Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '12

 
Kategori
Güncel
 

İhmalin teröre dönüşü

İhmalin teröre dönüşü
 

Doğunun hemen heryerini bilmekle beraber, başkasından dinlediğim manidar bir öyküyle, bölge gerçeklerine dair şu mevzuyu anlatayım:

Hazine bulma sevdası bir hastalıktır. Bu hastalık o kadar vazgeçilmez bir tiryakiliktir ki ne terör, ne gece,  ne zorlu doğa şartları engel olarak görülmez.. İşte 1990'da bu hastalığa sahip 3 kafadar, gecelerin teröre teslim edildiği, yol ve izin bile olmadığı, Doğunun ücra bir köyüne, üstelik kışın zorlu şartlarında sefere! çıkıyorlar. Bölgeden bir vatandaşı da alıp kendilerince hazine bulacakları yere, uzun uğraşlar sonucu ulaşırlar. Gece olduğundan, köyün ileri gelenlerinden birinin evinde konaklayıp gün doğumunu beklerler.

Tabi kış günü misafir görmeye alışık olmayan köylülerin ileri gelenleri, misafirlerin yanına  toplanırlar. Bir taraftan terör adına renk vermeyen misafirlerse, sohbetin ilerlemesiyle, meraklarını gidermek adına baklayı ağızlarından çıkarırlar;

-Burlarda teröre niye destek var? 

Köylü vatandaşın cevabı ise sözün bittiği yerdir;

-Çünkü örgütün elemanlarını, Devletin görevlilerinden çok görüyoruz, düğünümüzde, anlaşmazlığımızda, kavgamızda, devletin bize yetişemediği her sahayı onlar doldurdu, e bir de can korkusu.....

Maalesef, günümüze kadar gelen, binlerce insanımızın canına, Devletimizin ekonomik çöküntüsüne ve milyonlarca acı hikayeye sebep olan terörün ana kaynağı budur: Devletin eksikliği, Devletin oradaki vatandaşına ihmalci davranması.

Devlet elbetteki vatandaşına ikinci sınıf muamelesi yapamaz, yapmaz, ancak ihmalkar davranır. Bu ihmalin en önemli safhası ise bölgedeki halkın insani ihtiyaçlarını karşılayacak yol, su, okul, hastahane gibi yatırımların gerçekleştirilmemesidir ( Belirtmek lazım ki Türkiye'nin başka bölgelerinde de ihmal edilen ancak teröre bulaşmamış yörelerin varlığı, buradaki insanları teröre bahane arayanlar olarak göstermez). Son yıllarda giderilen bu eksikliklerin ardından kalan en büyük açık ise, kalifiye personel gönderilmesi olarak gözükmekte.

Bu bölgeye tayinen giden personelin ilk hedefi bir an önce ayrılmaktır. Çoğu personel ise daha göreve başlamadan Ankara'da Genel Müdürlüklerden, diğer illere geçişlerini yapmışlardır. Yani Doğudaki illerin memur kadroları, çalışacak personel için değil, rahat çalışılacak illere geçiş yapmak için araç olarak kulanılmaktadır.

Burada hatayı sadece devlette aramamak lazım. Uzaktan teröre laf edip; devletçiliği, ülke milliyetçiliğini,  en rahat ortamlarda dile getiren, ancak "hadi siz buyrun Doğuya" dendiğinde ise arkasını dönen bizlerde de hata var.

Ülkeyi düşünüp, bölgeye hizmet vermeye gidenler ise o kadar az ki.... O şahıslar da  mutlaka medyaya konu olmuştur. Bir öğretmen, doktor ya da hemşire doğuda kendi rızasıyla- mecburi hizmet dışında- kalmışsa mutlaka kahraman ilan edilip, tüm Türkiye'ye ilan edilmiştir. 

Terörün silahla mücadelesi bence kolay olan kısmıdır. Bu bölgelere insan ve insani ihtiyaçları giderecek yatırımların esas mücadele olduğu kanaatindeyim. Sadece çalışacak mühendis, doktor, asker, öğretmen göndermek değil, bu personelin de seçilmiş olanı, insani değerleri ön planda tutanlarının seçilip, teşvik olması açısından da, ülkedeki aynı işi yapanlara göre daha fazla bir ücretle görevlendirilmesi gerekir.

Bu bölgelere giden şahısların ve ailelerinin bu illere ve ilçelere normalleşmeyi götürmesi, buradaki  insanların, kalıplarının dışına çıkarılmasına aracı olmaları lazım. Özellikle sosyal aktiviteleri -terörün tüm çabasına rağmen-  Devletin organize edip hiç ara vermeden bazı hususlara el atması lazım. Ülke hepimizin, konuşmak dışında, artık icraat göstermek zamanıdır.

 
Toplam blog
: 164
: 672
Kayıt tarihi
: 21.10.10
 
 

İnşaat Mühendisiyim, olaylara anlık değil öncesi ve sonrasıyla bakmaya çaba gösteririm. Dağ havas..