Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '17

 
Kategori
Öykü
 

Gönül derlisi

Gönül derlisi
 

Yazar, ozan dostlar CKM Kadıköy


Bunca yıl geçmişti hay huyla. Hesaplar tutmadı
hiç. Günü güne, haftayı haftaya, ayı aya, yılı
yıla ekledi durdu. Sonuç, ucu ucuna gelmeyen bir
hesap.
 
Yaşam düşü sürerken başucunda duran
yılları paylaştığı eşiydi. O, yakın yakın duranlar
şimdi nerede! Bir ömür tükettiği son durakta
yaşadıklarını bir bir usundan geçirdi.Usunda duranlar
şimdi çok uzaktı ona.
 
Doktorun üstten bakarken söylediği “Geç
kalmışsınız.” tümcesini duyuyordu. Eşi, “Kurtar!”
inlemesiyle doktora yalvaran gözlerle baktı.
Eşinin mırıldanmalarından bir ses çıkaramadı.
Kocası uzatıp tuttuğu elini bırakmıyordu.
 
Doktor, “Neyi, nasıl kurtarabilirim ki!” yanıtı
odadakileri sus pus etmişti.Yatağının ayak
ucunda duran oğlu, kızı çıkmazı görmüşlerdi.
Islak gözlerle dillerini yutmuş gibiydiler.Konuşacakları
kalmamıştı.
 
Doktorun önlerine koyduğu acıyı kabullenmeye
mi hazırlanıyorlardı.Oysa, eşi durmadan
dinlenmeden doktora saydırdı.”Bir yolu vardır,
siz, bunu bizden esirgemeyin!” Doktor acı acı gülümsedi.
Mimikleri ne çok anlamlıydı.Bu hanıma
nasıl, ne demeli; çıkmazı nasıl anlatmalı diye düşündü.
Doktor kaçışa hazırlanıyordu.
 
Elbette kimsenin kaçışı kurtuluş değildi.
Oğlunun, kızının, doktorun kabullenişleri eşi için
geçerli değildi.O sıkamayan elleriyle güçsüzlüğünü
duyduğu kocasını bu yatakta bırakmaya niyetli
değildi.O kaçışa hazırlananlara, “Nasıl olur,
bir çözüm yok mu?!” haykırışına odadakiler yanıt
bulamıyordu.
 
Bunca yıl yaşamı kalem ucunda hep hesaplarla
geçirmişlerdi.Kızı, oğlanı büyütüp, okutup
adam edeceklerdi.Başarmışlardı da.Oğlan üniversiteyi,
kız yüksek okulu bitirmişti.Çektiği yokluklar,
sıkıntılar çocuklarıyla at başı sürmüştü.Onlar
büyürken, boy atarken anne azalıyordu.İşte şimdi
“yalnızlık” kapısında tek başınaydı.Ne oğlan, ne
kız, kimse çaresizliğini bilemezdi.
 
Boğulur sesle ağlamaklı konuşup durdu.
Doktor da anlamıyordu yüreğinde duyduklarını.
Değer verdiği kocası yolculuğa hazırdı.İşte bundan
sonra asıl çaresizlik başlayacaktı.O bunları biliyordu.
Kızı, oğlu ıslak gözlerle annelerine bakarken
söyleyecek söz bulamıyorlardı.Annelerinin
yüreğinde, usunda geçenleri bilemiyorlardı.
 
Babalarının boyuna çıkan çocuklar, güzel
günleri düşlediler. Geride kalan güzel günleri…
Müzeye bakan evlerinin geniş bahçesinde iki
kardeşin nasıl da büyüdüklerini, yemek zamanı
gelince uzaktan annelerinin el edişini bir bir yeniden
yaşadılar.Babaları ortalarında annelerine
koşuşları dün gibiydi.
 
Şimdi yaşlılığı çekebilecek miyim diyerek
elini tutan kocasına eğilip yatağında koklarcasına
yanağını yanağına yapıştırdı.Ağladı sessiz sessiz.
Şimdiden arar oldu eşini.Oysa, ikide bir nasıl da
bir eksiğini bulurdu.Yükselen sesle sıralardı ya
kındıklarını.Ya şimdi öyle mi! “Her olumsuzluğu
yenebiliriz, gitme; beni yalnız bırakma!” seslenişine
oğlu, kızı, doktor tanık oluyorlardı.
 
Doktor yüreğine düşen acıyla eşlerin arasında
duran “sevgi”yi görmüştü. Eşi uzanıp kocasının
elini tutan parmaklarına değdirdi dudaklarını.
Gözyaşları öptüğü parmakları ıslatıyordu.
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..