Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

İpleri neden geriyorsunuz Sayın Başbakan?

İpleri neden geriyorsunuz Sayın Başbakan?
 

Gelenek ve göreneklerimizin en önemli özelliklerinden bir kaçı, saygı, sevgi ve büyük sözlerine kulak vermektir. Bu nedenle de konuşurken, yeri gelince “Ulu sözleri” konuşmalar içinde kullanırız. Düşünce ve görüşleri pekiştirmek ve doğrulatmak bakımından önemlidir.

Başbakan da çok sık öyle yapıyor…

Şiir okuyor, ulu sözlerden söz ediyor. En son Şeyh Edebali’nin, damadı ve Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu sayılan Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Gazi’ye öğüdünü örnek verdi…

Elbette bunları hatırlamak ve hatırlatmak çok güzel…

Ne var ki “ele verir talkını, kendi yutar salkımı” gibisinden olmamalı. Ya bunları örnek vermeyeceksin, ya da verdiğin örneğe önce kendin uyacaksın.

Yani, Hz. Mevlana’nın dediği gibi, “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğü gibi ol” öğüdüne dikkat edeceksin. Aslında bu söz Başbakan zaman zaman da kullanır, biliyor yani…

Elbette CHP’nin son davranışı doğru değil. Elbette bunun hesabını, ona oy veren seçmeni soracaktır. Elbette seçmen, aldığı cevaba göre ya “Tavrı” onaylayacak, ya da gereken yaptırımı partisi için uygulayacaktır.

Başbakan ve bir siyasi olarak “Fikir” ileri sürmek, yorumlamak senin de hakkın, kullanacaksın. Hatta bunu “Oy’a tahvil etme” yoluna da bakacaksın, siyasette belki bu da var…

Ama…

“Tükürdüklerini yalayacaklar” dersen, orada dur bakalım deriz… Aynı üslup içinde, başka cümle de kurabiliriz, bu konuda yeteneğimiz var.

Hoş biz, bugüne kadar çok “Orada dur bakalım” anlamına gelecek şeyleri yazdık durduk. Bir fayda etti mi? Yok etmedi, etmeyeceğini de pek ala biliyorum.

Niye mi?

Çok basit bir cevap, Başbakan, muhatap olduğu seçmen tabanının onayladığı gibi konuşuyor ve bundan sonra da aynı biçimde devam edecektir.

Oysa zaman içinde örnek verdiği “Ulu sözler”, bu konuşma şeklinin doğru olmadığını, “Devlet adamlığı” niteliğine uymadığını kendisine anlatması gerekir, biz ne kadar anlatsak boş kürek çekmiş oluyoruz.

Hele başbakanın, seçim süreci içinde yaptığı konuşmaların neredeyse tamamı bu tarz idi ve hiç de vazgeçmedi. Dinleyenler de bu tarzı ne yazık ki hep onayladılar, seçim sonucu da bunun doğruluğunu gösteriyor.

Başbakan, elbette bu “Olanaksızlığın” da farkında olarak konuşmalarını yapıyor. Örneğin, kimse ile karşılıklı çıkıp televizyonlarda konuşmuyor. Her hangi bir yerde konuşma yaptıktan sonra bir bahaneye sığınıp, diğer konuşmacıların ne diyeceğini dinlemiyor. Biliyor ki bunları yapsa, büyüleyici özellik belki de gidecek.

Sözlerine “Seçilmiş siyasiler” olarak aynı tarzda cevap verebilirisiniz her şeyi göze alarak. Ancak “Vatandaş” veya “Yazar” olarak aynı tarz ile konuşmak veya yazmak olası değil…

Tabii ki başbakandan tırstığımızdan değil. Tırstığımız şey Türk Ceza Kanununun 125 nci “Hakaret” başlıklı maddesi uygulanırsa vay halimize…

O maddenin 3 ncü Fıkrasını (a) bendi (Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı) ve 4 ncü fıkrası (Ceza, hakaretin alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri; basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, üçte biri oranında artırılır.) diyor…

Siz olsanız tırsmaz mısınız? Elbette hem tırsıyoruz, hem de “Öğüt” ve “Ulu sözler” bizim için de geçerli.

Biz, bize göre “Geçerli” olan tavrımızdan vazgeçmeyeceğiz. Varsın başbakan kendi “Üslubu” ile devam etsin, ne diyelim ki?

04 TEMMUZ 2011
İBRAHİM PEKBAY

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..