Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '09

 
Kategori
Siyaset
 

Göçmen sorunu kapitalizmin motor gücüdür.

Göçmen sorunu kapitalizmin motor gücüdür.
 

Scott Cromwell


Son dönemde Milliyet Blog platformunda bir kölelik tartışmasıdır gidiyor. Bu tartışmaların bir kısmında düzey oldukça düşmüşken, diğer taraftan konunun derinliğine düşünmek isteyenlerin yeni açılımlar getirdiğini de görüyoruz.

Hadise konusunun tartışmanın merkezinde olması da ilginç elbette. Örneğin ben de Hadise hakkında yazmak istiyorum; ama bu toz duman arasında yanlış taraflara gitmesinden çekindiğim için onunla ilgili düşüncelerimi yarışma öncesinde yazmak üzere erteledim.

Konu göçmenlik, kölelik, köle ticareti, kapitalizmin ve emperyalizmin acımasız sömürü düzeni...

Bibliyofil konuya şöyle yaklaşıyor.

"Şu an Avrupa, kendi yerel nüfusu azalırken, göçmenlerinin hızlı nüfus artışı nedeniyle dengeleri alt üst olmaya aday bir kıtadır. Avrupa’nın her ülkesinde, her seçim döneminde göçmen kökenlilerin seçilme oranlarındaki artış bunun en ispatıdır. ABD’de ise bir siyahın başkan olmasına uzanan yolu açan şey göçmen–beyaz dengesindeki bu değişimdir."

Kapitalizm, bu sorunları aşmayı becerecek bir sistem değil. Bunu bu ideolojinin doğal sahibi olan sermaye sahipleri de gayet iyi biliyorlar. Çünkü bu sorunların önemli bir kısmı kapitalizmin kendi işlem mantığından ürüyor. Her sistem için en temel çelişki, kendi temel dinamiğinden üreyen bir sorunu çözme zorunluluğu ile karşı karşıya kalmaktır. Bu nedenle kapitalizmin bu sorunu çözmesini beklemek anlamlı bir çaba değil. Temel teoride esas olan bu durum, her teorinin toptancı bakış üretme darlığı nedeniyle bir yanıyla da yanlış bir bakış açısı."

Bibliyofil, koyu renkle belirginleştirdiğim cümlesinde çok doğru bir şeyin altını çizerken, o paragrafta etmiş olduğu tek doğru düşüncenin o olduğunun farkında mıdır bilmiyorum.

Kapitalizm bu sorunu yaratan ve bu sorunu kullanarak onunla büyüyen bir sistemdir, aksine.

Diyalektik materyalizmden küçük bir yardım almamız gerekirse; Marks'ın da ifade ettiği şey neydi; çelişkiler gelişimin motor güçleri olarak tanımlanmıştı. Çelişki ortadan kalktığında motor duracaktı. Politzer'in Felsefe'nin Temel İlkelerini elime aldığımda sorduğum soru bu olmuştu; komünizm tüm çelişkileri ortadan kaldırıyordu, o zaman gelişim nasıl devam edecekti? O soruya Politzer'in nesnel gerçeklerden uzak inanç yönü kuvvetli bir cevap verdiğini anımsıyorum.

Diyalektik materyalizm sosyalizmin değil kapitalizmin yararlandığı bir felsefe olmuştur.

Göçmen meselesinin aslında kapitalizmin nasıl işine yaradığını sistemin sahipleri fazlasıyla farkındadır.

1968 gençlik hareketi düzene karşı çok kapsamlı ve güçlü bir muhalefet hareketiydi, çelişkisiydi; o hareket kapitalizmin çok daha güçlenmesine neden oldu. Bugün iktidarda olan bir çok devlet başkanının o hareketin içinden gelmesi anlamlıdır.

Kapitalizm göçmenler için cazibe merkezi olmayı sürdürürken, diğer taraftan da sistemin içine dahil olup onun bir elli yıl daha gitmesi için motor rektifiyesi yapıyor.

