Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

11 Haziran '15

 
Kategori
Tarih
 

Hangi tarih?

Hangi tarih?
 

alıntıdır


Ülkemizde eğitimin elle tutulur bir yanı yok. Hele de tarih eğitimi rezalet sayılabilecek bir yapıda.

Iki türlü tarih kitabı mevcut.

Birincisi; resmi tarih kitapları. Tarihi olayların yaşandığı zamanlarda devlet gücünü elinde bulunduranların buyrukları doğrultusunda yazılan olayları anlatan kitaplar.

Ikinci grup kitaplar ise; resmi tarihe seçenek oluşturuyoruz diye, tarihi gerçeklere aykırı bir şekilde ve de bazı çevreler tarafından bilinçli olarak, yalan yanlış yazılmış kitaplar.

Işte size bir örnek; geçenlerde Karacabey Öğretmenevi’nde oturuyoruz. Söz döndü dolaştı, tarihe ve Atatürk’e geldi. Bilgisine güvendiğim sözü sohbeti dinlenen ve de çok takdir ettiğim bir arkadaşım aynen şöyle dedi; “Arkadaşlar biliyor musunuz? Atatürk’ün bir oğlu varmış, adı da Abdürrahim imiş. Atatürk’ü Anıtkabir’e koyarlarken başucundaymış.” Hayır, öyle şey yok dediysem de sevgili arkadaşım; kısa bir zaman önce TV’de bir bilim adamının ağzından duyduğunu olayın doğruluğu konusunda ki iddiasını sürdürüyordu.

Işte bu da fısıltı tarihi. Kulaktan kulağa dolaşırken olaylar öyle çarptırılıyor ki; tam tersi anlatılmaya başlanıyor.

Allah’tan ki bu konuda ki bilgilerim çok tazeydi. Tesadüfen konuyla ilgili belgelere dayanan tarih kitabı çantamdaydı. Hemen çıkarıp olayın aslını okudum.

Gelin bu Abdürrahim olayını sizlerle paylaşayım. M.Kemal, cepheden cepheye koşarken, bir ara İstanbul- Akaretlerdeki evlerine uğrar.

Anne Zübeyde Hanım elinde bir erkek bebek oğlunu karşılar: “Mustafacığım bunu bana babası Ali efendi getirdi. Sen hatırlar mısın Ali Efendi’yi? Annesi Selanik’te komşumuzdu, bize gelir giderlerdi. Ali Efendi evlenmiş Diyarbakır’a gitmiş. Bu çocuk orada doğmuş. Adını Abdürrahim koymuşlar. Çocuk daha bir yaşında iken, annesini akrep sokmuş ve ölmüş. Ali Efendi kalmış yavrusuyla baş başa. Çocuğa bakamayacağını anlayınca, onu güvenilir birinin yanına vereyim de büyütsünler diye düşünmüş. Aklına biz gelmişiz. İstanbul’a taşındığımızı öğrenmiş. Kucağında çocuk kalkıp bize gelmiş. “Zübeyde anne Abdürrahim senin çocuğun olsun. Ona sen bak” dedi.

Ben de, “ Pekala Ali Efendi dedim. Sen merak etme Naciye’m 12 yaşında öldü. Abdürrahim’i onun yerine korum. Naciye’min erkeciği derim ona.”

M.Kemal de, “Çok iyi yapmışsın anne. O da bundan böyle bizim çocuğumuz olur. Abdürrahim’i besleyip büyütmek için Üsküdar’dan bir inek satın almışlar. İneğin adını da Bahtiyar koyup, evin alt katına sap saman serip ineği oraya yerleştirmişler.

Sonra M. Kemal Abdürrahim’e  “Tuncak” soyadını vermiştir. Atatürk hakkında bu konuda ileri geleni konuşanlar, eveleyip geveleyenler, alın size işin doğrusunu.   

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..