Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Nisan '11

 
Kategori
Haber
 

Günün sorusu,"Biz bu haltı niye yedik!..."

Dirhemi bozuk terazi doğru tartmaz! 

Sahi bu başlıkla bir blog yazmış mıydım? Şimdi dönüp kim bakacak onca yazıya. Zaten yazıda kullandığım eskilerin deyişiyle “Dirhemi b.ktan terazi doğru tartmaz!” şekliyle halk arasında kullanılır ki bunun yazıyla alakası da yok, bozuk dirhemden söz ediyorum her neyse.. 

İleri demokrasi şeyisinde, şu son günlerde yaşadığımıza bakınca halkın bilgeliği karşısında pes etmekten başkaca bir yolda bulamıyorum. İşin bu aşamasında sadece bize özgü demokrasimizin kriterlerini “ halkın kendi seçtiği temsilciler aracılığıyla kendi kendini yönetmesi” masalını hayata geçireceğiz. Lakin ilköğretim öğrencilerinin bile tereddüt etmediği bu kuralı memleketin anlı sanlı kurumları görmezden gelebiliyorlar. 

Son üç gündür yaşadığımız trajediye bir bakar mısınız? 

Dünyanın demokratik hiçbir ülkesinde olmayan seçim barajı yüzünden TBMM’de temsil edilmenin yollarını bağımsız aday çıkararak arayan Kürt siyasetinin önü bir biçimde kesilmeye çalışıldı. Malumunuz olduğu üzere adaylar YSK tarafından kabul görmedi. 

Ortalık toz duman, protestolar ve asla tasvip etmediğimiz şiddet olayları ile gündemin tepesine yerleşince tepkiler üzerine durum değişti. YSK bağımsız adayların önünü açıverdi.. 

Samimidir değildir.. Kürt siyasetçileri TBMM’de politika yapmaya, sorunlarına çözüm aramak için ısrarcılar. Yok, arkasında terör örgütü varmış vesaireden öte, eğer birileri TBMM’de politika yapmak için diretiyorsa asıl olan demokratik süreçleri sonuna kadar işletmek değil midir? 

Netekim(!) YSK ortalık tepkilerden yıkılınca geri adım attı. 

Bağımsız adayların önündeki engelleri kaldırdı.  

BDP'nin desteklediği 7 adaya onay çıktı.

YSK, Harun Özcan, Hatip Dicle, Ertuğrul Kürkçü, Leyla Zana, Gülten Kışanak , Sabahat Tuncel'in, ve Mehmet Salih Yıldız'ın seçime girebileceğine karar verdi.
 

Şimdi aklıma şu bilindik “biz bu haltı niye yedik ”ağa maraba hikayesi geliyor ya boş veriyorum, en azından konu dağılmasın diye hani.. 

 

Hepimizin malumu olduğu üzere eski vesayetin yerine kendini ikame eden iktidar, ilerleyen süreçte eskiye neredeyse rahmet okutacak icraatları ile kaygılarımızı palazlandırıyor. Onun içindir ki yapılan her şeye karşı kuşku ile bakma rezervimizi bakiye olarak “yetmez ama evet ya da evet”çilerin aksine koruyoruz. 

Şimdi dönelim yine şu YSK’nın icraatına. Ülkede iklim seçime endekslenmişken, eksiği ile de olsa seçimlerin gerçekleşmesi için siyasi partiler, bağımsız adaylar demokrasiyi kıble etmişken ne gerek vardı onca kaosa. 

Olan şudur aslında. İktidarın elini güçlendirmek, en azından seçimlerden sonra yeni oluşacak TBMM’de iktidar partisinin birkaç milletvekili daha fazla çıkarabilmesini sağlayarak yeni vesayetin elini güçlendirmek. 

Hepimiz biliyoruz, bu ülkede yargıda siyasetin belirleyici olduğu tartışma götürmez. Hele 12 Eylül referandumundan sonra siyasetin yargı üzerindeki belirleyiciliği tartışma götürmeyecek biçimde gerçekleşti. Kısa zaman diliminde gerçekleştirilen değişikliklerle yeni vesayetin düzeni koşulsuz bir biçimde egemen oldu. 

Kamuoyunda büyük tepki toplayan gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanarak yargılanmaları aslında yeni sahiplerin kantarın topuzunu kaçırdılar ama bu yoğurt daha çok su kaldırır gibi görünüyor. 

 

Yeni sahiplerin kantarın topuzunu kaçırmaları bir bakıma yaşadıkları paranoyanın dışavurumu olarak ta değerlendirilebilir. Muhalif olanların Ergenekon torbasına doldurulması, bağımsız adayların veto edilmesi, seçim öncesi yaşanan kaos başkaca nasıl adlandırılabilir. 

Dirhem bozuk, terazi bozuk üstelik esnaf terazinin dili ile oynuyor. Nereden tutsanız elinizde kalıyor yani. Neyse ki tepkiler üzerine dirhem değişti de işler hale yola girmeye başladı. 

Ne diyelim bu saatten sonra, hayırlı olsun memleket için. Ancak birilerinin “biz bu haltı niye yedik” diye aynaya bakıp sorması lazım. 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara