Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '14

 
Kategori
Deneme
 

Hoşgörülü olmak

Hoşgörülü olmak
 

“Sen kim oluyorsun da benim yaşadığım hayatı yargılıyorsun! Ben mükemmel değilim ve olmak zorunda da değilim..! Parmağın ile beni işaret etmeden önce, ellerinin temiz olduğundan emin ol!..”/Bob Marley


Hoşgörünün sözlükteki anlamı, müsamaha, tahammül, zorluklara karşı sabır, yapılan haksızlıklara katlanma, görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını fiil ve davranışlarında serbest bırakma, kendi görüşümüze aykırı düşen görüşlere izin verme, aldırmama ve iyi karşılamadır.

Hoşgörü aynı zamanda sosyal hayatta bir kişinin ya da grubun, bazen farkında olmadan, bazen de kasıtla diğer kişiye veya gruba zarar verebilecek bir durum söz konusu olduğunda, diğer tarafın bunu iyi niyet gösterip görmezden gelerek veya kendisine yapılana herhangi bir karşılık vermekten vazgeçerek erdemli bir davranış gösterebilmesidir.

Hoşgörü denilince ilk akla gelen kişi Mevlana’dır. Mevlana, “Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diyerek insanlara eşsiz bir hoşgörü tarifi yapmıştır.

Mevlâna, kendi hatasını düzeltmeden başkasının ayıbını arayanları hoş görmemiştir. Ona göre önce insanlar kendindeki kusur ve hataları görmeye çalışmalıdır. Ona göre, zaten kendisindeki kusurları görmekle uğraşan bir insan, başkasında kusur aramaya fırsat bulamayacaktır.

İnsanlar bugün birbirleri ile iç içe yaşamakta, ötekiyle yan yana bir hayat sürdürmekteler. Geçmişte böyle bir durum söz konusu değilken günümüzde toplumsal yapı tamamen farklılaşmıştır. Küreselleşme sayesinde yaşadığımız toplumda çeşitlilik baş göstermiş, böylece farklı kimlikler bir arada yaşamaya başlamıştır. Günümüz dünyasında farklı unsurların toplumları şekillendirdiği ve değişik kültürlerin artık bir arada yaşadığı bir gerçektir. Bu durum tamamen bir zorunluluk haline gelmiştir. İnsanlar kültürüne yabancı olduğu, belki de kültürünü hiç benimsemediği başka insanlarla birlikte yaşamaktadırlar. Değişen dünya düzeninde insanlar da zamanla kendilerini değiştirmiş, farklılıklara karşı çıkmamış, bu farklılıklarla bir arada yaşamayı öğrenmişlerdir. Ancak her ne kadar bu böyle olsa da, hala bazı kişi ve gruplar farklı olan ötekiye karşı sert tutumlarını sürdürmektedirler. Onlara önyargıyla bakıyor, sürekli hasımları olarak görüyorlar. Hiç tanımadıkları bu insanları sırf farklı diye yadırgıyor, aşağılıyor, hatta yaşamlarını bile tehdit ediyorlar. Oysaki Hölderlin dediği gibi meyvesi çamura düşüyor diye, ağaca mı lanet etmeliyiz? Ama ne yazık ki bunu diyenler var. Kendisi gibi olmayanı farklılıklarından ötürü suçlayan pek çok kişi var aramızda. Albert Einstein’ın da dediği gibi bu tür insanların önyargısını kırmak, atomu parçalamaktan daha zordur.

Kymlicka’ya göre günümüzde birçok ülke kültürel bakımdan önemli çeşitlilikler göstermektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda, dünyadaki bağımsız 184 ülke, bünyelerinde 600 yaşayan dil grubu ve 5000 etnik grup ile muazzam bir çeşitlilik içinde bulunduğu görülmüştür. Bu rakamlar bize çok az ülkenin vatandaşının aynı etnik-ulusal gruba ait olduklarını ve çok azının aynı dili konuştuklarını ifade etmektedir.

Nasıl ki doğada onca farklı canlı kendi özelliklerini kaybetmeden bir arada yaşayabiliyorsa, bizler de hoşgörü sayesinde bunu başarabiliriz. Farklılıklarımızı kabullenip aynı ağacın farklı dallarında yapraklar gibi hep birlikte yaşama tutunabiliriz. Farklılıkları zenginlik olarak görebilir, bu zenginliklerden yararlanmayı öğrenebiliriz.

Toplum ne kadar çok kültürlü olursa hayat da o kadar renkli olur aslında. Kültürler sayesinde bireyler yaşama farklı bir açıdan bakarak kendilerini geliştirebilirler.

Kültür kısaca insanların yaşam tarzıdır. İnsanlar kültürlerini ancak yaşayarak bir sonraki nesillere taşır. Kültürlerin yaşatılması o toplumdaki bireylerin kendi kültürüne sahip çıkmasına bağlıdır. Sadece bununla da kalmayıp farklı kültürdeki toplumların da öteki kültürlere hoşgörülü olması gerekir. Böylece her kültür diğerleri arasında kendi sürekliliğini korur ve geleceğe taşır kendisini.

İnsanoğlu kendisi gibi inanmayanı, kendisi gibi yaşamayanı ötekileştirmek yerine onun farklılıklarından bir şeyler alabilmeyi öğrenmelidir. Gökkuşağının ihtişamını herkes bilir. Gökkuşağını inanılmaz güzel kılan şey, ona bu güzelliği veren farklı renklerin bir arada olmasıdır. Toplumlar da farklı renkleri bir arada toplayarak renkli yaşamlar sunabilir bireylerine, birbirlerini anlayarak geleceğe hep birlikte yürüyebilir. Aksi halde İsmet Özel’in de dediği gibi yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir yere varamayacağız demektir. 

 
Toplam blog
: 46
: 1156
Kayıt tarihi
: 07.05.13
 
 

1977 doğumlu. Atatürk Üniversitesini bitirdi.Öğretmenlik ve yöneticilik yaptı.2007'de Ankara Üniv..