Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '11

 
Kategori
Deneme
 

Her rengi barındırırdı içinde

Her rengi barındırırdı içinde
 

Dizlerine kadar inen bir paltosu vardı, kırmızı. Etekleri siyaha benzeyen...
Her kadının mutlaka bir çift edinmesi gereken topuklu ayakkabısı vardı. Onları giydiği zaman kendini farklı hissederdi, belki de yağmur hissettirirdi bunu. Çünkü yalnızca yağmur yağdığında giyerdi onları. Yağmur ayakkabısıydı yani, tuhaf.

Bir de şemsiyesi vardı, rengarenk. Her rengi barındırırdı içinde, tıpkı onun gibi. Yağmur yağdığında koyulaşırdı renkleri, hüzünlenirdi kadınla birlikte.
Kadın zarif adımlar atardı. Hep yalnız görürdüm onu. Evi neredeydi bilmem, her yağmur yağdığında rastlardım ona İstiklal yollarında. Saçları omuzlarına düşerdi, sarıya kaçıktı uçları, dalga dalga. Gözleri birini arar gibi gezinirdi her yerde. Eninde sonunda yere düşerdi bakışları. Hep sırtı dönük olurdu bana, hep takip ederdim arkasından adım adım.

Bir gün yüzünü görmek istedim, çıkıverdim karşısına. Ağlıyor muydu bilmem, ama hüzün vardı gözlerinde. Hem hüzün, hem huzur gibi... karmakarışık. Güzeldi, yürüyüşü kadar dikti bakışları, ama yorgun, ama korkmuştu sanki.

Ne desem bilemedim. Sanki çok konuşmuşuzda kelimeler bitmiş gibiydi, sanki uzun zamandır tanıyordum onu. Yakın gibiydik, benziyor gibiydik uzaktan. "Hep görüyorum seni" desem, ya da "Yağmuru çok mu seviyorsun?" diye sorsam cevap verir miydi? "Seni seviyorum" deseydim sadece, tutsaydım ellerini, kalır mıydı benimle? Sarılır mıydı ya da? Öper miydi? "Ben de" dese yeterdi bana. Der miydi?
Elleri beyazdı, gözleri ela. Yürürdü ve onunla birlikte herşey yürürdü sanki, aydınlığı taşırdı peşinden. Geceleri yıldızlar eteklerine yapışırdı "kal" dercesine. Kadın acımasızdı, dinlemezdi onları. Yüreğini bırakırdı belki, ayakları giderdi, bedeni giderdi, şemsiyesi elinde yürür giderdi kadın.

Yağmur dinene dek her sokağı dolaşırdı yavaş yavaş. Ne diye severdi bu kadar bilmem. İşi gücü yok muydu hem? Bekleyeni, seveni, özleyeni yok muydu? Yağmur saatler sürerdi, kadın gitmezdi, yalnız bırakmazdı damlaları.

Aslında hep, birlikte yürürdük onunla. Derin nefesler aldığını duyardım. Kokuyu içine çektiğini. Beni hissettiğini hissederdim, bilirdim ki yanında olmamdan mutluydu. Huzurluydu. İki adım ötesinde yürürdüm, haberi olurdu.

Hiç durmadı, hiç bakmadı kimim diye. Hiç sormadı adımı. Ta ki o güne kadar. Ta ki benim sabrımın son bulduğu yere kadar. Ta ki karşısına çıkıp, susup kaldığım ana kadar.

Baktık birbirimize, sadece baktık. Dudaklarımız kımıldamadı bile. Ellerini tutmadım, sadece baktım. Bir adım daha yaklaşmadım, onu ürkütmedim, onu üzmedim ben!
Yağmur durdu, kadın gitti. Seslenmedim arkasından, dur diyemedim. Bilemezdim ki bir daha gelmeyeceğini. Bilemezdim ki yağmuru ve beni terkedeceğini.

Yıllarca aradım oysa. Yıllarca aradım umudum tükenmeden. "Karşıma çıkacak" diye diye aradım her yanı. Bulamadım. Hasretinden ağladığım da oldu, hırsımdan öfkelendiğim de. Sevmemişti beni, sevseydi böyle yıkarcasına, yok edercesi, öldürürcesine çekip gider miydi? Kapatırmıydı tüm kapılarımı, tüm çıkış yollarımı? Ama yalan söylemezdi gözleri. Severdi, bilirdim, her an hissederdim. Kokusunu içime çekerdim, o toprak kokusunu içine çekerken.. O yağmurla kol kola girdiğinde ben ikisini birden severdim. Ben o adını bile bilmediğim kadını yanında getirdiği yalnızlığıyla, paltosu ve şemsiyesiyle severdim. O da beni cesaretsizliğimle severdi belki. Severdi, bilirdim.

Kadın bizi terk etti. Kadın yağmuru, İstiklal'i, aşkımı, hayallerimi, korkumu, birlikte sessizce yürüyüşlerimizi terkedip gitti.

Üzgün ama huzurluydu, güvenli ama ürkütücü. Yorgun ama güçlü. Aşk dolu ama acımasız...

Her rengi barındırırdı içinde...

 
Toplam blog
: 30
: 503
Kayıt tarihi
: 27.02.11
 
 

Hayatı film gibi yaşayan, başından dert eksik olmayan, durup dururken ağlayabilen ama herşeye rağ..