Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Güler misin, ağlar mısın?

Güler misin, ağlar mısın?
 

Hak yoluna:))


Tarih 17 Aralık 2007 pazartesi. Yer bir cafe önü. Gökyüzünde baharı kıskandıracak güzellikte bir güneş.

Ve günlerce yağan yağmurun ardından, sıcacık bir çocuk sevinci gibi gökyüzünde parlayan güne karşı, günebakan pozisyonu almış, elinde bir bardak çayla bu anın tadını çıkartmaya çalışan ben. İşte tüm bu düşüncelerle kendi dünyama dalmış, kara günler için bu sıcaklığı ve ışığı devşirmeye, bu güzelliği içimde depolamaya çalışıyordum ki; birden bana doğru gelen bir şeyin gölgesiyle irkildim. Başında kalpağı, sırtında bir sırt çantası ve kolunun iki yanına sıkıştırdığı bastonuyla, zorla yürümeye çalışan 25-30 yaşlarında genç bir adamın gölgesiydi oturduğum masaya doğru ilerleyen. İyi de kimdi bu adam? Tanıdığım bir sima değildi. Dilenciye benzer bir hali de yoktu. Fakat sakatlığını saymazsak, suratındaki sakal, başındaki kalpak ve sırt çantasının üstünde taşıdığı Türk bayrağı bile ilgi odağı olmsına yeterdi. Öncelikle sağıma soluma şöyle bir bakındım, emin olmak için ama etrafta benden başka kimse yoktu. Öyle ya bu adamı tanımıyordum. Ne diye bana doğru yürüsün dü ki? Önce irkildim hatta biraz korktum açıkçası. Yanılmamıştım. Adam bana doğru iyice yaklaştı ve hafiften eğilerekten size bir şey sorabilir miyim bayan dedi. Endişenin yerini merak duygusu almış yüz ifademle. Tabii dedim, buyurun sorun. Benimle evlenir misin? Neee??? Haydaaaa… Olsa olsa adres sorar diye beklediğim ve öncesinde hiç görmediğim, tanımadığım sokaktan geçen bir adamdan, üstelik engelli bir adamdan, damdan düşer gibi pat diye bir evlenme teklifi almıştım. Hayatımın en ilginç, en sıra dışı, en hızlı evlenme teklifini yani. Gökten nur yağsa benim başıma taş düşerdi zaten diye geçirdim içimden:))

Şaka bir yana şaşırmış dona kalmıştım. “Yıldırım aşkı dedikleri bu olsa gerekti:)) Olurdu da bu kadarı olmazdı.” Kısa süren şaşkınlığın arkasından üzgünüm ama ben evliyim zaten dedim. Bu cevap karşısında özür diledi ve tekrar bastonlarından güç alıp, geri dönerek caddede yürümeye devam etti. Arkasında asılı Türk bayrağını da o an fark etmiştim zaten. Topu topu iki dakika içinde bana hayatımın şokunu yaşatan ve her haliyle sıra dışı olan bu adamın resmini çekmeye karar verdim, arkasından şaşkınlıkla bakakaldığım sırada. Yerimden kalkarak önüne geçtim ve birkaç kare resmini aldıktan sonra, bu defa ben sordum. Sen Türk müsün diye? Evet, ben Türküm dedi. Bu cevap karşısında bir kez daha şaşırdım. Her ne kadar soruyu Türk müsün diye hazırladıysam da kafamda Hintli olabileceğine dair güçlü bir kanı uyanmıştı nedense.

Akabinde bu ilgiden de cesaret almış olacak ki; bu defa soru sormadı ama akıl vermeye kalkıştı. Sen… dedi.. sen, ağzından zorla ve kesik kesik çıkan cümlelerle, sen… bu güzel saçlarını kapatır mısın lütfen dedi ve konuşmaya devam etti. Başladı Allah-u Teâlâ’nın Kur-an da geçen emirlerini hatırlatmaya ve ardı ardına sıralamaya. Anladım ki biraz daha ilgilenirsem beni haremine katacak bu adam:)) Hepsini biliyorum, kendini boşuna yorma, zahmette etme dedim ve iyi günler dileyerek yanından ayrıldım. Ayrıldım ayrılmasına ama üstüme yapışıp kalmış sorular ve yaşadığım olayın şaşkınlığıyla.

Galiba bu adam başı açık gördüğü her bayana evlenme teklif edip onları hak yoluna yöneltmeye çalışan bir meczup idi. Ve sanırım bana vahiy geldi, ben Mesih’im diyerek gazeteci öldüren Mehmet Ali Ağca misali bir misyon yüklemişti kendi kendine ve tıpkı Mehmet Ali Ağca gibi o da oldukça ciddiye alıyordu bu işi.

Son olarak; bu gençle ilgilenebileceklerin özgeçmişlerini içeren cv ve bir adet resimle bana başvurmaları gerekir demeyeceğim ama ve hak yoluna baş koymaya hazır, gönüllü arkadaşlar olabilir düşüncesiyle duyurmak istedim:)) Ehhh fena çocuk da sayılmaz hani. Resmi her şeyi anlatmaya yetiyor zaten. Sağlıcakla kalınız efendim. Bu çocuğa da dikkat edin ne olur. Ansızın sizin de karşınıza çıkabilir, sizi de şaşırtabilir çünkü. Ne de olsa bizleri hizaya sokmak için dünyaya gönderilmiş Mesihlerden yalnızca bir tanesi o! Saygıda kusur etmeyin. Çarpılırsınız. Amman!!!


***Arkadaşlar: bu arada elime yeni geçen bu videoyu mutlaka izlemenizi öneririm. Yasaklanmadan...

http://www.youtube.com/watch?v=YwykBUwrcXM&feature=related

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..