Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Nurten Yiğit Tartaç

http://blog.milliyet.com.tr/nurmer

14 Şubat '16

 
Kategori
Özel Günler
 

İlk aşk (4)

İlk aşk  (4)
 

"Anne, biliyor musun? Melda'nın babasının hastalığı iyice ilerlemiş. Ölmeden önce kızımın mürüvvetini görmek istiyorum diyormuş. Annesi seninle görüşmek istiyor. Biliyorsun İlhan Amca hasta olduğu için ertelemiştik tanışma faslını. Kendi aramızda bir yüzük taksak, ne dersin?"


"Adamcağız haklı tabii. Yarın Ayla Hanımla görüşelim. En kısa zamanda da gidelim." Sonra gözleri dolu dolu oldu… " Keşke Baban da görebilseydi bu günleri…" dedi.Yaşlar hücum etti göz bebeklerine. Elinin tersiyle sildi.

Kocasını kaybettiğinde liseye daha yeni başlamıştı oğlu. Şimdi üniversiteyi bitirmiş, kendine yeni bir hayat kurma aşamasındaydı.


Kocasını düşündü özlemle. Azgın bir denizde dalgalarla boğuşup sonunda güneşli bir sahile vurmuş yorgun bir beden gibiydi yaralı kalbi. Sakin, dingin, güvenli bir limana sığınır gibi sığınmıştı kocasının sevgi dolu yüreğine. Sevgi böyleydi işte. Aşkın başaramadığını başarırdı...

Sevgi güven ister. Huyunu, kişiliğini, karakterini, insani yönünü, kalbini seversiniz önce bir insanın. Kalbinize girmeyi böylece hak eder. Ayakları yere basan bir duygudur sevgi bu yönüyle. Aşkın pervasız, teklifsiz, mantık ve sınır tanımazlığının aksine. İlmek ilmek işlemelisiniz sevgiyi büyütmek, devamlı kılmak için. Emek ister gerçekten de sevgi... İşte o zaman açarsınız kalbinizin kapılarını sonuna kadar ve sevginize layık bulduğunuz herkes ve her şey için birer taht kurar, oraya buyur edersiniz onları. Binlerce sevgi sığdırabilirsiniz yumruk kadar kalbe. Dağa, taşa, kuşa, toprağa, çiçeğe, denize, güneşe, aya, insana ve hayvana karşı sevginiz sonsuz da olsa hepsine yer vardır kalbinizde.

"Ahh! oğlum, Baban çok erken bıraktı bizi keşke o da görebilseydi mürüvvetini" dedi tekrar, içini çekerek…

Birkaç gün sonra hasta rahatsız olmasın diye kimseye haber vermeden, Kadın, oğlu ve kardeşiyle birlikte ellerinde çiçekleriyle usulen kız istemeye ve yüzük takmaya gittiler.

Çocukları evlenme kararı aldığından beri telefonla birkaç kez konuşmuştu iki kadın ama ilk defa karşılaşıyorlardı. Salonda oturmuş sohbet ederlerken, sehpanın üstündeki üniformalı damat ve yanındaki gelin fotoğrafı dikkatini çekti kadının. Gözleri karardı. O'ydu fotoğraftaki delikanlı. İlk aşkı, ilk sızısı. Aynen hatıralarında kaldığı gibi, gülümserken dudağının kenarında muzip bir kıvrım oluşmuş, neşeyle elini tutuyordu gelinin…

"Anne iyi görünmüyorsun, su ister misin?" diye seslenen oğlunun sesiyle kendine geldi.

***

Yataktaki gözlerinin içine kadar sararmış, bitap durumdaki hasta adamda geçmişten hiçbir iz kalmamıştı. Zor duyulan bir sesle "Hoş geldiniz." dedi.

