İki Selahattin

Kimi adlar tarihsel olaylar içinde olumlu ya da olumsuz biçimde simgeleşirler. Bu bakışla Anadolu ile Ortadoğu için iki Selahattin’den söz etmek olanaklıdır. İlki Selahattin Eyyubi (1138 Tikrit, 1193 Şam) Haçlı ordusunu yenerek sömürgecilerin köleleştirme saldırılarını engelleyen komutandır. Birlikte yaşayan halkların dayanışarak Haçlılara karşı koymasını, utku kazanmasını sağlamıştır. Budunsal kökeni konusunda açıklık olmamasına karşın (Kürt, Arap, Türk olduğunu savlayan kaynaklar var) anılan tüm bölgenin benimsediği onurlu, gururlu bir önderdir. Sömürgeci Haçlılarla çıkar ilişkisine girmeyi, işbirliği kurmayı, bu yolla beyliğinde egemenliğini sürdürmeyi düşünmemiştir.

İkinci kişi Selahattin Demirtaş ise eşbaşkanlık projelerinin, orunlarının adamı genç bir Kürt siyasetçidir. Yeni Haçlıya karşı halkları, ulusları birleştirmek, ortak istenç ve duyunç geliştirmek yerine; yayılmacılık yararına ülke parçalamak, sınır çizmek, halkları kışkırtmak yönünde çabalayıp durmaktadır. ABD ikinci adresidir. Irak’ta ABD’nin 1,5 milyon insana kıymasını hiç önemsemediği gibi Diyarbakır cezaevindeki kıyımın da sorumlusu olan 12 Eylül darbesini ABD’nin “çocuklarının” yapmasını da önemsemez. ABD Kürt devleti kuracaktır da ondan! Benzeri onlarca belge sıralamak olanaklıdır.

İşte iki Selahattin! Oysa şu gerçeği anlamaktan geçiyor halkların barışı: Tarihte binlerce yıldır birlikte yaşadığı kardeş halkı sırtından hançerleyerek kurulmuş “onurlu”, “bağımsız” bir devlet örneği yoktur.