Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Gülmek/ soruyu sormak ve kültür...

Gülmek/ soruyu sormak ve kültür...
 

Fransız aydınlarının dimağları içine yerleşmiş önemli bir değer yargısı var. Bu değer yargısının Fransızcadan tercüme edilmiş şekli şu söz:

- İnsanın ruhsal derinliğinin ölçüsü, “kendi”sini alaya alabilme kapasitesi ile koşuttur…

İnsan, kendisine, kendi dışındaki bir “obje” olarak bakabilmelidir.

Kendisini alaya alabilecek bir yükseklikten olup biteni izleyebilmeli, mizahın orta yerine, odak noktasına kendi gülünçlüklerini yerleştirebilmelidir.

Bir varlık olarak kendisine gülebilen kişi… Gerçekte, kendisini ciddiye alıyor demektir.

Önemsemiyor, ama ciddiye alıyor, demektir…

Kendini önemsemek, kibirlenmekle eş anlamlıdır.

Kendini ciddiye almak ise, kendi kendisini yetiştirmek anlamında eğitimi, yaşam içindeki yerini ve olup-bitenler içindeki izini ve sedasını sorgulamak anlamına gelir…

Dilindeki her kavramı, her kabullenişi, her ön-yargıyı yeni baştan ve yeni baştan sorgulayarak, evrensel kültürü kişiselleştirmek; geneli, özelleştirmek anlamına gelir…

Genelin içinden seyreltilerek, özelleştirilmeyen bir kültür, bize ait olamaz…

Genel kültürü [sadece] öğrenmek bizi genelin bir parçası, sürünün bir üyesi yapar…

Evrensel kültür mirasını kendine mal ederek, onunla hesaplaşa / sorgulaya edinilen bir kültür ise, bize ait bir şey haline gelir.

Ünlü bir düşünürün şu sözü bütün bu anlatmaya çalıştığımız şeyleri özetleyen gerçek bir incidir:

- Kültür, bütün bildiklerinizi unuttuğunuzda geride kalan şeydir!..

Evet, gerçek kültür işte bu “şey”in adıdır…

Bütün bildiklerini unutan bir adamı alaya alarak gülmek ise, o geriden kalan “şey”in iyi hazmedildiğini gösteren önemli bir simgedir…

Örneğin, “iğneyle kuyu kazmak”, komik değil midir?

Evet, komiktir…

Ancak, aynı zamanda son derece de ciddi bir iştir.

Çünkü, tarih boyunca bütün önemli, büyük ve değerli işler, iğneyle kuyu kazarak başarılmıştır.

Mesele, iğneyle kuyu kazabilecek nitelikte ve yaptığı işe inanan, güçlü insanların varlığını sağlamaktır…

Ama, diğer bir açıdan, iğneyle kuyu kazmak, oldukça da komik bir eylemdir.

Komiktir; ama değerlidir.

Ve iğneyle kuyu kazan insan, yaptığı işin komikliğini idrak edebilecek yetkinlikte ve bir yandan iğneyle kuyu kazmakta olan kendisine gülümserken; diğer yanda tüm gücü ile işine ve davasına bağlı olan bir insandır.

İşte, Fransız aydınlarının yazımızın başına aktardığımız tespiti bu nitelikteki bir gülümsemeden söz etmektedir…

Bütün sorun, bu niteliğe bizlerin Fransız kalıp, kalmayacağımıza gelip, çakılmaktadır.

Bizce [bu noktada] sorulması gereken soru şudur:

- Biz bu deveyi güdebilecek miyiz?..

Yoksa…

Dünyanın tekmil develerini acıklı halimize güldürecek miyiz?..

Biz soruyu sorduk…

Yanıtını da siz sorgulayın!

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..