Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '09

 
Kategori
Felsefe
 

Hititler

Hititler
 

“Kavramak için görmek, görmek için de dikkatle bakmak gerek.” Pitigrilli

“Hititleri tanımak Anadolu uygarlığını, hatta Anadolu'nun bugününü tanımak demektir.
Anadolu toprakları üzerinde Hititler’in mirasçısı olan bizler, bu kültürü tanıdıkça, inançlarını öğrendikçe, bugünkü kültürümüzü daha iyi anlayabiliriz.” diyor Erhan Altunay.

M.Ö. 2000–1700 yılları arasını Hititler, göç, istila, kaynaşma, kendilerini kabul ettirme uğraşısı içinde geçirmişler ve küçük beylikler kurarak yörelerine hâkim olmuşlardır. “Hititler, Anadolu'da devlet kurmuş bir uygarlıktır. Hint-Avrupa dil ailesine dâhil bir dil konuştukları için Hint-Avrupa kökenli bir topluluk olduğu kabul edilmektedir. M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu'ya göç ederek yerli Hatti Beylikleri üzerinde hâkimiyet kurdukları bilinmektedir. Anadolu Yarımadası'nın bugün için bilinen en eski adı “Hatti Ülkesi”dir. En genel kabul gören görüş, Kafkasya üzerinden Anadolu'ya indikleri yönündedir. İlk yerleşim yerleri ise Hattuşaş’tır(Boğazköy). Hititler’in tarih sahnesinde görülmesi daha öncelere de dayansa krallığın M.Ö. 1660–1630 yılları arasında hüküm sürmüş I. Hattuşili tarafından kurulduğu söylenir. Anadolu'da ilk kez organize devlet kuran Hititler'in başkenti olan Boğazköy’ün Çorum'a uzaklığı 82 km'dir. Hititler yerli halkın ekonomik ve kültürel yapısından etkilenerek dil ve dinlerini benimsemiş ve ırklarını Hatti ırkının içinde eritmişlerdir. Hitit tarihi M.Ö. 1650 - M.Ö. 1450 “Eski Krallık Devri” ve M.Ö. 1450 - M.Ö. 1200 “İmparatorluk Devri” olmak üzere iki safhada incelenir.”

“Hattiler Hititler'le kaynaşmış, Hatti uygarlığı Hitit uygarlığı içinde yaşamaya devam etmiştir. Anadolu Uygarlıkları içinde en önemlilerinden olan Hititler'in kökeni hala tartışmalıdır. Ancak Hititler'in Anadolu'nun yerli halkı olmayıp dışarıdan geldikleri kesindir. Hititler'in olmasa da Hattiler'in Asya kavimleri ile alakası vardır. Özellikle dilleri ve kültürleri bu bağlantıyı güçlendirmektedir.”

“Hattiler'e ait olmasına rağmen Hitit Güneş Kursu olarak anılan törensel nesne, Hititlerin sembolü kabul edilir. Hitit güneşi Ankara'nın da sembolü olarak kullanılmıştır. Hitit Uygarlığı ve sanatının simgesi sayılan bir nesnedir. Güneşi simgeleyen dairesel biçimin etrafına yerleştirilmiş öğelerden oluşur. Eskiden astrologlar tarafından yıldızların birbirlerine göre konumlarını belirlemekte kullanıldığı, daha sonra bu amaçla başka araçlar geliştirilince törensel bir nesneye dönüştüğü sanılmaktadır.”

Anadolu da köklü bir kültür oluşturan Hititler, çevrelerinde kurulan medeniyetlerden etkilenmişlerdir. Doğal olarak, onları da etkilemişlerdir. “Hitit göçlerinden önce aynı yerlerde uygarlık kurmuş olan ve Hititler'i büyük ölçüde etkilemiş olan Hatti uygarlığını da incelemek gerekmektedir. Yaklaşık M.Ö. 2500–1700 yılları arasında Anadolu'da büyük bir uygarlık oluşturmuş Hattiler hakkında bilgilerimiz sınırlıdır. Hattiler Anadolu'nun yerli halkı olarak kabul edilmekle beraber, göçlerle geldiklerini ve Türk kökenli olduklarını savunanlar da vardır.”

“Yapılan araştırmalar Hititler'in uygarlık ve inanç/mitoloji bakımından Hattiler'den oldukça etkilendiklerini ortaya koymuştur. Yapılan kazılarda görüldüğü üzere ölülerini ana rahminde olduğu gibi sağ yanına yatmış cenin pozisyonunda toprak içine açtıkları çukurlara gömüyorlardı. Çukur taşlarla örülüyor, üstü ağaçla kaplanıp toprakla örtülüyordu. Sonra ölü yemeği yeniyordu. Kurban hayvanının kemikleri mezarın üstüne sıralıyorlardı.” Toprak ve yeniden dirilme kültlerinin varlığı, ana tanrıça kültünün varlığını göstermektedir. Hattiler'e ait süsleme ve bezeme şekillerinin Anadolu'nun birçok yerinde görülmesi bu uygarlığın ne kadar yayılmış olduğunu ve önemini göstermektedir. Hatti halkı, hayvan biçimli tanrıların kültünü geliştirmiş, özellikle de boğa en önemli simge olmuştur. Boğa ile gök/güneş kurslarının birlikteliği boğa/gök ilişkisini düşündürtmüştür. Buna göre boğa en büyük gök tanrıyı temsil etmektedir.”

