Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '12

 
Kategori
İnançlar
 

Hazreti Ebubekir

Hazreti Ebubekir
 

Hazreti Ebubekir


 

Abdullah bin Kuhafe bin Kaab et-Teym el-Kureyş, Ebu Bekir es-sıddık

 

(d. 573 - ö. 23 Ağustos 634),

 

Kur’an'da “Mağarada bulunan iki kişiden biri” olarak bahsedilen; Hz. Muhammed’in 'Sıddık' adını verdiği Hz. Ebu Bekir…

 

Sünniinanışına göre ilk halife.

 

Müslümanlıktan önceki ismi Abdülkâbe'dir.

Müslüman olduktan sonra Muhammed, Ebu Bekir'e Abdullah ismini vermiştir.

 

Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.

 

Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasulullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." (Tevbe, 9/40) şeklinde ondan bahsedilmektedir.

 

 

Hazreti Ebu Bekir’i anlatmak istedim sizlere. O Peygamber efendimize ilk inanan, o çocukken öğrendiğimiz, Peygamberimizin mağarada saklandığında örümcek ağ örmüş, güvercin yuva yapmıy ya, işte o zaman yanında Hazreti Ebu Bekir varmış. Peygamber Efendimizin çocukluk arkadaşı, Peygamber Efendimiz onun kızı ile evlenmiş, Hicret’te yanındaymış, bütün servetini İslam için harcamış. O çocukluğundan beri Peygamber Efendimizin yanından ayrılmamış, onun en yakın arkadaşıymış. O ilk halife…

 

Ben onunla ilgili ilk bilgilerimi, Allah Rahmet Eylesin, nur içinde yatsın babamdan öğrendim.

Sonra onunla ilgili kitaplar okudum.

İslam tarihini incelerken, onunda yerinin ayrı bir yer olduğunu gördüm…

 

Ben aklımda kalanları yine sıralamaktansa, bu işin uzmanlarının yazdıklarını sizlere aktaracağım. Alıntı yapacağım.

 

İyi okumalar dileğiyle…

 

Nazan şara Şatana

 

Hz. Ebu Bekir, Peygamber Efendinizin en yakın arkadaşı, kayınpederi, İslamı kabul eden ilk erkek ve Müslümanların ilk halifesidir.

 

Hz. Muhammed’in (sav) İslam’ı tebliğ ettiğinde tereddütsüz Müslüman olanHz. Ebu Bekir için Peygamber Efendimiz (sav)

Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebu Bekir'in imanı bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı.” demiştir.

 

İşte cennetle müjdelenen 10 sahabiden biri olan Hz. Ebu Bekir’in cahiliye döneminde dahi kirlenmemiş hayat hikâyesi…

 

Hz. Ebu Bekir, Fil yılından iki sene birkaç ay sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur.

 

İçki içmek câhiliye döneminde çok yaygın bir adet olduğu halde o hiç içmemiştir.

 

O dönemde Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur.

 

Hz. Ebu Bekir, İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan "hanif" bir tacirdi.

 

Ayrıca, henüz gençlik yıllarında canından çok sevdiği, cananı ve geleceğin peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) arkadaşıydı ve ölümüne kadar Hz. Peygamber'in yanından hiç ayrılmadı.

 

Bütün servetini, kazancını İslam için harcamış, kendisi sade bir şekilde yaşamıştır.

 

Teym oğulları kabilesinden olan Ebu Bekir'in nesebi Mürre b. Kâ'b'da Rasûlullah'la birleşir.


Teymoğulları kabilesi Mekke'de önemli bir yere sahipti.

Ticaretle uğraşırlar, toplumsal temasları ve geniş kültürlülükleri ile tanınırlardı.

Hz. Ebu Bekir'in babası Mekke eşrafındandı.

Hz. Ebu Bekir, Mekke'de "eşnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi.

Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi Müslüman olmuştur.

Hz. Ebû Bekir'in Hz. Muhammed’den (sav) bir veya üç yaş küçük olduğu zikredilmiştir.

 

Rasulullah'a iman edenEbu Bekir İslâm davetçiliğine başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi İslâm'ın yücelmesinde büyük emekleri olan ilk Müslümanların bir çoğu İslâm'ı onun davetiyle kabul etmişlerdir...

