Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İpekböceği ve koza topluma model mi oldu?

İpekböceği ve koza topluma model mi oldu?
 

Kozadan kurtulmak için,kelebek gibi uçmak gerekiyor...


Toplumumuzda, uzunca bir zamandır hissedilen; karşılıklı saygının, sevginin ve hoşgörünün azalması doğal olarak kişilerde stres yaratmaktadır. Bu stres, duyarlı ve hoşgörülü olan insanlarda, daha da fazla hissedilmektedir. Bu durumu gözlemlemek için, çok uzağa bakmak gerekmiyor; en yakınımıza, komşularımıza, dostlarımıza ve çarşıda, sokakta gördüğümüz kişilere bakmamız yeterlidir…

Eskiden, istemeden bir başkasına zarar veren, yada bir hata yapan kişi; ”affedersiniz, istemeden oldu, özür dilerim.” gibi karşılıklar verirken; şimdilerde, bunların yerine ”ne oldu be?” yada “git işine ya!”gibi “ kaba” yanıtlar alınmaya başlandı!

Yine, bir zamanlar insanlar, çevresine “ayıp olur mu acaba?”diye düşünür ve bazı yanlış davranışları yapmamak için, otokontrol mekanizmasını çalıştırırlardı. Bunu, halen büyük kentlerde değil de, kırsal kesimlerde yaşayanlar daha iyi bilebilir. Çünkü, henüz kırsal kesimlerde bu tür duyarlılıkların devam ettiği görülmektedir.

Oysa, özellikle şehirlerde, bu tür duyarlılıkları görmeyi beklemek bir hayal oldu. Zira, giderek kişilerde "kabalık" bir davranış biçimi olmaya başladı.Bu “hastalıklı” davranış biçimi o kadar çabuk yayıldı ki; şimdilerde, arkanızda yada önünüzde giden bir kişinin “balgam” attığına, istemeyerek tanık oluyor ve bu “iğrenç” duruma katlanmak zorunda kalıyorsunuz!..Bence, bu “iğrenç”durum karşısında, toplumun duyarlılığını artırmak için eğitim seferberliği düzenlenmeli. Bu durum, biz erkeklerden daha çok, bayanları ve çocukları etkilemektedir...

Toplumda ki ”hastalıklı” görüntüler, bu kadarla da, kalmıyor tabii. Yollara, kaldırımlara çöp atmak, bizim gibi gelişmesini henüz tamamlayamamış toplumlarda; normal bir davranış!.. Bu konuda da, ne yazık ki, toplum olarak o kadar gerideyiz ki, fazla söze ihtiyaç yok , herkes bizzat yaşıyor…

Belki, toplumun bütün olumsuzluklarını yazmak durumunda kalıyorum. Ancak, bunlara ne yazık ki, her gün defalarca tanık oluyoruz. Yaşanılan şehir, semt yada mahalleye göre bu tür davranışlar artmakta ya da azalmaktadır. İşin en kötüsü de, çocuklarımız da bunlara tanık olmakta ve duyarlı olanlar rahatsız olurken; daha az duyarlı olanlar ise, bu davranışları kendilerine bir “model”olarak almaktadır...

Bu ve benzeri davranışların rahatsız ettiği bireyler; her geçen gün karşılıklı saygının, sevginin ve hoşgörünün yokolması karşısında, çareyi kendi kabuklarına çekilmekte buldular...

Bu durum, bir süre sonra “ipek böceği” ve “koza”ilişkisinde olduğu gibi, ayrı bir modelin doğmasına neden oldu ve insanlar ördükleri “koza”ların içine, adeta kendilerini hapsettiler!

Bireyler, artık eskisi kadar birbirine zaman ayırmamaya, dertlerini yada sevinçlerini paylaşmamaya başladılar. Öyle ki, çok yakın dostlar yada akrabalar arasında bile ilişkiler, bayramlar, düğünler v.s. yardımıyla sıcak tutulmaya çalışılıyor. Ayni apartmanda oturan komşular arasında bile, eskiden yapılan komşu ziyaretleri geçmişte kalmaya başladı…

Bunun nedenleri üzerinde sanıyorum ki; sosyologların, psikologların ve toplum bilimcilerin araştırma yapması çok yararlı olacaktır. Çünkü, bunun sağlıksız bir toplum modeli olduğunu düşünüyorum.

Belki, bazı nedenler üzerinde tahmin yapılabilir; örneğin, eskiden tek yada birkaç TV kanalı vardı ama, şimdi o kadar çok kanal var ki; herkesin izlediği “dizi film” yada “yarışma” farklı olunca, insanlar gittiği yerde izlemek istediği programı, izleyemeyeceğini düşünerek, kendi evlerinde kalmayı tercih ediyorlar…

Bir başka neden de, insanların eskisi kadar birbirleriyle sohbet yapamadıkları için olabilir. Zira, TV kanallarının çoğalması ile birlikte, toplumda yozlaşma da arttı. İnsanlar bir araya geldiklerinde, ne yazık ki, izledikleri programlardan vazgeçemez oldular; bu durumda doğal olarak, eskiden yapılan güzel ve tatlı sohbetler yok oldu...

Ben, bayramlarda dahi, ziyarete gittiğim evlerde, ev sahibi yada başka konukların sohbete katılmak yerine, TV kanalında ki programlara bakmayı tercih ettiklerine, çok tanık oldum…

Sohbet ortamı yaratmak isteyenlerin yapacağı tek şey var; özel günlerde TV’yi tamamen kapatmak! Biz bunu bayramlarda yakınlarımızla bir araya geldiğimizde, uyguluyoruz ve çok tatlı sohbetler yapıyoruz.

Denememiş olanlara tavsiye ederim, çok memnun kalacaklardır.

Değişen yaşam koşulları sebebiyle, zaman içinde bazı değişikliklerin olması elbette doğaldır, ama bu değişimin pozitif yönde olması beklenirken; aksi yönde olması düşündürücüdür!

Belki de, “koza”modelini; toplumsal huzursuzlukların psikolojimizde yarattığı bazı “travmaların” eseri olarak, yorumlamakta mümkün olabilir…Çünkü, ”travma”nın tanımına baktığımızda; bize bu konuda ipucu vermektedir:

Travma, canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı, bir doku yada organın yapısını yada biçimini bozan ve dıştan mekanik bir etki sonucu oluşan yerel yara olarak tanımlanmaktadır.

Psikolojide daha çok; bireyin gerektiği gibi bir tepki gösteremediği, üzerinde durduğu halde çözüme kavuşturamadığı, dolayısıyla bilincin dışına ittiği yaşantıdır.

Sonuç olarak, ipek böceği kozasını ördükten (2-3) hafta sonra eğer haşlanmazsa kozasının kabuğunu yırtarak, özgürlüğüne kavuşmaktadır. Bizler, acaba kozalarımızdan ne zaman çıkacağız? Bence, toplumda“travmalara” neden rahatsızlıklar, ne zaman biterse; insanlar da kozalarından o zaman çıkacaklardır!.. Tüm olumsuzlukların, buhar olup uçması ve toplumda yine sevginin, saygının ve hoşgörünün egemen olmasını diliyorum…

 
Toplam blog
: 52
: 1892
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Okumayı seviyorum ve okumanın, insanın içindeki havuza taze suların katılmasını sağladığına inanı..