“Hitit Devleti, Kral ve üyeleri kraliyet ailesinden gelen kişilerden oluşan politik bir kurumdur. Devlet yönetimini kolaylaştırmak için Pankuş ismi verilen bir meclis oluşturmuşlardır. Yönetimin politik organı olan Pankuş bir “İmparatorluk Meclisi”dir. Herhangi bir politik sorun olduğunda Pankuş kral tarafından çağırılmaktadır. Fakat Pankuş kralı bile denetleme yetkisine sahiptir; yani Pankuş, kralın kararları hakkında söz sahibi bir kurul ve böylelikle de onun mutlak hâkimiyetinin tek denetleyicisidir.” “Kral aynı zamanda başkomutan, başrahip, baş yargıç görevlerini yürütmüştür. Kral, kraliçe, veliaht sonra baş mesedi (kral sözcüsü) gelmekteydi. Kral aldığı kararı “Pankuş” denen soylular meclisine onaylatmak zorunda olmuştur. Bu ilk kez Hititlerde uygulanmıştır(Meşrutiyet).”

“M.Ö. 1274 tarihinde II. Ramses ile Hitit kralı Muvattalli arasında Kadeş önünde büyük bir meydan savaşı yapılmış ve Kadeş Antlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu antlaşmaya bağlı olarak II. Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış, Kadeş Şehri Hititlere kalmıştır.(M.Ö. 1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır. Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır. Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.”

“İnsan yaşamına ve kişilik haklarına büyük önem vermişlerdir. Krallık topraklarında herkes dininde ve dilinde serbesttir. Aşağılayan ve acımasız cezalar uygulamazlardı. İşkence tasvirlerine hiç rastlanmamıştır. Kölelerin de hakları vardır. Özgür bir kadınla evlenebiliyorlar, kadınlar özgürlüklerini kaybetmiyorlardı. Ayrılsalar bile çocuklar paylaşılıyordu. Köleler parasını ödeyerek özgür kalabiliyordu. Kardeş ilişkileri ve evliliği çok kötü karşılanırdı. Ensest ilişkinin cezası ölümdü. Kadınla erkek eşdeğerdi. Ayrım yapılmazdı. Harem sadece sarayda vardı. Halk arasında çok eşlilik geleneği yoktu. Kraliçenin de yetkileri krala yakındı.”

“Çivi yazısında, Akadca ve Sümerce yazı işaretlerini aynen almışlardır. Diplomasi lisanları Akadcadır. Hititçe, bugüne kadar bilinen en eski Hint-Avrupa dilidir. Hitit dinî çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır. Hititler’de tanrılar, tıpkı insanlar gibidir. Fiziksel şekilleri insan gibi olduğu kadar ruhen de onlarla aynı olup insanlar gibi yerler, içerler, kendilerine iyi bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler; ancak ihmal edildikleri zaman hemen intikam almaya, insanları en acımasız yöntemlerle cezalandırmaya hazırdırlar.”

“Hitit tabletlerinde uzun tanrı listelerine rastlanmıştır. Dini bayramlara tanrılara şarap, bira, alkollü içecekler sunuyorlardı. Din ve mitoloji konularında Hatti ve Hurri etkisi altında kalmışlardır. Mezopotamya kaynaklarından esinlenmişlerdir. Metinlerde ve sanat eserlerinde dağlar üzerinde durur. Hititler dağları kutsal sayar ve taparlardı.” “Hititlerde fırtına, Güneş, deniz, ateş Tanrı ya da tanrısal güç olarak benimsenmiştir. Tüm kuzey kavimlerinde de iyilik ve kötülük yapan doğa güçleri mübarek kutsal sayılmışlardır.” “Hititler, her topluluğun Tanrısını benimsemiş, çok geniş bir panteon yaratmıştır. Bu yüzden tabletlerde "Hatti Ülkesi'nin bin tanrısı" deyimi geçer. Hititler'de tanrılar tamamen insanlar gibi düşünülmüştür; buna göre tanrılar insanlara ait duyguları yaşayabilmekte, hatta acıkmakta, susamakta ve hastalanmaktadırlar.”

