Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '10

 
Kategori
Efsaneler
 

Güneşe en yakın olan çiçek Edelvays

Güneşe en yakın olan çiçek Edelvays
 

EDELVAYSLAR...


İş günüme genelde bir fincan siyah çay ile başlarım. Bu sabah, değişiklik yaptım ve kendime, adaçayı hazırladım. Çayımı yavaş yavaş yudumlarken onun sıcaklığı ile birlikte, dışarıdaki bahar güneşinin sıcaklığını da hissettim. İçimden, çiçekli- böcekli bir şey yazmak geldi. Çiçekli, böcekli dedim de, bir arkadaşımın gönderdiği küçük paragrafı tebessümle hatırladım:

“Durgun havalarda bu koy kadar sessiz bir yer düşünülemezdi; sular kabarınca da ondan daha gürültülü bir yer olamazdı. Orada suyun boyuna ıslattığı dal uçları vardı.Baharda çiçeklerle, kuş yuvalarıyla, kokularla, kuşlarla, kelebeklerle, arılarla doluydu. Pek yeni gerçekleştirilen çalışmalar sayesinde bütün bu vahşilikler bugün artık yok olmuştur; onların yerini dümdüz, güzel çizgiler aldı…Şimdi duvarcılık işleri, rıhtımlar, küçük bahçeler var.Toprağın düzlenmesi çok zarar verdi; zevk dağın acayipliklerine, kayanın düzensizliklerine gerekeni yaptı.

Gizli görüşmeyi saklayan kayalar, ağaçlar bir tanığı da saklayabilirler."

DENİZ İŞÇİLERİ romanı / Sayfa 466 / Victor Hugo

Ne kadar güzel yazmış Victor Hugo…

Bahar ve uyanan tabiat hakkında birkaç söz yazmak istedim, fakat yukarıdaki satılardan sonra devam edebileceğimi zannetmiyorum.

***

13 Mart 2010 tarihi, günlerden cumartesi, annem ve babam bize geldiler. Babamın bana sürprizi vardı, bir kitap; Ejderha Dövmeli Kız. Kitabın tanıtım reklamlarından çok etkilenmiş, benim sevebileceğimi düşünerek bana hediye etmek istemiş . Çok şaşırdım ve çok mutlu oldum. Kitabı hediye ettiği için şaşırmadım tabii, bana her zaman kitaplar hediye eder, ama kitap isimlerini mutlaka sorar ve onayımı alır. Bu sefer tam bir sürpriz oldu. Canım babam!Bu satırlarımı okumaz belki, olsun, ben buradan da ona çok çok teşekkür ediyorum. Yazmayı biraz da bunun için seviyorum, bazı anılarımı kalıcı kalmalarını sağlıyor. Babam emekli edebiyat öğretmenidir. Kitaplara karşı tarifsiz sevgi besler.Bu yaşına rağmen, kitap, elinden hiç eksik olmaz. Ailede, İkimiz, tam olarak birer kitap tutkunuyuz. Aramızda önemli bir fark var sadece, babam asla tercüme kitapları okumaz.

Ejderha Dövmeli Kız, elime alır almaz ilk sayfasını merakla okumaya başladım. Kitabın içine, âdeta sihirli bir kapıdan girdim ve okuduklarımla birlikte kendimi anılarımın içinde buldum.

Çok yakın arkadaşım ve sırdaşım olan Nelli’nin odasındaydık.” Bak, sana bir şey göstereceğim” dedi. Kitaplığındaki bir kitaba uzandı ve eline aldı.”Gözlerini kapat ve ben aç demeyince açma” dedi bana… Heyecanlandım. Gözlerimi kapattım. Biraz sonra “ Açabilirsin” sesi ile birlikte, kitabın açılmış sayfaların içinde, tam gözlerimin önünde minicik kurutulmuş bir çiçek gördüm. Olağanüstü güzeldi…Önce yapma çiçek gibi geldi. Daha önce hiç görmemiştim. Yıldız gibi bir şey…Çiçek ışık saçtığına yemin edebilirim…Sayfaların içinde yıldız gibi parlıyordu... Şişeğin ortasındaki sarı noktacıklar bu hissi verdi galiba” Bu, bu ne?” diye kekeledim…” Edelvays” cevabı geldi… “Bu çiçek şans getiriyormuş, biliyor musun? Çok nadir bir çiçek ve onu bulan herkese, mutluluk getiriyormuş. Bana hediye geldi. Çok güzel değil mi?”

