplumsal hayatı kapitalizmle birlikte iyice kokuşmuş bir evreye girdi. Zira para ve imkanlar kişilerin toplumsal statü etmeleri için kullanılır oldu. Özel okullar, Özel üniversitler, paralı aile ve zümrelerin çocuklarının toplumsal sınıf üstünlüğü yaratımı için tasarlandı. Laiklik, İmam Hatip,  Kat sayı, meslek lisesi vb. pek çok sorunlu tasarılar ve toplum mühendislikleri yüzünden toplumun alt katmanlarına politik çile çektirilmektedir.  Birde Türk eğitim sistemi insanı sadece 10 dan fazla zeka türünden IQ ya göre değerlendirip seni kendi saçma ve içi boş eğitim sitemine yönlendirir. Zavallı ve dar gelirli aileler çocukları için çırpınıp dururlar ama kimin nereye ne şekilde gideceğine kadar üç aşağı beş yukarı tasarlanmış bir sistemin farklında değillerdir.

Tüm devlet politikalarının  özünde bir alt-üst sınıflandırma kurgusu yatmakta. Türkiyede de tıpkı Hindistandaki kast sistemi mantığı ile işleyen bir sistem mevcut. Ekonomi, güç, servet, kariyer, iş, statü, itibar belli sığ çevrelere layık görülüp ülkenin kaymağını %5 lik bir dilime ve onun çevresine layık görürken diğer kısımlar sefilliğe ve kısıtlı imkanlara layık görülmekte. Bilindiği gibi kast sistemi sosyal statü ve sınıf değişikliğini pek hoş görmez.  Toplumumuzla alakasız gibi gösterilip inkar edilse bile bu inkar köşe başını tutmuş ve gündeme yön veren o kaymak tabakanın kukla algı yöneticilerinin var sayımlarıdır.  

Her yıl milyon dolarlık gayrimenkulü en az 2 adet artan hatrı sayılır zümreler vardır. Bankadaki milyoner sayılarıda diğer göstergelerdir. Bu kişiler fırsat eşitliği ve adil koşullarla bunları elde etmemektedir. Elde ettirilmektedir. Kurgusal olarak su (para, iş, imkan) onların tarlalarına kanaldan akıtılmaktadır. 

Toplumumuzda kast sistemi içten içe ve derinden yaşatılır. Her yerde bu görülür. Kişiye ve fikre değil, kişinin soyu, çevresi, gücü ve servetine göre şekillenir. 

Bu ülkede zor şartlarla dar gelirli bir ailede büyümüş ama yetenekli insanların iyi konuma yükseltilmesi sürekli yadırganır. Ayak oyunları ile al aşağı edilmeye çalışılır. Devlette ise bu ideoloji şeklinde kendini gösterir. KPSS den 100 almış bir kaymakam adayı görüşü farklı diye alınmaz iken 85 almış birisi kendi görüşünden diye alınır. 

İçten içe köşe, koltuk ve makam sahipleri diğerlerini çekemez ve kuyu kazar. Firijit olmuş bir toplumsal ve iş ahlaksal bir sorun göze çarpar.  Birbirinin üstüne basarak piramitsel bir üste çıkış kurgulanır. 

Haddini bil sözcüğü Türk insanının bilinç altına işletilmiştir.  Dikey geçiş hemen hemen imkansızdır. Zira tüm köşe başları tutulmuş, ağa babalar ve uzantıları ile perdeler, katmalar oluşturulmuştur. Bu devlet ve özel sektör olmak üzere her yerde vardır. 

Bu gizli hizipçi anlayış ve kronik bilinç altına işlemiş kanserojen düşünce ve toplum yapısı ile bir adım öteye gidemeyiz. 

Bu sistem Türkiyede henüz tek tek oluşan lordların, finans baronlarının tasarladığı kölelik modeli olarakda adlandırılabilir.  Doğduğun anda yerin üç aşağı beş yukarı bellidir. Kısıtlı imkanlarla iyi bir üniversite ve bölüm kazanırsan hayatını kurtardın demek olmaktadır. Bu sayede üst sınıfa terfi etme imkanı yakalayabilirsin.  Sistemde görünmez engeller ve tuzaklar bu egitim ve fırsatı yakalayamayanlar için tasarlanmıştır.  Kazara veya şansla bunları atlarsan ve sınıf atlarsan rahat ve huzur vermezler. Dirliğini bozarlar. 

Mısırdaki kölelik düzeni bizim düzenden daha iyi bir anlamda zire yerin belli ve zeki insan varsa bir şekilde sistem onlara sınıf atlatabiliyordu. Örnegin Hz. Musa Yahudiler alt sınıf olmalarına ragmen Mimar olarak Firavunun sarayında çalışmıştır.  Hindistan kast sistemi bile bir yerde adildir.  Devlet bursları ile eğitim ve sınıfsal yükseliş şartları mevcuttur. 

Tabanda çile, sefalet, meşakkat, düşük ücret, imkansızlık var ve bu bilinçli olarak yaratılmakta. Bu bozuk düzen yıkılmadıkça bir yere varılması düşünülemez.