Almanya'daki en büyük göçmen kitlesi Türklerin, Almanya içinde erimemesi, buna direnmesi o ülkenin en ciddi sorunlarından bir tanesidir. Ancak Almanya bununla yaşamayı da sürdürmektedir. Almanya özellikle üçüncü ve dördüncü neslin gücünden yararlanmak istemektedir. Çok basit bir örnek vermem gerekirse; Almanya'da top koşturan gençleri yazabiliriz. Adını daha yeni duyduğumuz Mesut'un Alman milli takımını tercih etmesinin ülkemizde nasıl algılanıyor olduğu ilginçtir. Almanya kendi yetiştirdiği bu gençlerin Almanya'ya hizmet etmesini istemektedir. Bunun için de elinden geleni yapmaktadır. Birinci ve ikinci nesil Türkiye için bir döviz kaynağı iken bunun giderek tersine dönmeye başladığını ekonomi sayfalarından okuyoruz. İki dünya savaşına sebep olmuş ve sömürgesi olmayan Almanya için göçmenlerin büyük bir önemi vardır. Önümüzdeki seçim döneminde Merkel'inkilere karşı, göçmenleri odak alan siyasetin Alman politikasına egemen olacağını şimdiden tahmin edebiliriz.

Aynı şeyin Fransa da çok daha rayında işlediği de bir gerçekliktir. Örnekler futboldan ya... Fransa milli takımının ırki rengi nedir? İçinde iki tane beyaz oyuncu bulursanız şanslı sayılırsınız. Aynı şey Hollanda futbolu için de geçerlidir. Futbol çok basit bir örnek ve popüler olduğu için veriyorum.

Avrupa sinemasını, müziğini ve hatta edebiyatını artık göçmenlerin belirlediğine şaşırmıyoruz, çünkü biz de onları izliyoruz, dinliyoruz, okuyoruz. Hadise mükemmel bir sentez üründür. Dünyada Hadise benzeri "melezlerin" (ırki anlamda kullanmıyorum bunu) popüler oluşu yukarıda yazmaya çalıştığım düşüncenin önemli uzantısıdır.

Amerika, Obama'yı başkan yaparak, son elli yıldır üzerine yapışmış olan şeytan görüntüsünü yırtıp atmıştır. Bu az bir şey değildir. Obama bugün Amerika'nın itici gücü, dünyada da sevimli vizyonudur.

Batı bütün bunları kendi sisteminin içinde yeniden sentezleyerek yapıyor. Dikkat edin bu kapitalizmin hayat damarıdır. Kapitalizm için göçmenlerin göçmenlik süresince yaşadıklarının önemi yoktur. Ancak onlar sistemin içine katılmaya başladıkları andan itibaren ciddi bir güç oluyorlar. Kapitalizm ya da emperyalizmin bunlarla bir sorunu yoktur. Sorun o insanların yoksullukları ve sefaletinin bizim gözümüze giriyor oluşudur. Zaten öteden beri üzerine basa basa yazdığım şeydir; ki bunu alt yazılarla da biraz daha açmayı düşünüyorum;

"Sosyalizm, kapitalizmin üstyapı kurumudur."

Kapitalizmin sosyalistleşmesi sürecinin bu aşamaları takip ederek, sistemin içinde, üstyapı dönüşümünü sağlayarak tesis edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda Marks'la aynı taraftayım, ancak ben bir "devrimci" değilim. Devrim yoluyla sosyalizmin kurulacağına inanmıyorum.

Çelişkiler bize hep sorunmuş gibi görünüyor; oysa çelişkilerin içindeki o devasa gücü rasyonel hale getirip kullanmak gerekiyor.

Bunun adı batı tipi liberal demokrasidir. Bir gerçeklik olarak buraya yazalım ancak kimilerinin yaptığı gibi sanki tarihin sonuna gelinmiş gibi de hayran olmayalım.

Bütün bu yazdıklarımız, Türkiye'nin Avrupa Birliği serüveniyle de ilgilidir. Ancak bu bir başka yazının konusu olsun.

Uzay Gökerman
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..