Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '21

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hattuşa’mı O Nerede?

Hattuşa’mı O Nerede?

 

Mısır, Babilve MitanniEski Doğunun Büyük Güçlerinden Biri Olan Hititler, M.Ö. 1200 Yıllarına Kadar Anadolu’nun Büyük Kısmına Hükmetmişlerdir.

Gözlerinden alevler fışkırıyordu... Belirginleşmeye vücudu görülmeye başladığında çok şaşırdılar. ‘Bu bir boğaydı.’ Kızgın bir boğa. Neye kızgın olduğu ise bilinmiyordu... Görüntüler şekillenmeye başladı Elif, Rüya ve Muhtar’dan başka çocuklarda film gibi karşılarında oluşanları izliyorlardı. Kıyafetlerinden başlarındaki taçlarından bir kral ve bir kraliçe boğanın önünde iki kat eğilmiş selam veriyorlardı. Rüya bağırdı.

“Bu Zeus’ta olabilir. Oda zaman zaman boğa kılığına giriyordu.”

Elif şaşkın arkadaşına baktı.

“Sen ne diyorsun. Amerika’da Üniversal stüdyolarında film setlerinde miyiz Allah aşkına aklını mı yedin sen neler oluyor?”

Rüya oldukça sakin konuşmasını sürdürdü.

“Bu Tanrıların Tanrısı Zeus olabilir diyorum sana ve diyorum ki...”

Elif sözünü kesti.

“Söylemiştin boğa olayını. Rüya neler oluyor?”

İşte o anda bir başka ses ve bir başka hareketle dönmeye başladılar. Biri onları topaç gibi döndürmeye başladı. Ayakları havaya başları ayaklarının olduğu yere geliyordu. Elleri birbirlerinin elleri ile kelepçeli gibiydi. Çocukların artık ağlamaktan ağlayacak halleri kalmamıştı. Sesleri bile çıkmıyordu. Bir şaşkın, bir ürkek bir çaresiz bakıyorlardı. Rüya bağırdı.

“Baş tanrı Hitit metinlerinde;

‘Hattı ülkesinin gök tanrısı’ - ‘Göğün tanrısı’ ‘Hattuşa’nın tanrısı denilirdi. Bunun işaretine bak… Bak gözlerime inanamıyorum o şekil oluşuyor. Boğa yok oluyor. Bu işaret.”

Elif kızgınlıkla dönerken bağırdı.

“Sen delirmişsin neyi nasıl görünüyorsun? Kızım biz dönüyoruz.”

Didar bağırdı.

“Teyze Hattuşa’nın tanrısı bu görülen.”

Rüya bağırdı.

“Haklısın canım. Bir tanrının hiyeroglif işareti bak dikkat et ikiye bölünmüş elips.”

Elif bağırdı.

“Yemin ederim delireceğim. Keçi can derdinde! Bu iki hasta ruhlunun konuşmalarına bakın!” Rüya devam etti.

“Gök tanrısı aynı zamanda fırtına tanrısıdır. Bak zaten ikiye bölünmüş elipsin altında ‘W’ işaretine bakın. Bu yıldırım işaretedir. Allah’ım yıldırımlar gelecek demektir.”

Elif artık çığlık atıyordu.

“Susun siz ikinizde susun anlıyor musunuz susun.”

“Sen anlamıyorsun bak Hurilerin fırtına tanrısı ‘Teşup’ geliyor.

Fırtına tanrısı Teşup rüzgârı poyrazı meltemi en hızlı ve en yavaş bütün esintileri arkasına takmış hızla gelmekteydi. Didar bağırdı.

“Fırtına tanrısı Teşup bu gelen ve çok kızgın.” Elif daha çok bağırdı.

“Kızım aklınızı mı yediniz siz bu ne kadar çok tanrı ya!”

“Bin tane tanrıları olduğu söyleniyor.”

“Desene çokça tanrılarla haşır haşır neşiriz de nereye gidiyoruz. Biz şu anda neredeyiz? Yerde miyiz gökte miyiz? Anlamadım gitti.”

“Başkent ‘Hattuşa’yagidiyoruzdur beklide!”

“Hattuşa’mı o nerede?”

Rüya sakin bir şekilde anlatmaya başladı.

“Hepiniz beni dinleyin. Nereye, neden gidiyoruz bilmiyorum! Anladığım kadarı ile bizler eskilere çok eskilere gidiyoruz. Artık zaman ötesine seyahatlerin olduğunu en azından hayal edebiliyoruz. Eğer rüyada değilsek ve hayalde görmüyorsak dediklerim gerçek. Yâda hepimiz uykudayız. Bakalım neler olacak. Ama ne olur ne olmaz diye endişemden kaynaklanan bir anlatım isteğim de var. Sizlerinde benim bildiğim bazı şeyleri bilmenizi istiyorum. Bu konuda bize en çok yardım edecek kişide Didar’dır onun ilgi alanındayız.” Didar sertçe konuştu.

