Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Hayatın büyüsü nasıl bozuldu

Hayatın büyüsü nasıl bozuldu
 

Hayat dediğimiz olay, göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçen bir süre. Sevinçler, hüzünler hepsi bir arada yaşanıyor. Kiminin gelişine sevinirken insan, kiminin de gidişiyle yıkılıyor. Ancak bunların her biri tecrübe hanemize nakış nakış işleniyor. Ortaya çıkan motif bizim hatalarımızın ya da başarılarımızın modelini oluşturuyor.

Değişen, modernleşen hayatta insanlar, her şeyi çok çabuk tüketir hale geldi. Doyumsuzluk denen olgu baş gösterdi. Hayatı hızlı yaşama, her yere yetişebilme telaşı ile küçük ayrıntıların güzelliklerini kaybettik. Bu süreçte sevdiğimiz kaç kişiden ebediyen ayrıldı yollarımız. Çocuklarımızın,çocukluklarını fark edemeden büyüdüğünü gördük. İki sohbetin belini kıramadan dostlarımızdan kopup ayrıldık. Sağlıklı günlerimizi değerlendiremeden, hastalıklarla mücadele eder halde bulduk kendimizi.

Kariyer elde ederken, kariyerin karmaşalığında gençlik günlerimizin o heyecanını kaybettik. Çabuk olgunlaşıp, çabuk yaşlandık. İçimizdeki çocuk ruhunu kaybettik. Zamanın esiri olduk. Oysa bir zamanlar, zaman bizim kontrolümüzde değil miydi?

Betonlaşan köşeler içinde, toprak kokusuna hasret kaldık. Bağımızı, bahçemizi satıp, büyük evler alma derdine düşerken, paramızla hobi bahçeleri kiraladık.

Büyük şehrin konforlu yaşantısında, obez insanlara dönüştük.  Sağlığımızı geri almak için spor salonlarına tonlarca para döktük.

Bir kısır döngü içinde geçmişe özlem duyduk ama işin garibi geçmişte sahip olduğumuz bütün her şeyi tüketip sonrasında tekrar para ödeyerek geri alma çabasına girdik.

Mutluluğu, çok paranın gölgesinde ararken, güneşte kaybolan yılların harcanmışlığı ile yine mutlu olamadığımızı anladık.

Mahalle bakkalımızda çeşit yok diyerek marketleşen caddelerde, bakkalda geçen ayaküstü muhabbetlerimizi yitirdik. Kasap Ercan Ağabey’ in esprileri ile gülerken, bugün hiper marketlerdeki kasap reyonlarının soğuk yüzleri ile tanışır olduk.

Piknik alanlarına kurulan salıncaklarla ağaçlarının dallarını tutmaya çalışırken, eğlence merkezlerinin gürültülü ortamında bulduk kendimizi.

Buz gibi kaynak suları ile haşır neşirken, damacana bidonlarının müptelası olduk.

En kötüsü de aşklarımız oldu, bir ömürlük sevdalar, bir gecelik muhabbetlere dönüştü. Sevmek yürek işiyken, er kişinin harcı iken, yanardöner sevdalar arasında bedensel arzulara bırakıldı. Küçücük yüreğe onlarca kişi yerleştirildi. Aşkların bile büyüsü bozuldu artık azizim. Bir yastıkta kırk yıllık aşklar, bir gecede üç kuruşa terk edildi.

İnsanoğlu, önüne gelen ne kadar güzel şey varsa bir bir tüketti. Sonra da nasıl mutlu olurumun derdine düştü.

Geçmişe duyulan özlem, gelecekte şekillenmedikçe özlenilmekten öteye gidemez. İyisi mi hâlâ nefes alıp verirken, yitirdiğimiz güzelliklerin en azından bir kısmını geri kazanmanın yollarına bakalım. Kim bilir belki aradığınız mutluluk yanı başınızdadır.

 

E_MAİL: nuran_cal@hotmail.com

WEB:www.nurancal.com

FACEBOOK: https://www.facebook.com/nuran.cal 

 
Toplam blog
: 35
: 501
Kayıt tarihi
: 30.04.14
 
 

1976 Denizli doğumlu olan yazar; ilk-orta-lise eğitimlerini Denizli'de tamamladı. Eskişehir Anado..