“Hitit devletinin başlangıcından itibaren baş tanrı, fırtına tanrısı Teşup'tur. Kozmik düzeni (kâinatı) sağlayan, krallığı ve ülkenin düzenini koruyan O'dur. Kral, efendisi adına ülkeyi yönetir. Hitit panteonunda en önemli tanrı "Gök Tanrı"dır. Yerel olarak değişik isimlerle çağrılan bu tanrı Hatti dilinde "Taru" , Hurri dilinde "Teşup", Hitit dilinde ise "Tarhu, Tarhuna ya da Tarhunt" diye adlandırılıyordu. Gök tanrının en önemli sembollerinden biri de boğadır. Hititlerde tanrı kadar tanrıça da önemlidir. Zaten bunun izdüşümü olarak da Hitit toplumuna kadın erkeğe eş değer konumdadır. Hitit Tanrıçası, Hattilerde "Vuruşemu", Hurrilerde "Hepat" diye adlandırılmış tanrıçadır. Yazılıkaya'da panter üzerinde durur. Adaletin Koruyucusudur. Hititlerde "Arinna'nın güneş tanrıçası", geç Hititlerde "Kupaba" olarak da geçmiştir. (Kybele) Bu iki tanrı birbirlerine eş idiler. Bütün tasvirlerde koca sağda, karısı solda durmaktadır. Bu gelenek günümüzde devam etmektedir. Kraliyet aileleri bu şekilde dururlar.”

“Hititler, tanrıları insan gibi düşündükleri için "Tanrıların Evi" olarak düşünülen tapınaklarının da büyük önemi vardır. Hititlerde birçok bayram/festival vardı. Yapılan araştırmalar sonucu 18 kadar bayram tespit edilmiştir. Hitit panteonunda varolan pınar/kaynak tanrı/tanrıçaları, Hitiler'in su kaynaklarını, pınarları kutsal olarak kabul ettiklerini göstermektedir. Hititler dağları da kutsal kabul etmiş ve dağ tanrılarına inanmışlardır.”

“Temiz olarak istiareye yatmak Hititlerde çok sık yerine getirilen bir pratiktir. Gelecekten haber almak için en önemli yöntemlerden biri de yıldızların hareketlerini izlemektir. Bu pratik Hattilerden beri vardır. İnsanların fiziksel beden ve ruhtan oluştuğu düşüncesi Hititler'de de vardı ve ruhun ölümden sonra da varolduğu ve yeraltına gittiği düşünülmekteydi. İnanışa göre, ruhlar insanlara ancak rüyalar vasıtası ile gözükmekteydi. Bunun dışında ruhların ziyareti de olasıydı. Törenlere büyücü anlamındaki yaşlı kadın da eşlik etmekteydi. Ölüye sunulan eşyalar da çok zengin eşyalar olmayıp bazı süs eşyalarıydı.”

“Anadolu'nun ve tüm uygarlık sahnesinin en güçlü ve ileri medeniyetlerinden birini kuran Hititler, M.Ö. II. binyıldan itibaren, devlet yapıları, askeri düzenleri ve toplumsal örgütlenme biçimleriyle kendilerinden sonraki uygarlıkları da biçimlendiren bir etki yaratmıştır. Anadolu kökenli Hattiler ile kaynaşan Hititler, başta Mısır olmak üzere, dönemin tüm egemen krallıklarıyla başabaş giden bir gelişmişlik düzeyi yaratmayı da başarmıştır.”

Hititler, tarihe altın harflerle geçen bir medeniyet yaratmışlardır. İnsanoğluna düşen geçmişini iyi bilmek, her yönü ile araştırmak ve geleceği sağlam temellerinin üzerine inşa etmektir. Medeniyetler ve onların yaşam biçimleri ve inanç sistemleri birbirlerinin içine bir zincir gibi bağlanarak devam ede gelmiştir. Gerçek insan bilgi sahibi olarak sadece fikir sahibi olabileceğini çok iyi bilir. Goethe’nin de dediği gibi: “Daha üçbin yıllık tarihinin hesabını yapmayan insan, günübirlik yaşayan insandır.”

“İsterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün.” Doris Lessing (ve insanlar ne kadar az düşünürlerse, o kadar fazla çenelerine vuracaktır...)

Berk Yüksel

(Not: Sayın Erhan Altunay’a çalışmamın iskeletini oluşturan makalesi için teşekkür ederim.)

Kaynakça:

“Hititler”; Erhan Altunay ; http://www.hermetics.org/Hititler.html

“Anadolu Kültür Tarihi”; Ekrem Akurgal; TÜBİTAK yayınları 67 Hatti uygarlığı

http://www.arkeolojidunyasi.com/anadolu_uygarliklari/hititler.html; “Hititler, Hitit Devleti, Hitit Uygarlığı”

http://tr.wikipedia.org/wiki/Hititler “Hititler”; Wikipedia internet ansiklopedisi

“Hititler”; Stefano De Martino; Dost Kitabevi Yayınları

http://www.etarih.net/tr/hititler.html

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..