 

 

Hz. Ebu Bekir hayatı boyunca Rasûlullah'ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur.

 

İslamiyet’ten önce de sık - sık buluşur, Allah'ın birliği, Mekke müşriklerinin durumu ve ticaret gibi konularda müşavere ederlerdi.

 

İkisi de cahiliye kültürüne karşıydılar, şiir yazmaz ve şiiri sevmezlerdi, daha ziyade tefekkür ederlerdi.

 

Allah Resulü, birçok hususlarda onun görüşünü tercih ederdi.

 

Umumi ve hususi olan önemli işlerde ashabıyla müşavere eden Peygamber Efendimiz, (sav) bazı hususlarda özellikle Ebû Bekir'e danışırdı.

 

Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.

 

Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasulullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." (Tevbe, 9/40) şeklinde ondan bahsedilmektedir.

 

Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan sonra Rasûlullah’ın (sav) ona Abdullah adını verdiği kaydedilir.

 

Azaptan azad edilmiş mânâsına "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddık" lâkabıyla anılmıştır.

Hz. Ebu Bekir’de göze çarpan en mühim vasıf; cahiliye devrinin çirkin âdetleri, kötü ahlâk ve yaşayışlarıyla fıtratını bozmamış olması, ruh, kalp ve aklını şirk inancı ile kirletmemiş bulunmasıydı.

 

Hz. Ebu Bekir, Yemen tarafına yaptığı bir seyahatten henüz dönmüştü.

 

Başta Ebu Cehil, Ukbe bin Ebu Muayt ve bazı Kureyş ileri gelenleri kendisine "Hoşgeldin" demek için evine vardılar.

 

Hz. Ebu Bekir,

"Ben Mekke'de yokken neler olup bitti? Önemli bir haber var mı?" diye sordu.
"Ey Ebu Bekir" dediler. "Büyük iş var! Ebu Talib'in yetimi Muhammed, peygamberlik iddiasına kalkıştı. Biz de senin Yemen'den dönüşüne kadar beklemeyi uygun bulduk. Artık, sen o dostuna git, ne edeceksen et."

Hz. Ebu Bekir, derhal Hz. Muhammed’in (sav) evine vardı:

"Ya Ebe'l-Kasım! Peygamberlik iddiasında bulunduğun, kavminden ayrıldığın ve atalarının dinini kötüleyip, inkâr ettiğin doğru mu?" diye sordu. 

Resûl-i Zişan Efendimiz, küçük yaşlarından beri beraber oldukları Hz. Ebû Bekir'in bu sözlerine önce tebessüm buyurdu. Sonra da,

"Yâ Ebu Bekir! Ben sana ve bütün insanlara gönderilmiş Allah'ın Resulüyüm. İnsanları bir tek olan Allah'a davet ediyorum. Sen de şahadet getir" dedi.

 

Hz. Ebu Bekir'in akıl ve gönül âleminde bir anda şimşekler çaktı.

Bu sözleri, küçük yaşından beri çok iyi tanıdığı, zatını candan seven ve sayan ve o ana kadar mübarek dudaklarından tek bir söz işitmeyen Muhammedü'l-Emîn'den (sav) duyuyordu.

Hiçbir tereddüt emaresi göstermeden derhal kelime-i şahadet getirerek Müslüman oldu.

Hz. Hatice'den sonra Rasulullah'a ilk iman eden O’dur.

Hz. Peygamber (sav) İslâm'ı tebliğinin ilk zamanlarında kiminle konuştuysa en azından bir tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir şeksiz ve tereddütsüz bir şekilde kabul etmiştir.

 

Hz. Peygamber'in (sav) bir gecede Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler bunu Hz. Ebû Bekir'e yetiştirdikleri zaman;

 

"O dediyse doğrudur." demiştir.

 

Bu sözünden sonra Ebu Bekir'e; ihlâslı, asla yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe olmayan anlamında, "Sıddık" lâkabı verildi. Kur'an tâbiriyle, "O, ne iyi arkadaştı " (en-Nisâ, 4/69)


Hicri on birinci yılda hastalanan Hz. Muhammed (sav), 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefat etti.

 

Onun vefatını duyan Müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar ve ilk anda ne yapmaları gerektiğine karar veremediler.

