Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '12

 
Kategori
Güncel
 

Huuu Teyze; sen yetiştirdiğin oğlunu kime kurban ediyorsun?

Geçen haftaydı, yine şehit haberleri manşetteydi, bir manşet geçildiydi gazetelerin İnternet sayfalarında: “Benzine indirim yapılmıştı!

Tıkladık, okuduk: 10 kuruş indirim yapılmıştı!

Tıklayıp-okuyan kaç kişi ne düşünmüştü bilemem, ben şöyle düşünmüştüm: Şehit haberlerine on kuruşluk indirim ile engel olunmaya çalışılıyor!

Kimsenin yutmayacağı belliydi; eee, toplum neyi yutar? “Diye düşünüldü elbet, zammı yutar şekerim, zammı!”

Zaten, muhtemelen, bir bahaneydi bu giriş, dayadılar zamları!

Hakikaten, şehitlerden haber yok, mesela, bugün!

Bir önceki gün şehit olanların son yazdıklarını bırakın, cenazelerinden bile eser yok!

Yedi kişiydiler, içlerinden biri kocasının kolunda yürüyüşe çıkmış bir kadın!

“Kocası kurtuldu!” diye seviniyoruz ya “Ölmedi” diye; ayağı, bacağı tutar mı, beyni normalmiş gibi işler mi?

Bir kırık, doğru bağlandığında, iyileşir; bir bağırsak, bir böbrek… Bir karaciğer, akciğer yara aldığında tedavi edilir belki de; ömürlük olur mu?

Adı “Yaralı” diye geçen kaç askerimize sevinirken kaçının “Gazi” olduğunu bilmiyoruz; kaçının yatalak kaldığını, kaçının gözünün görüp, kulağının duyduğundan haberimiz yok!

Bir şükür, bir “Hamdolsun” halindeyiz; bu günü üç-beş şehitle atlattık!

Şükür, bizim ocağa düşmedi ateş!

Hamdolsun bir işim var, ev kira, gelir az, lakin şükür ki ölmedik bu gün!

******

Vergiler hörgüç gibi çöküyor üzerimize ve geviş getirmeye çabalıyoruz insan halimizle; hiç kimse sormaz mı arkadaş “ Pırlanta nasıl olur da katma değer vergisinden muaf olur”?

Yahu; Pırlanta! Ne yenilir, ne ilaç diye yutulur!

Sıfır vergi, şekerim, hiç kimse mi sormaz “Şeker midir, un mudur? Et midir, peynir midir?”; sormuyorlar yaaa, sormuyorlar!

Yani; insan mantığı almıyor, bilader, “Ekonomimiz müthiş!”, “Öyle bir geliştik ki herkes kıskanıyor” de; hoş, boş olduğuna inananlar çok da, o çoklar da oy çokluğu karşısında “bertaraf” olup gidiyor; sonra da zam üstüne zam yap!

“Gık” çıkmaz mı arkadaş?

Herkesin tuzu bu kadar kuru mu, harbiden?

Ayol, geçtim Toki’leri falan, bir pırlantaya olan sıfır vergiyi sorgula ya!

Peynirin vergisini ver, etin, sütün, unun ve ekmeğin; “Pırlanta” diyorum, huuu; kaç kilo ete, kaç kilo peynire, süte bedel!

Hesap edemezsin şekerim; Pırlantanın bir kıratı senin aklının ve hafsalanın alamayacağı meblağlara tekabül eder ki; hesap edebilsen zaten, “Hamdolsun!” deyip şükredip oturmaz, dünyaya getirdiğin kendi kızın-oğlunun hakkını korurdun!

******

Ne diyordum; zamlar ile toplumu tek ayak üstünde tutmak en basit yönetimsel yoldur!

Öğretimde de yapılır ya; az biraz sesi çıkana “Suçlu” muamelesi yapılır ve diğer öğrenciler böyle bir şeye kalkışmasınlar diye sınıf önünde cezalandırılır!

İlle de cezalandırılmaktan hoşlanan kişiler aile içinde yeterli sevgi ve özen görmeyen kişilerdir; ki bu topraklarda fazlaca örneği bulunmaktadır!

Bunu gözlemleyen ailesi içinde yeterli sevgi ve güvene sahip kişiler, ki; hemen hepsi yurt dışı kökenlidir, görevleri gereği, tahmin edemeyeceğiniz kadar para alıp, toplumsal eksikliklerimiz üzerinde çalışıp, bu toplum neresinden vurulur diye çalışmalar yapıyor, ve de başarılı oluyorlar!

******

Biz ne yapıyoruz?

Sahi? Ne yapıyoruz?

Hangi hakkımızı kullanıyor, hangi hakkımıza sahip çıkıyoruz?

Vergi üstüne vergi konurken hangi kendini bilen toplum sessiz kalabilir, peki? Biz, hakikaten, kendini bilemeyen bir toplum muyuz?

Hakikaten; öldürmeye gelince adam kesilip, hak aramaya gelince sus-pus olanlardan mıyız?

