Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '12

 
Kategori
Mizah
 

İki domates yolda gidiyomuş...

İki domates yolda gidiyomuş...
 

Bayılırım fıkralara… Biri anlatsın, ben de dinleyeyim. Hazırcıyım sizin anlayacağınız. Ama tabii fıkra anlatmak/yazmak her babayiğidin harcı olmasa gerek. Yetenek ister yani…. Bende ise o yetenek sıfır!


Çok ısrar edilirse…


“Adamın biri zeytine bayılıyormuş” diye başlarım.


“Zeytin yemiş bayılmış” diye bitiririm! Bu kadar işte… (Ki kırk senedir anlatırım ben bu bayat fıkrayı. Bugüne kadar gülen biri çıkmadı.)


Fıkramı dinleyenler “E peki, çekirdeğini ne yapmış?” diye sormazlar Allah’tan. Benim de kapasitem bu valla. Ne yapayım; hafızamda tutamıyorum dinlediğim veya okuduğum fıkraları…


Oysa bilenler bilir… Erbabı “Biliyorsanız anlatmayayım” diye tedbirini alır önceden… Bu girizgâh da başlı başına bir fıkra konusudur ya, neyse.


Ve efendim fıkralar “Adamın biri…”  diye başlar genellikle…  “Temel Dursun’la…” fıkralarında ise yöresel bir şirinlik vardır. Klasik fıkralar ise “Nasrettin Hoca bir gün…” diye başlar; “Nam-ı Kemal’e” kadar uzanır!


Mizahın ana kollarından biri olan fıkralar nedense anonimdir. Fıkraların altında imza görmek pek mümkün değildir. Ağızdan çıkmaya görsün, kulaktan kulağa yayılır da yayılır.


Bir de “Fıkra gibi olaylar” vardır tabii.


Nasıl bir örnek vermeli bilemiyorum.


Mesela değerli blog üyesi Nahide Çelebi Hanım “Galatasarey Manchester” maçıyla ilgili bir yazı yazmış. Bana kalırsa maçı pek de güzel analiz etmiş. Yazıyı okuyunca şimdilerde yazmayan Fatma Hocamı hatırladım. (Yolun diğer yarısı) Nahide Hocam “Bir futbol yazısı da ben yazayım da millet futbol yazısı nasıl yazılır öğrensin” demiş belki ama yazdığı yazının başlığı oldukça ilginç:


“Bravo sarı kanaryalara, TT Arena’ da dev zafer.”


İroninin güzelliğine bakar mısınız?(Ki kırk yıl düşünsem benim aklıma gelmez.)


Ve inanın kasıt yok. Nahide Hanım “Vallahi dalgınlığıma gelmiş” diyor yorum yanıtlarında.


İşin güzel tarafı da burada zaten…


Yani efendim durduk yerde türetilmiyor fıkralar.


Güzide sitemize gelince… Pek fıkra yazılmıyor ama fıkralık olaylar da hiç eksik olmuyor.


“Eline sağlık Nahide Hocam” diyoruz ve domateslere geçiyoruz:


Evet efendim; iki domates yolda giderken birini kamyon ezmiş…


Diğeri de “Hadi yürü salça gidelim” demiş.

Bu kadar işte!


Anlamadınız mı? Domatesi kamyon eziyor; domates de salça oluyor. Ezilmeyen diğer domates de arkadaşıyla dalga geçiyor işte. Hâlbuki zamanı gelince kendisi de salça olacak. Salça olmasa bile salataya doğranacak.


Yani efendim ezilmeyen domates, ezilen domatese şey edeyim derken...


Amaaaan! Gülmezseniz gülmeyin be!


Size fıkra anlatanda zaten kabahat!
 

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..