 

Ebu Bekir, Rasûlullah'ın iyi olduğu bir sırada ondan izin alarak kızının yanına gitmişti.

 

Vefât haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'ı alnından öptü ve"Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..."dedi.

 

Sonra dışarı çıkıp;

"Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.

Allah apaçık hakikattir.

Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür.

Allah'a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, baki ve ebedîdir.

Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım:

"Muhammed sadece bir elçidir.

Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir.

Simdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz?

Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez.

Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-i İmrân, 3/144).

Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz."...(alıntı)

En yaygın kullanılan lakaplarından olan es-Sıddîk (sadık, iffetli) sebebiyle sık sık Ebu Bekir es-Sıddîk olarak anılır.


Sıddîk lakabını Miracolayını kendisine haber eden dönemin müşriklerine "Eğer olayı bildiren peygamberse doğru bildirmiştir." şeklinde cevap vermesinden sonra almıştır.


Muhammed bin Abdullah'ın, kızı Aişeile hicret öncesinde Mekke'de evlenmesinden dolayı kayınpederidir.


Halifeliği sırasında Kuran'ı mushafhaline getirtmiştir.


Sünni inanışına göre İslâm'a giren hür erkeklerin; Raşit Halifelerin (Dört Halife) (632-634) ve aşere-i mübeşşere'nin ilkidir.


Şiiinanışına göre ilk müslüman Ali'dir.


Peygamber ilk vahyi kendisine haber verdiğinde Müslüman olmuştur.


İlk Müslüman tarihçilere göre tüccardı.


Kazancının büyük bir bölümünü İslam dini için harcadığı yer alan Ebu Bekir ayrıca ilk Müslümanların İslama davet edilmesinde önemli rol almıştır.


Muhammed 622 yılında Mekke'den Medine'ye giderken (Hicret) Ebu Bekir ona eşlik etmiştir.


Bu konudan Kuran-ı Kerim'de Tevbe suresi 40. ayetde bahsedilmiştir:


"Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allahyardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber” diyordu.
Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı.
Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir."(Tevbe, 9/40)


Fahreddin Razi, Leyl Suresi'nin
"Temizlenmek üzere malını hayra veren takva sahibi, ondan (ateşten) uzak tutulur. Yüce Rabbinin rızasını istemekten başka onun nezdinde şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır."mealindeki 17–21. ayetlerinin, özel olarak Ebu Bekir'den bahsettiğini ve bunun Ebu Bekir'in müslümanların en üstünü olduğu fikrini desteklediğini ifade eder.


Hicret sonrasında Medine'de Mescid-i Nebevî'nin inşasına katılmış, yardımcı olmuştur.


Bundan sonra birçok gazveye katılmış, Bedir Savaşı'nda oğlu Abdurrahman'a karşı savaşmak zorunda kalmıştır.


Muhammed'in 632'deki vefatı sonrası yapılan çeşitli müzakerelerde Ebu Bekir'e bey'atedilmiş, kendisi halife olarak seçilmiştir.


Müslüman toplumunun bir kısmı Ebu Bekir'in halifeliğini tanımamıştır.


Ebubekir döneminde Muhammed'in vefatı sonrası ortaya çıkan dinden dönme hareketlerine, zekât vermek istemeyen kabilelere ve kendisini peygamber ilan eden çeşitli şahıslara karşı savaşılmıştır.


Ebu Bekir, hafızlarınbir - bir öldürülmesi üzerine tedbir olarak Kur'an'ı mushaf olarak toplatmıştır.


Yaklaşık iki yıllık süren halifeliği hastalanıp vefat etmesiyle son bulmuştur.


Son günlerinde yerine imam olarak Ömer'i atamış daha sonra çeşitli istişareler sonrası kendisinden sonra Ömer'i halife tayin eden ahitnameyi Osman'a yazdırmıştır.


Ebu Bekir'in Ümmi Rümanadlı bir kadından dört çocuğu olmuştur.
İsimleri Abdullah, Aişe, Esma ve Abdurrahman'dır.


Câmiu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinirdi.
Ayrıca çok fazla teheccüde kalktığından dolayı"Vaktı Seherde Teheccüd Kılanların Babası" olarakta bilinir.(alıntı)

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....