******

Yönetimlerin en sevdiği vatandaş profili vardır: Sorgulama, yanımda ol, “Oy ver”, kazanırsın!

Takım tutar gibi parti tutanların olduğu bir ülkedeyiz; takımlara da siyaset bulaşır, eni-konu, şekil a, b, c…

O değil de, hiç birinin canı yanmaz mı?

Herkesin evinde et kaynar, dolabında peyniri, balı mı olur?

Herkes çocuğunu okula yazdırırken her şeyi tamam mı olur?

Forma alırken zorlananlar olmaz mı; yahu: Her şey bu kadar güllük-gülistanlık mı da, zamlara ses çıkaran olmaz?

******

Bir sihirli değnek var, sanırım, dokunuyor bir yerlere ve dokunduğu yerlerde bolluk-bereket hasıl oluyor!

Öyle mutlu-mesut yaşayanlar var yani; zorlarına gitmiyor demek ki: Peynire, ete, yumurtaya zam gelirken neden pırlantanın kdv oranı sıfır diye!

Canları yanmıyor demek ki; yoksa…

Çocuğuna bir yumurta yedirmeye yetemeyen bir annenin sesine ses verir, normal şartlar altında, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan analar; sesleri kesilmedikçe…

Korkmadıkları sürece…

******

Korkan anaların korktukları kocaları var; eee, özgüven ve özgürlük de bize bahşedilmemiş; ya baş eğeceğiz, ya karşı çıkacağız!

******

Anadolu’da kaç kadına sorsanız kızı aynı kaderi yaşasın istemez; aynı kadınlar ise kızlarına destek de veremez!

Zira; korkarlar!

Ölüm kokar özgürlüğün ucu; ölmesinden ziyade mutsuz olup da yaşamasını tercih ederler!

******

Ve… Birileri deniz-derya içinde yüzerken, yanındaki göle giremeyenler var iken ve kız-oğlanlar kaderlerinin çizildiği yolda yürümek zorundayken… Etkilemek öyle kolay ki!

Maksat etkilemek olsun!

Öyle kolay oy toplanır ki; maksat bu olsun!

******

Maksat insan kurtarmak olsa; yapılacak öyle basit şeyler var; herkes biliyor, söylemek, belki de, ölüm demek!

Korkak insanların yaşadıkları toplumlarda at koşturmak pek kolaydır; Kimse çıkıp da bu at nereden, bu ovada ne işin var falan diye soramaz!

Atı alan yürür gider!

Eeee, hal buysa, atı alan, altındaki dona da göz diker; alır-gider alimallah!’

“Ahh, Vahhh” ile dövünürken zamanında “Ahh ve vahhh” diye yakınanlara karşı ne düşündüğün ve nasıl yaklaştığın ile helalleşmen gerekir; insan halidir!

Politikadır!

Satarsan satılırsın!

“Dik durmak” para getirmez, lakin; onur diye bir mevhum vardır: Hiç belli olmaz; gün gelir, para da getirir, asaleti iade de…

Ne olduğunu bilmekte yarar var bence…

******

Yuttuğun her gereksiz vergi bir şekilde karşına çıkacaktır; diyelim ki şanslısın ve kalp krizinden pat diye öldün; geride bıraktıklarının yaşayacağı sıkıntıları biliyor musun?

“Gitmek mi zor, kalmak mı?” iyice yoran bir soru; “Gitmek” en kolay çözüm artık; geride kalanları düşünmedikçe…

Öyle bir durum hasıl oldu, yani…

“En iyi anlaşılacağı yer, Allah katı!”

Yaşarken insanların umutsuzluklarının tek seçeneği olarak “Allah Katını” düşünmeleri pek ciddi bir travmadır!

Ne demektir: Yaşasak da acı çekeceğiz!

Çocuklarımız da çekecek!

Öyleyse yaşamak acı çekmek demekse; ölelim gitsin!

******

Yaşamdan beklediği şeyler kalmayan insanların tercihi bu oldukça, giderken götürürüm, tarzında hesaplaşmalarına engel olamayıp; yalnızca seyirci kalırız!

“Tühhh, “Yazık!” demenin de anlamı kalmamıştır, zaten!

******

Hayat böyle akıp gidiyorken bir durup da “Neresindeyim? , ne istedim de ne buldum diye düşünmek gerek!

Ayşeler, Fatma’lar için uğraşırken “Ayşe’ler, Fatma’lar yitirdikleri oğulları için gözyaşlarını içlerine döküp de , medyaya “Vatan sağ olsun!” diyorlar ya!

Kendi ayakları üzerinde duran hangi ana yiğit oğlunun tabutuna sarılıp da “Vatan sağ olsun!” der?

“Kurtuluş Savaşı” değil, yetkililer tatildeler, karakollara gerekli önlemler alınmamış; huuu Teyze; sen yetiştirdiğin oğlunu kime kurban ediyorsun?

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..