“Teyze bu çok ciddi bir konu ve dikkatle dinlenilmesini istemekteyim. Bu çocuk oyuncağı değil. Dikkatinizi verin teyzemin anlattıklarına. Bende bazı şeyleri anlatacağım. Şu anda birbirimizden ayrılamıyoruz. Bir şeyi bekliyoruz. Bu bizim için fırsattır. Hepimiz bilgilenelim ki güçlü olalım.”

Kimse sesini çıkartmadı, itiraz eden olmadı. Rüya anlatmaya başladı.

“Mısır, Babilve Mitannieski doğunun büyük güçlerinden biri olan Hititler, M.Ö. 1200 yıllarına kadar Anadolu’nun büyük kısmına hükmetmişlerdir. Bu imparatorluğun başkenti ‘Hattuşa’ydı. Hattuşa Çorum’un 80 kilometre güneybatısında, Boğazkale ilçesindedir. Hattuşilininiktidara gelmesiyle Hattuşa, Hititlerin başkenti olmuştur. Tarihi çok eskilere gitmektedir.

Şimdi onları anlatmayacağım tek anlatmak istediğim. Şehir devletleri döneminin en büyük Hitit belgesine göre Hitit kralı Kusarsa Kralı Anitta tarafından burası yıkılmış ve kral burayı;

‘Benden sonra gelecek kral Hattuşa’yı yeniden kurarsa tanrının fırtınası ile vurulacaktır.’ diye lanetlemiştir.” Elif kızgınlıkla sordu.

“Ne olmuş sonra lanet yerini bulmuş mu bir daha şehir kurulmamış mı?”

“Yok kurulmuş.”

“Canımsın biz niye bunları dinliyoruz. Bize ne yahu bunlardan?”

“Niye biliyor musunuz? Şundan dolayı;

Yunan mitolojisine göre dünya oluşmadan önce;

‘Khaos’ (sonsuz boşluk) vardı.

Sonra;

Khaos’tanGaia, yani toprak ve çekici gücün sembolü Eros çıktı.

Erosun sayesinde bir sürü şeyler oldu. Mesela;

Kaos ve Gaia’danErebos(yeraltı karanlığı)

Nyks( gece)

Onlardan ise;

Arther(göğün üst tabakalarının ışığı)

Hemere(gündüz) doğdu.

Daha sonra ise;

Uranos(gök)

Pontus’u (deniz) dünyaya getiren Gaia Uranos’labirleşerek erkek ve dişi titanları, tek gözlü devler olan Kyklop’larıve Hekatonkheiresadlı yüz kollu devleri doğurdu.”

Elif kızmıştı.

“Ya bunları anlattın ya bir daha niye anlatıyorsun. Hafıza kaybımı yaşadık. Delirdin mi? Aklım karma karışık olmuştu zaten anlattıklarından şimdide söylediklerinden hepsi birbirine karıştı. Artık kim kimdir? Kim değildir bilmiyorum… Bunlar yetmiyor gibi şimdide başıma yüz kollu devimi çıkarttın neyi çok söylersen olur.”

“Sakin ol Elif teyze. Çıkar mı hiç öyle olur mu? En son doğan erkek titan olan Kronos babasını yenerek tüm evrenin kralı oldu. Karısı Rhea’datitandı. Rhea’danyani karısından doğan çocuklarını yedi. Bir tek kendinden kaçırılan oğlu Zeus tarafından yenilince mitolojide tanrılar devri başladı.”

“Oh Allah’a şükür Tanrılar devri başlamış. Bunları biliyorum. Bütün gece teyzen zaten bunları anlattı. Yani nedir bu akşamdan beri çektiğim işkence bitmedi de şimdi ikinci baskıya mı giriyorsunuz Allah Aşkına.”

“Elif’ciğim ne olur biraz sakin ol.”

“Nasıl sakin olayım.  Benim de bu işkencem bitmiştir artık bu kadar anlatılanlardan sonra. Çocuklar sizler büyülendiniz mi ya hiç itiraz eden yok sesini çıkartan yok. Dilinizi mi yuttunuz?” Elif sinirlenmişti.

Çocuklardan hiç ses çıkmamıştı. İtiraz eden yoktu. Hatta tam tersi hepsi merakla dinliyorlardı. Rüya gülümsedi.

“Hala ayaktayız hala kıpırdayamıyoruz hala hareket edemiyoruz farkındasınız değil mi ve çocuklarda dâhil hiç kimse rahatsız değil. Bu nasıl iştir anlamadım.”

“Sen soruma cevap versene.”

“Olur vereyim. Tanrıların sivri bir külahı, belden kuşaklı kısa bir elbisesi, kalkık burunlu pabuçları ve küpeleri olduğu söylenir. Çoğu zamanda kırcık bir kılıç ya da bir topuz taşırlarmış. Tanrıçaların hepsi uzun etek giyerlermiş ve başlarında silindir biçimli başlıklar varmış.”

“Dalga geçiyorsun değil mi?”

“Yoo geçmiyorum. Okuduklarım bunlardı.”

“Öylemi ne güzel!’

Biranda sustu. Gözleri büyüdü… Hareketsiz kaldı. Fısıldarcasına konuştu.

“Şu gelenlere bakın.”

 

Nazan Şara Şatana’nın Mitoloji Kitaplarından…

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....