Hakikaten çok güzeldi. İlk ve son kez gördüm bu çiçeği. Orta okul öğrencisi olmalıydım. Hiç unutamadım fakat ve şu an bu satırları yazarken, gözlerimin önünde canlanıyor yine. Çiçeğin, tacı yaklaşık üç santimetre çapındaydı ve beş beyaz yapraktan oluşuyordu. Tüyümsü ve parlaktı bu yapraklar. Çiçek tacının ortasında ise açık sarı noktalar vardı. Çiçeğin toplam boyu beş altı santimetreydi. Minicik, fakat gördüğüm en güzel çiçeklerden biriydi. Kurutulmuş haliyle bile büyüleyiciydi.

Bazen hâyal ediyordum çiçeği bulabilmeyi, bana şans getireceğine inanıştım. Edelvays çiçeği hakkında pek çok şey öğrenmiştim zamanında. Hatta bir defterime, bulabildiğim tüm resimlerini yapıştırmıştım. Fakat hep çiçeği canlı görmeyi istemiştim… Bir gün belki...

Nette bulduğum ve hatırladığım bazı bilgeleri paylaşmak istiyorum. Bu çiçek Alp dağlarına özgü, ancak çok yüksek ve ıssız yerlerde görmek mümkün. Latince ismi: Leontopodium alpinum ve yaklaşık otuz çeşidi bulunmakta. Bu çiçeğin yetiştiği şartlardan ötürü saflığın ve dayanıklılığın simgesi olmuştur. Daha önce yaşadığım ülkede, Edelvaysın, tek türü yetiştiğini biliyorum. Koca Balkan ve Pirin dağlarında. Bu nadir çiçek, kaybolmaya karşı, koruma altına alınmıştı, benim orada yaşadığım dönemlerde. Kurak ve güneşi gören yerlerde yetişir ve temmuz aylarında çiçek açar.

Bir efsaneye göre…

Bir gece, bilinmez sebepten, Dağ Tanrısı çok kızmış ve gür sesiyle bağırmaya başlamış. Onun sesinden, dağda, çatlaklar oluşmuş, yıldızlar korkmuş ve göksüzünden kopup, sessizce dağdaki açılan çatlaklara düşmüşler. Dağ Tanrısının karısı yıldızlara çok üzülmüş ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamış, her yıldızın üstüne, damlayan gözyaşı, anında harika bir çiçeğe dönüşmüş.

Başka bir efsaneye göre…

İki kardeş Edel ve Vays bir yaz günü dağın yaylalarında oynuyorlarmış. Vays, dağın tepelerinde daha önce görmediği bir beyaz çiçek fark etmiş ve kardeşine o çiçeği koparıp annelerine götürmeyi teklif etmiş. Çocuklar dağın tepesine doğru tırmanmaya başlamışlar, fakat tırmandıkça çiçeğe ulaşmak güçleşiyormuş. Zor şartlara rağmen çocuklar vazgeçmemişler. Çiçeğe ulaşmışlar ve onu kopartmaya çalışırken, Vays’ın ayağı kaymış, kardeşi ona yardım etmeye çalışmış, fakat başaramamış ve iki çocuk uçuruma yuvarlanmış. Bir yıl sonra, çocukların düştüğü yerde bir çiçek bitmiş ve onun adına Edelvays demişler.

Edelvays, en narin şekilde mükemmelliği ve doğanın olağanüstü yaratıcılığını kendi içinde barındırıyor. Güneşe en yakın yaşayan çiçek olarak biliniyor ve bütün çiçeklerden en üstte yaşadığı için doğa harikası kabul ediliyor.

Her nadir şey gibi, bu çiçek de çok değerli ve ona ulaşmanın yolu zor.

Hayatta da öyle değil mi? Her gerçek başarının, yolu zorludur.

Ejderha Dövmeli Kız romanın ilk sayfası, bana neler yazdırttı.

Viktor Hugo’nun satırlarıyla başlamıştım… İnsan doğanın bir uzantısıdır, muhakeme yeteneğine kavuşmuş tek canlıdır, fakat buna rağmen, akıl almaz güzellikleri, acımasıca yok edebiliyor. Doğadaki dengeleri yok ettikçe, kendisini de de yok ediyor ve bunu bile bile yapıyor…

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..