Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayat işte...

Hayat işte...
 

Sağlıklı nefes alarak , sevdiklerime “günaydın”  diyebildiğim  her sabah için Yüce Yaradan’a teşekkür ediyorum. Hani deriz ya ”deliye her gün bayram “ diye. Bendeniz de bir süredir bu kategorideyim sanırım:)

Hayatın koşturmacası, derdi, telaşı hiç bitmiyor. Gerçi bitmesin de! Kayınpederimin bir lafı vardır ; “Oh! Rahat ettim diyorsan bil ki gözün toprağa bakıyor.” İlk önce kötümser bir bakış açısı gibi algılamıştım. Üzerinde biraz düşününce ise anlatılmak isteneni fark ettim. Ağlayarak başladığımız hayat iniş çıkışlarla dolu bir süreç. Hayata karşı ilk mücadelemizi anamızın memesinden doymaya çalışırken veriyoruz ve mücadeleyi kazanarak devam ediyoruz  çabalamaya. İlk çocukluk döneminde nispeten rahatken okul süreciyle beraber mücadelenin şekli değişiyor, hayat daha ciddiye alınması gereken bir şey oluyor insanoğlu için. Devamını ise hepimiz biliyoruz. Bitirilmesi gereken okullar, kazanılması gereken sınavlar, iyi geçmesi umulan iş görüşmeleri, bir yastıkta kocama ümidiyle atılan imzalar, ödenmesi gereken faturalar, hayata hazırlanması gereken çocuklar…

Sonra bir gün bir haber geliyor. Bir yakınımızın, eşimizin, dostumuzun hastalık haberini alıyoruz aniden. İşte o an fark ediyoruz dertlerin, tasaların aslında boş olduğunu. Oturduğumuz bilmem kaç metrekare evin bilmem kaç ay vadeyle ödenmesi gereken kredisi, çocuğun okul taksitleri, arabanın artık yenilenmesi gerektiği, yaz tatilini her şey dahil bir otelde mi yoksa daha sakin bir motelde mi yapmanın daha iyi olacağı, Sevgililer Günü’nü baş başa evde mi kutlasak yoksa alemlere mi aksak ikilemi vs vs, hepsi boşmuş diyoruz o an.

İnsanoğlu kendine dert edecek bir şey buluyor illa ki! Oda oda lüks evler yetmiyor hiçbirimize. Şatafatlı dört duvara milyar milyar paralar veriyoruz. Evlerimizin içini , dolaplarımızı daha da dolduruyoruz. “Al daha çok al, sen daha iyisine layıksın, süpersin, muhteşem tüketirsin ”sistemi hepimizi tuzağına düşürüyor. Kredi kartı hesap bildirimini ise görmek bile istemiyoruz. Oysa biliyoruz ki kefenin cebi yok, hiçbirisini yanımızda götüremeyeceğiz  ve sonuçta konulacağımız yer zaten dört duvar! 

Demiyorum ki her şeyi boşverelim, hayatı sallayalım gitsin. Tabi ki hayatın yüklediği birçok sorumluluk var üzerimizde. Sadece; elimizdekileri kaybedince anlamamalıyız  değerini. Sevgili terk eden olunca kıymetli oluyor, kalbini kırdığımız sevdiklerimizin kaybı ömür boyu vicdan azabı içimizde, saçma beslenme düzenleri, stres, alkol, sigara ve deliler gibi çalışarak harcanan sağlığımız için hastaneye düşünce ah vah yapıyoruz.

Oysa kötüyü yaşamadan elimizdekilerin kıymetini bilmemiz çok daha kolay. Sevgilinin kıymetini bilip hak ettiği değeri vermek, kalbini kırdıklarımızdan özür dilemek, sağlığımızın çok kıymetli bir hazine olduğunun farkına varıp gereken özeni göstermek…

Kötü bir haber almadan, kötü bir olay yaşamadan elimizdekilerin kıymetini bilmeyi ve bunlar için teşekkür etmeyi unutmamayı diliyorum hayattan.

 

 
Toplam blog
: 47
: 607
Kayıt tarihi
: 11.01.12
 
 

Dünyayı güzellik kurtaracak... ..