Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

İlk ve son kez:"aşk" nedir?

İlk ve son kez:"aşk" nedir?
 

Aşk için herşeyinden vazgeçebilen insanlar, aşklarından hiçbir zaman vazgeçmeyecekler.

Zamanın birinde, bir yerlerde, bir grup fıkra sever organize olmuşlar ve bir dernek kurmuşlar. Bu dernek çatısı altında her gün toplanıyor, bildikleri fıkraları anlatıyor ve kahkahalarla gülüp, eğleniyorlarmış. Bir süre sonra:

"Bu böyle olmayacak, fıkralara bir numara verelim ve numarasını söylediğimizde, nasıl olsa herkes ezbere bildiğine ve defalarca da tekrar edildiğine göre, numarayı duyup güleriz" demişler.

Fıkralar numaralandırılmış ve başlamışlar numara söyleyip gülmeye. Bir gün yine birisi:

"Otuz iki" demiş. Herkes kahkahalarla gülmüş. Sonra bir diğeri:

"Seksen beş" diye seslenmiş topluluğa. Yine herkes başlamış gülmeye. Gruptan birisi, herkes sustuğu halde hala gülmeye devam ediyormuş göbeğini tuta tuta.

"Ne oldu, sen neden güldün bu kadar, seksen beşe" dediklerinde. Adam gülmekten zor konuşur bir halde:

"Ben bu fıkrayı ilk defa duydum, çok hoşuma gitti de ondan" cevabını vermiş.

Bu, aşk-meşk yazıları maalesef bu hale geldi efendim. Bu konuyu daha önce de bir yazımda ele almış ve bazı blog yazarı arkadaşlarımızdan olumsuz tepkiler de almıştım. Bunun bir paylaşım olduğunu, çok okunduklarını, çok mesaj aldıklarını demek ki doğru şeyler yaptıklarını dile getiren yorumlar yazmışlardı. Gerçekten de baktığım zaman görüyorum ki en çok yorum ve mesaj alan değerli yazar arkadaşlarımın çoklukla ele aldıkları konular bu "ilişkiler" meseleleri.

Ben de ısrarla demekteyim ki; her insan ayrı bir dünyadır, her ilişki farklı bir iklimde yaşanır, bu konular akıldaneliğe, kurala, intizama gelmez. Aşk, sadece ve sadece yaşanır. Anlatılması bile çok ama çok güçtür. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yazarları bile sadece görebildikleri, duyabildikleri ya da yaşayabildikleri "aşk"ı anlatmaya, gayret etmişlerdir. Bu yalnızca bir çabadır. Yeryüzü üzerinde yaşanmış herhangi bir aşkın, bir kişi tarafından modu moduna aktarılabildiğini, yazılıp, çizilebildiğini düşünemiyorum.

Bu bir paylaşımdır, tecrübelerin imbiğinden süzülüp gelenlerdir derseniz bir nebze olsun anlayabilirim. Ama lütfen aşk şudur, aşk bu demektir, şu olmazsa aşk olmaz, bu olursa tadından yenmez gibisinden söylemlerden uzak duralım. Aşk denilen insanlığın temel harcı olan bu kavramın değerine en küçük bir leke düşürmeyelim.

Günümüz toplumunda zaten ilişkiler vıcık vıcık. Nereye elini atsan elinde kalıyor derecesinde. Güzel kadın, yakışıklı adam fotoğrafları ile süslenen kitap kapakları, köşe yazıları, gazete sayfaları maalesef ve maalesef talep görüyor. Ama bizler bu konuda inat ettik. Çok okunmak, çok seyredilmek, çok ses getirmek adına mukaddes bildiğimiz kavramları ki en başında da "aşk" geliyor, sakız etmeyeceğiz hiçbir zaman. Aşk için herşeyinden vazgeçebilen insanlar aşklarından hiçbir zaman vazgeçmeyecekler.

Sevmeye devam edeceğiz. Toprağı, suyu, börtü-böceği, daldaki salyangozu, duvardaki örümceği, saksıdaki çiçeği, çiçekteki kelebeği seveceğiz. Seveceğiz şehirleri, sokakları, parkları ve meydanları. Dilenciler, sokak satıcıları, yem verdiğimiz güvercinler, güverteden simit attığımız martılar, camide ezan, kilisede çan sesi hep bizimdi, yine bizim olacak.

Aşkını içki masalarında, objektif karşılarında, dedikolarda ve sansasyonlarda satılığa çıkarmayan erkek gibi erkekler; sevdasını üçe beşe satmayan, dağ gibi durup, volkan gibi patlayan, nehir gibi çağlayıp, umman gibi salınan ve sarıp-sarmalayan kadın gibi kadınlarımız oldu ve olacak.

Aşk, bu topraklarda doğdu. Aşkı damarlarında en çok akıtan insanlar bu toprakların insanları. Bu topraklarda çarpan yürekler sahip oldu, bugüne dek aşkın en kallavi nabız atışlarına.

Aşk yüzünden canlara kıyıldı, kanlar döküldü, yuvalar yıkıldı, devletler parçalandı, savaşlar kaybedildi. En güzel şarkılara da, en içli şiirlere de, en duygulu romanlara da o hayat verdi.

İnsanlar aşkı hep felekten çaldı. Felekten çalınanların hesabı tutulmazdı. Yeri geldi tokat oldu çarptı yüzlerimize, yeri geldi en güçlü müsekkinlerden daha çok dinginlik verdi asi ruhlarımıza. Tuvallerde fırça darbesi, şarkılarda vurulan mızrap, kadehlerde süzülen rakı, beslenen bir muhabbet kuşu, tutulan bir takım, gönül verilen bir parti, bir şeyh, bir komutan, başkan ya da yoldaş oldu.

Atılan adımın gücü, alınan nefesin sebebi oldu. Olacak.

İsterseniz bu aşk yazılarına birer numara verelim, söyleyelim söyleyelim gülelim. Tamam numarayı kim önce söylerse reyting ona yazılsın. Madalyayı ona takalım. Büyük yazar o olsun. Ne dersiniz(?)

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..