Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Gökyüzüne daha yakın...

Gökyüzüne daha yakın...
 

Daha küçük bir fidanken dallarıma bir pembe kurdele bağladı annem. Ve dileğini söyledi: "Akıllı ve uslu bir çocuk ol." O küçük taze dallarda, rüzgara direnen kurdele bağladı elimi kolumu. "Yapmamalıyım, söylememeliyim, dokunmamalıyım..." Dileğini gerçekleştirmek boynumun borcu oldu, bana hayat veren toprağın. Daha fidandım, ağaç değil. Ve fidanlar kurdelelere karşı koyabilecek kadar büyük değildi...

Zaman... Zaman geçince taze bir ağaç oldum. Gökyüzüne daha bir yakındım, ama yeterince değil. Biri geldi sonra. Elinde beyaz bir iplikle öylece durdu dallarıma yakın. Narince tutup dalımı, bağladı incecik, görünür görünmez o beyaz ipliği. Ve şöyle dedi: "Oku" Bir süre susup düşündü. Dileğinden emin değildi ya da nasıl dillendireceğini bilemiyordu, kim bilir? "Oku ve iyi bir hayat yaşayacak kadar kazan." Bu gelen babamdı. Dileği kırılgandı. Kelimeleri seçmekte zorlanandı babam. Dalımı, filizimi kırmaktan korkandı. Kolları yetse tüm rüzgardan esirgemek için etrafımı sarıp içinde tutacaktı beni. Durdu ve düşündü. Sararsa büyümeyecektim. Dileğininin beyaz narin ipine son bir kez dokundup, beni bana emanet etti.

Güneş ve ay geçtiler dallarımın üzerinden. Güneş parlak ve sıcak kimi zaman uzak ve ılık. Ay bazen tüm bedeniyle göründü bazen inceldi inceldi de gümüş bir orak oldu. Geçti gün ve gece, gökyüzü bana daha yakın oldu. Başkaları geldi sonra. Ellerinde renkli iplikler, kurdeleler, kumaş parçaları... Söylediler dileklerini. Kimi hırsla parlayan gözlerini dikip üzerime bağladı iplerini, kırdığı dallara aldırmadan gönül rahatlığıyla çekip gitti. Kimi ağlayarak gönlündekini dile getirdi, bile bile olamayacağını. Kiminin gözlerinde ışıl ışıl umut vardı. Kışın o soğuk günlerinde güneş bırakıp gittiler üzerime.

Ben en çok o bir kaç kişilik çocuk topluluğunu sevdim. Birbirlerinin omuzuna basıp, birbirlerini kendi omuzlarında yükseltip en tepe dalıma o küçük elleriyle simli bir ip dolayan o küçük çocukları. Tepedeki çocuk ipi dolayıp şöyle dedi: "Hep var ol. Böyle başın gökyüzüne doğru, dalların ise rüzgarı kucaklayacakmış gibi dur hayatın ortasında." Başka tek söz etmedi ne o ne de diğerleri. Kendileri için hiç bir şey dilemediler. İşte o çocuklar kaldı hatıramda en çok da.

Sonra bir gün biri geldi. Kesmek için gövdemi karşımda dikildi. Durdurdu onu bir kadın: "Dokunma ona. O bir dilek ağacı." Adam çenesini kaşıdı düşündü bir süre. Kadını alıp gitti. Kadın arkasını dönüp bir öpücük yolladı. Ve fısıldadı usulcacık: "O ipler, kurdelalar seni hayatta tutan bağlar. Gocunma onlardan. Birinin senden bir dileği olduğu sürece hayatta kalacaksın."

İşte o an anladım o iplerin beni boğmak üzere değil beni korumak üzere var olduğunu. Ve her bir ipe kurdeleye tek tek dokunup annemi ve babamı, dostlarımı ve arkadaşlarımı, tanıdık ve yabancıları yad etmenin vakti zamanı geldiğini...

Resim: http://graemeb.deviantart.com/art/Tree-of-Life-50331478
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..