Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '13

 
Kategori
Öykü
 

Hortumla dans

Hortumla dans
 

Büyük bir gürültüyle uyandım, henüz sabah olmamıştı. Müthiş bir uğultu dağıldı odamın içine. Kulaklarımı kapatmam durumu değiştirmedi. Kalktım ve pencereye gittim. Dışarıda göz gözü görmez olmuştu. Penceremin önünden bir araba hızla dönerek geçti. Daha ne olduğunu anlayamadan bir inekle çok kısa bir süreliğine göz göze geldim. Bana yalvarırcasına bakıyordu.

“Hey Allahım! Neler oluyor böyle?” penceremin önünde söylediğim son sözlerdi. Sonrası… olağanüstü bir çekimin etkisiyle dönmeye başladım. Hareket edemez haldeydim. Belli ki bir girdabın içinde sürükleniyordum. İnanılmaz ama gerçekti; bir hortumun gazabına uğramıştım.

“Ne tuhaf! Böyle bir zamanda insan yatağını toplamadığını neden düşünür?” Hayatta kalıp kalmayacağım hakkında en küçük bir fikrim yoktu. Geri dönüp dönemeyeceğimi bilemiyordum. Dönsem bile evimin sağlam kalacağına dair bir umudum da yoktu. Buna rağmen; ilk aklıma gelen yatağımı toplamamış olmamdı. Acaba beni deli gibi savuran bir hortumun içinde oradan oraya yalpalarken, gülebilmek mümkün müydü? Denemeden bilemezdim ve … denedim. Sonuç; neredeyse yuttuğum toprak, kum ve toz gibi şeylerden nefes alamaz hale geldim. Neyse ki hala yaşıyordum.

Öğrendim ki; böyle durumlarda espri yapmak pek işe yaramıyordu. Gülmemek de yarar vardı. Öksürmek ise pek fayda sağlamıyordu. “Ne tecrübe ama!”

Şiddetli sallanışlar ve dönüşler arasında, penceremin önünden geçen inekle tekrar karşılaştık. Sanırım durumu benden daha iyiydi. “E tabii, benden daha önce yakalamıştı hortum onu.”

“Peki şimdi ne olacak? Yani buraya kadar mı, bitti mi?” “Dönüyorum yine. Tepetaklak oldum. Neyse ki akşam yemekte fazla bir şey yememiştim. Yine de midemdekiler dışarıya çıkıyor. Tutamıyorum onları…”

Hortumun içinde, meçhule giderken, her şeyin sonunun geldiğini düşünüyorken, ”peki neden yaşamım gözlerimin önünden geçip gitmiyor? Yoksa hala bir umut olabilir mi?” Yine nefes alamıyorum. İçim dışıma çıktı.

“Heyyy, neler oluyor? Yavaşlıyoruz galiba!”

“Eyvah! Ya çok yüksekteysek? Ya hortumdan kurtulup, düşerken gidersem?”  endişeler, endişeler… Daha neye uğradığımı anlamadan, tüm sarsıntılardan kurtuluvermiştim. Şimdi, uzay boşluğundaydım sanki. Hortumun şiddetinden eser kalmamıştı. Etrafım da ben de dönüp durmaktan kurtulmuştuk. Uğultu, sessizliğe bürünmüştü. Sadece ve sadece sessizlik ve boşluk vardı. Ben de astronotların edasıyla, havada süzülüyordum.

“Hoppallaa!” Her şey birden bire değişmişti. “Tek kelime anladıysam ne olayım” dedim içimden. Yine de oradan oraya savrulmaktan daha iyiydim artık. Ortalık sessizdi, sakindi ve karanlıktı. Tam anlamıyla zifiri karanlık. Derken sağ tarafımdan yeşil bir ışık belirdi. Sol tarafımdan mavi bir ışık. Karşımdan pembe renk bana doğru hamle yaptığında, yukarıdan mor ışıltılar akıyordu.

“Hah tamam işte” dedim içimden “sanırım öbür tarafa geçtim, burası dünyanın ötesi olsa gerek.”  Ben tam ahiret senaryoları yazmaya başlamıştım ki; renkler etrafımda dönmeye başladı. Hiç biri diğerine karışmadan, küçük huzmeler halinde dans ediyordu. Artık doğru dürüst nefes alabildiğimi keşfettiğim andan beri, derin derin nefesler alıp veriyordum, bir yandan da renklerin dansını seyre dalmıştım.

Derken renkler birbirinin içine karıştı ve her yer beyaz bir ışığın içine hapsoldu. Şimdi hem uzay boşluğunda asılı duruyor hem de beyaz bir ışığın beni sarıp sarmalamasını hayretlerle izliyordum. Bu rüya alemi tadındaki sahne ne yazık ki kısa süreli oldu. Tekrar bir uğultu ile girdabın içine çekiliverdim.

Tam “tamam artık bu iş bitti” dediğim anda; “ Haydi uyan” diyen annemin sesiyle irkildim. Nasıl yani? Annem buralara kadar benimle mi gelmişti? Aniden açılan perdeden güneş ışığı gözlerimi yaktı. “Bir an önce kalksan iyi olur küçük hanım” diyordu alışkın olduğum o ses “bugün hortum bilimcilerle randevumuz var. Geç kalmak istemeyiz.”

Kalkıp gözlerimi ovuştururken, yatağımı toplamaya başladım bile. Demek ki insanın rüyaları, zaman kavramından bağımsız çalışıyordu. Aylar önce yöremize gelecek olan bilim insanları ile bir görüşme ayarlanmıştı. Oysa ben bu sabaha kadar bu  buluşmayı çoktaan unutmuştum.

 

Çimen Erengezgin  

 
Toplam blog
: 164
: 608
Kayıt tarihi
: 08.09.11
 
 

Yazar ve Yoga Eğitmeni ..