Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '13

 
Kategori
Güncel
 

Hayatı ıskalayan sendikalar

Sahne 2007’ye döndü. Sendikalar Taksim dedi, hükümet (ve onun bürokratı Vali) “hayır” dedi ve ortaya bir garip dejavu hali çıktı.
 
2007 1 Mayıs’ına giderken (ve sonrasında 2008 ve 2009’da da), geçerli bir mantığı olmaksızın yasaklanmış bir alanda ve elbette yasakçı bir zihniyete karşı yasakların kalkmasından yana bir tavır vardı ve bence de bu tavır, olması gerekendi. Haklı ve meşruydu. Bir kez buna ikna olduktan sonra orada karşılaşabileceklerim, karşılanabilirdi.
 
Ama bu sene kendimi ikna edemedim.
 
Katılıyorum, hükümet sendikaların ısrarını, karşısındaki her tür muhalefetin sunumunu içini boşaltarak yapma stratejisi gütmeseydi, rahatlıkla karşılayabilir, Taksim’de polis müdahalesiz bir 1 Mayıs’ı mümkün kılabilirdi.
 
Ama ya kör gözüm parmağına bu tezgâha gelen sendikalara ne demeli?
 
Neden rahatlıkla “bu seneki inşaattan dolayı orada kutlamamız güvenli olmaz!” demediler de, kamuoyu önünde bu kadar desteksiz bir “ille de Taksim”de ısrar ettiler? Neden, gündemde “barış” diye, “çözüm süreci” diye, “demokratikleşme” diye başlıklar varken, yüzlerce yıllık 1 Mayıs geleneğini, üstelik bizim ülkemizde de yıllardır “demokrasi ve özgürlük mücadelesinin” belki de en etkili ve birleştirici parçalarından biri olan 1 Mayıs geleneğini, kuru bir AKP karşıtlığına indirgediler? Nasıl böyle bir ay(ıla)mazlık haline düştüler?
 
Yoksa düşmediler mi?
 
İçlerindeki, muhalefet kavramına sadece “AKP’ye karşı olmak” anlamı yükleyen ulusalcılar mı dayattı bunu? Bu mümkün mü? Mesela KESK, çözüm sürecini destekler ve KCK davasından yargılanan Genel Başkanı bir yandan Akil İnsan olarak çabalarken, nasıl oldu da, 1 Mayıs’ın gündeminin bir “alan kavgasına” dönmesine izin verdi?
 
Mesela DİSK, neden söyledikleri arasından tek duyulanın “AKP’ye karşıyız ondan Taksim” olmasına izin verdiler? İktidarda AKP değil de CHP olsaydı ve “arkadaşlar orada inşaat var malum, bu sene başka bir alan seçseniz daha iyi olur” deseydi gene de “ille de Taksim” derler miydi?
 
Sendikaların varoluş sebebi, örgütsüz çalışanları örgütlemek ve hayat koşullarını her anlamda iyileştirmek için birlikte mücadele etmelerini sağlamaktır.
 
Yoksa bunu yapamadıkları için mi “ille de Taksim” trenine bindiler? İktidarların karşısına geçip, “bizi siz ya da sizin siyasi kimliğiniz ilgilendirmiyor. Hatta bizim aramızdan da size oy veren, üyeniz olanlar var. Bizi asıl ilgilendiren bu ülkenin emekçilerinin hem ekonomik hem de demokratik koşullarını iyileştirmek, onları sizlerin kar hırsınızın ve o kar hırsınız için yarattığınız savaşların, tahribatların kurbanı olmaktan korumak” diyemedikleri için mi? Sendikaları, sendika gibi görmek yerine siyasi angajmanları için birer basamak gibi görmek daha mı kolaylarına geliyor? Bu yüzden mi?
 
Taksim’in yayalaştırılması projesine karşı oluşan Taksim Platformu, “bir sene önce söyledik, bu proje uygulanırsa Taksim’de 1 Mayıs’ı unutun dedik, kerhen bir desteğin ötesine geçmediler” diyor DİSK için. Neden geçmedi? Neden DİSK o zaman çıkıp, “bu meydan 1 Mayıs Meydanı’dır. Bu meydan da bu ülkenin emekçilerinin sözü vardır. Bize sormadan, bizi de katmadan, bizim rızamızı almadan bu meydanda çalışamazsın” demedi?
 
Büyük şehirlerin her yanında kentsel dönüşüm projeleri gündemde. Çok kişinin canını yakacak projeler bunlar. Neden sendikalar bu projelere karşı mücadeleyi programlarına almazlar? Bu ülkede ki sendikaların üyeleri rezidanslarda oturuyor da ondan mı? DİSK üyelerinin, KESK üyelerinin, Türk-iş, Hak-İş üyelerinin hiçbirinin 2B sorunu yokta ondan mı? Bunlar, bu ülkenin emekçilerinin, sendikaların üyelerinin hayatlarını zorlaştıran, onların alın teriyle, emeklerini satarak kazandıklarını ellerinden alıp rantiyeye veren uygulamalar değil mi?
 
Sendikaların varoluş koşulları neydi?
 
Bu ülkede savaşta ölen onbinlerce insan, aylık gelirleri 10 bin doların üzerinde olanlar mıydı? Rantiyelerini korumak için savaşırken mi öldüler? Onlar emekçi değil miydi, emekçi çocukları değil miydi? Sendikalar nasıl oldu da emekçilerin ve onların çocuklarının hayatlarının kayıp gitmesine hayır demek yerine “ille de Taksim” der oldular?
 
“Geçen yıl katılım büyüktü, iktidar o büyük katılımdan korktu, o yüzden Taksim’i kapatıyor” diyorlar. Şakamı yapıyorlar? Kazlıçeşme’de 1 milyon kişiyle toplanacak gücün olsa nasıl olurdu? Bu ülkede emekçi sayısı 300 bin mi? Neden 1 milyon, 10 milyon değilsin?
 
Kabul edin. Bir yerde bir şeyi fena ıskalıyorsunuz. O kadar fena ıskalıyorsunuz ki, hayat da sizi ıskalıyor. Anlayın artık.
 
Toplam blog
: 19
: 213
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Bir firmada muhasebe işlerine bakanlardan birisiyim... İstanbul'da doğdum, yaşıyorum ama bir fırs..