Bir ara odada yalnız kalmıştı kadınla adam. Yıllarca saçma bir gurur yüzünden "Seni seviyorum." diyememiş ama yıllarca da bunun pişmanlığını yaşamıştı. Şimdi baş başaydılar işte... Belki birkaç günlük ömrü kalmıştı ilk aşkının…

" İlhan, beni hatırladın mı..? Ben... Nermin…" dedi kadın kısık bir sesle, utanarak. Adam başını güçlükle ona doğru çevirdi. Ne düşündüğü, düşünüp düşünmediği bile fark edilmeyen bir bakışla süzdü kadını uzun uzun…

"Ben… Seni çok sevmiştim..." dedi kadın dişlerinin arasından, sanki en büyük günahı işlediğinin farkında olan birinin ezikliği ve utancı ile yüzü kızararak. İlhan hala bakıyordu yüzüne ama şimdi sanki daha anlamlı, daha bilinçliydi bakışları... Titreyen elini uzattı kadına. Tuttu bu eli kadın. Başkasının malına el uzatmışçasına. Ani bir hareketle dudaklarına götürdü. İki damla yaş düştü adamın elinin üstüne. Gülümsedi adam zorlukla. Gülümseyince yine dudağının kenarında o muzip kıvrım oluştu. Birden kadının gözlerinin önüne mazideki genç delikanlı geliverdi, dünyayı hafife alan vurdum duymaz haliyle… Ve hızla geri bıraktı, kemikleri sayılan, sapsarı, güçsüz eli…

Ertesi gün ölüm haberini aldılar.


***
Torunu Babaannesinin kederli gözlerine dikti gözlerini. "Babaanneciğim kızdın mı anı defterini okudum diye?"

Yaşlı kadın torununu duymamıştı sanki. Kendi kendiyle konuşur gibi sakin, zor duyulur bir sesle mırıldandı. "Aşk öyle her gün yaşanabilen bir şey değildir. Her kalbe konuk olmaz. Üç kere, beş kere aşık olunmaz. Oldum sanırsınız sadece. Eğer aşkı tatmışsa yüreğiniz, buna değer bir kalp taşıyorsunuz demektir. Hayatınızın bir dönemini, belki sadece bir kaç gününü verdiğiniz bu duygu, minicik bir mum ışığı gibi yanar durur kalbinizin en kuytu, en gizli köşesinde sessizce, tüm ömrünüzce. Arada bir incecikten bir sızı duyarsınız işte tam o köşede. Buruk bir gülümseme yayılır yüzünüze. Bir kuş kanat kırpar ürkekçe içinizde bir yerlerde. "

"Sen aşık mısın bu çocuğa şimdi..?" diye kıkırdadı sonra torununa bakarak.

"Babaane! Biliyorsun işte niye soruyorsun ki..? Çok seviyoruz birbirimizi. İkimiz de hukuk okumak istiyoruz. Okulu bitirince de evlenmeyi düşünüyoruz."

"Ah! küçüğüm... Ne kadar toysun..." "Sen istiyorsun da bakalım hayat senin için neler istiyor, neler hazırlamakta... Hayırlısı olur inşallah." diye geçirdi yaşlı kadın içinden.

"Soracağım tabii aşık mısın diye. Sen benim en gizli duygularımı yazdığım, şimdiye kadar hiç kimseye göstermediğim defterimi bulup karıştırmayı biliyorsun ama di mi? Üstelik okumamış gibi bir de bana anlattırdın hepsini. Madem öyle, bu defter sana emanet. Ben bu dünyadan göçtükten sonra ne istersen yap. Ama daha önce kimseye göstermeyeceksin. Bana söz ver..."

Torunu sarılıp öptü babaannesinin yumuşacık yanaklarından sevgiyle "Söz veriyorum Babaanneciğim."

" Anneanneme gösterebilirim ama di mi..?" dedi muzipçe göz kırpıp gülerek evden çıkarken.


nurten y tartaç


                                               S O N

***

Tamam haklısınız. Tam Türk filmi kıvamında bir öyküydü. Ama itiraf edin; öfkeniz, kızgınlığınız, yersiz kaprisleriniz ya da en kötüsü, sadece gururunuz yüzünden sevdiklerinize sevginizi göstermeyi hiç ertelemediniz mi?

Hatta defalarca defalarca ertelemediniz mi?

Sevgililer gününe karşıyım. Sevgi bir güne sığdırılamaz. Zorlama sevgi olmaz.

Ama bu 14 Şubat bir başlangıç olsa...

Sevgimizi ertelemesek artık. Doya doya tüm sevdiklerimize, Annemize, Babamıza, evlatlarımıza, yakınlarımıza onları sevdiğimizi söylesek. Her içimizden geldiğinde...

Vakit çok geç olmadan…

 
Toplam blog
: 20
: 150
Kayıt tarihi
: 12.05.15
 
 

Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Emekliyim.   İnsana, hayvana, bir küç..