Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '12

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Havadan Batı Karadeniz kıyı turum - 2 (Bol resimli)

Havadan Batı Karadeniz kıyı turum - 2 (Bol resimli)
 

Google Earth


Resimde görülen kurukafa sureti; Karadeniz sahil şeridimizin içine düştüğü durumu açıkça ifade ediyor. Bir zamanlar üzerlerinde karacaların, geyiklerin, hoplayıp zıpladığı... börtü böcek dünyasının koro eşliğinde, ağustos böceğine eşlik ettiği bu verimli topraklara, şimdilerde ölüm sessizliği ve sureti çökmüş!  

Binlerce metre yukarıdan tüylerimi diken diken bu görüntüler, yarınları düşünmeyen insanların bu ülke coğrafyasına, geleceğine ve yeryüzü küreye verdiği zararların hiçbir haklı sebebi olamaz diye düşünüyorum. Bunlar gerçekten bizim insanımız mı, yoksa evrenin sonsuz boşluğundaki bir gezegenden topraklarımızı yağmalamaya gelen uzaylıların işi mi?

Doğanın kabuk değiştirmesi sonrası ortaya çıkan bu manzara, insana ancak bu kadar korkunç gelebilirdi! Tek kişilik uçağımın rotasını gökyüzüne doğru çevirdim. Daha fazla görmek istemiyordum bu katliamı ve doğa katillerini!

İçim daralmış ve kendimi oldukça fena hissetmeye başlamıştım.

Eko sistemi ve doğal yapıyı bozanların kafasına, ebabil kuşları gibi içimden taş atasım geldi! Bir taraftan kıyı şeridini karadan köstebek gibi kazanlar, diğer taraftan denizden kaçak kum çıkaranlar ve buna ilaveten kıyılarımızı batık hayalet gemilerin hurdalıkları ile kirletenler...

Kuşlar sanki isyanımı duymuş gibi “bizde senin yanındayız” diye çığlık çığlığa peşime takıldılar... 

 

Enkazlar yağmacılar tarafından sökülmeye başlanmış bile...  

 

Bir an önce bizimde başka ülkelerin yaptığı gibi boğazlarımızdan geçen gemilere yaş sınırı koyup sigortadan para almak için kötü hava şartlarında denize çıkıp, kasti batırılan bu gemi enkazlarından kurtulmamız lazım! Gün geçmiyor ki kötü bir havada sahillerimize bir gemi oturmasın...

Hani balıkların yatak yaptığı bölgelerde batırılsalar ve gırgırların trollerin kaçak ağ atmasına engel olacağı için sesimiz çıkarmayacağım belki ama bu kez de depolarından akan akaryakıt ve yağ atıkları yerleşik balıklarımızın yok olmasına sebep olacak. Yani altı sakal, üstü bıyık; en iyisi 15 yaşından büyük ticari gemileri Marmara’ya hiç sokmamalı! 

 

Uydudan çekilen görüntülerde köpüklerin arasında sörf yaptığımı sanmışlar (!) oysa ben Karadeniz sahillerini kimi zaman beş metreden, kimi zaman beş bin metreden izleyerek hiçbir şeyi kaçırmak istemiyordum. 

 

Sevgili arkadaşlar bulutların üzerinde dolaşırken hissettiklerimi anlatmamın imkânı yok, bunu yaşamak lazım! Küme küme bulut grupları bana yanık türkülerin söylendiği Torosların eteklerindeki pamuk tarlalarını hatırlatıyor... Uçmak, yaşarken farklı bir boyuta geçmek gibidir, insanın geri dönmek istemeyeceği kadar güzel... 

 

Karaburun:Kötü bir havada sığındığımız bu limanın denize bakan taraftaki rıhtım da, dalgaların yaraladığı bir yunus balığı yavrusunu, birkaç arkadaş pansuman yapmış ve onu dalgaların kayalara patladığı yerin uzağından açık denize çıkmasını sağlamıştık. Daha birçok hatıramın var olduğu bir kıyı balıkçı kasabası. Küçük kurt köpeklerinin annelerinin hışmından beni koruduğunu, kocaman incirleri, yabani muşmulalarını unutamadığım şirin bir kasaba... 

 

Rengârenk sahiller... 

Korkunç yüksek, yar ve uçurumlar...

  

Karadeniz’in durgun zamanında harika atlayış kayaları... 

 

Gizemli ve ürperten kıyılar... 

 

Sahile paralel dik yamaçlar... 

 

Torik yakaladığımız derin sahil... 

 

Yazlıkçılar gelene kadar sahilin yerlileri... 

Gizli koylar...

  

Çilingoz... 

 

Korsan koyu...

  

Kıyıköy:Harika bir doğa parçası çok sık gittiğim bir bölge; yazılacak yığınla hikâyesi var bende. Geçen sene kasım ayında gittiğim kalkan avında, yem almak için limana gittiğimiz sırada trolcülerin serçe parmağım kadar balıkları yakaladığını görünce çok üzülmüştüm. Ekmek parası deyip katliam yapmak gelecekte sürekli ekmeksiz kalmak demektir! 

 

Yine bulutlara girdim...

 

 Ayağım uyuştu biraz aşağı salayım...

  

Rotamı şaşıracağım biraz daha alçalmalıyım... 

 

Tam da düşündüğüm gibi; bulutların arasındayken Kastro, Panayır iskelesi ve Rüştü dağı kaçırdım, ama emin olun, size oraları karadan tanıtmak daha bir keyifli olacaktır.  

Nihayet İğneada’ya geldim... 

 

Çarşı meydanına yakın yerden sahile inişe geçtim...

  

Bir grup insanın beni karşılamaya geldiğini gördüm... 

 

Onlara sahne selamını verdim... 

 

Ekip arkadaşlarıma da teşekkür edip!

  
Özverili insanların ıslık ve alkışları sahilde çılgınca devam ediyordu...
Onlara buradan tekrar selam ve sevgilerimi iletiyorum...


 

Ekip arkadaşlarıma da teşekkür edip!

Dinlenmek için otelime ( Resort) istirahata çekildim...

Yarın arkadaşlarımla önceden kararlaştırdığımız gibi kara avına gideceğim...

İğneada maceralarımın devamında tekrar görüşmek üzere hoşça kalın... 

"Üzümünü ye bağını sorma!"

M.Talip Girgin

   
 
 

 

 

 

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..