Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '17

 
Kategori
Şiir
 

Hiç de Zamanı Değildi Oysa ki Ölümün

Hiç de Zamanı Değildi Oysa ki Ölümün
 

 
Bir eylül düştü şehrimin göbeğine
Taşradan kaçıp gelmiş hazanı kucağında
Sarı, kırmızı, biraz da soluk renkli bakışlı
Sanki ağaç dibinde uykuya dalmış 
El dokuması pastel bir halı...
 
Değişik bir eylül, gözleri ıslak, duruşu donuk
Kendine özgü bir tat, buruk bir acı var damağında
Kapkara bulutlar taşıyor göğünde
Gökkuşağı unutulmuş, şimşek ve yıldırımlar içinde 
Ha yağdı, ha yağacak, yağmur mu, dolu mu, kar mı
Henüz karar veremedi asi bulut...
 
Acı dokuyan, elleri gözyaşı toplayan bir eylül
Rampa çıkışı bir babanın yüreğinden
Sevincini, umudunu ve hayatını çalıyor 
Dağ-bayır, taş-toprak demeden
Gülüşlerini karanlık bir geceye gömüyor...
 
Bir kıyamet mi koparacak 
Yoksa, bir veda yolculuğu mu başlatacak bilinmez
Ama her haliyle rahatsız ediyor...
 
Bir yağmur, bir dolu, bir kar, ne anlama geliyor
Bu toprak neden bu kadar acı kokuyor
Bir heyelan, bir çığ mı var
Ya da bir çınar mı devrilecek  bu sonbaharda?..
Gözyaşını korkutan ne, niçin titreyerek akıyor hüzün?
Hain bir eylül mü geliyor can alacak
Nasıl bir başkalaşım içinde bu sonbahar anlamıyorum ki
Henüz göçmen kuşları bile terk etmemişken şehri 
Bu sarı hüzün, bu kara kartal, bu kara karga 
Neden duldamızda dönüp dönüp duruyor
Ve sessizce evimize giriyor, canımızı sıkıyor
Hayat öykümüzün en güzel yerinde son cümleyi o kuruyor?
 
Her sonbahar, ki ne çok severdim yaprağının hışırtısını, hüznünü
Ki ne çok severdim gözümün içine bakan renklerinin tonunu
Henüz zamanı değil ki;  bu ne rüzgar, bu ne fırtına şimdi Allah'ım!
Bu  nasıl bir yıl? Böyle mi olmalıydı 2006'nın 12 Eylül'ü 
Ne yapmak istiyor, aklını mı kaçırdı bu deli ay?
Sanki bir helalleşme, bir vedayla yıkıma hazırlanıyor!
 
Git eylül, git işine, dolaşıp durma kara karga gibi yuvamızda
Sana verilecek bir can yok evimizde...
Sen ne arsız bir eylülsün ki, hala duruyorsun yanımızda
Git yakma bizi, keder taşıyacak güç kalmadı yüreğimizde...
 
Yapma baba, dinleme sen o soluk yüzlü sonbaharı
Teslim olma onun dikenli ellerine, acımı büyütme 
Duldasız koyma beni bu eylülün ortasında
Emanet bırakma bu kötü yürekli aya
Kuru bir ağacın gölgesinde yaşayamam sensiz...
 
Ne babam anladı acımı, ne eylül dinledi feryadımı
Böylece hayat hikayemiz en güzel yerinde
Kederli bir sonbaharla noktalandı
Hiç de zamanı değildi oysaki ölümün...
 
Hadi git, görünme gözümüze can alan ay, eylül...
Bu şehrin yolları sana kapalı, sonbaharına küskün bu ev
Varlığın bana haram, kendi adını koydun hüznüme
Git...
 
Rukiye Çelik
12 Eylül 2017/ANKARA
 
 
Toplam blog
: 145
: 243
Kayıt tarihi
: 26.12.08
 
 

Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmenin kızı olarak 10 Kasım 1953 yılında Posof'un ücra bir köyünde a..