Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '10

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

İş dünyasında öne çıkan konular

İş hayatı, yönetsel kararların hızla alındığı esnek, değişken, güçlü, çok alternatifli, yüksek riskli sonuçlar ve süprizlerle doludur. Bunu yöneten kabiliyetli <ı>yönetici ve liderlere her zaman ihtiyaç duyulmaktadır ve gelecekte de bu ihtiyaç devam edecektir.

Son 10 yıla damgasını vuran 3 temel öncelik de yine yönetici ve lider özelliklerine bağlıdır.

Bunlar:

a. Yetenek yönetimi

b. Çalışan bağlılığı geliştirme

c. Ödüllendirme (adil ücret ve yan haklar paylaşımı)

Yetenek yönetimi bunların başında sayılmalıdır. İnsanlar kendilerini zirve yapacak yeteneklerini keşfetse ve o konuda azimle çalışsalar eminim dünyaya katacakları artı değer çok daha yüksek olacaktır. Bunu bilmeden ve hatta yetenek ve isteklerinin aksine bir işte istemeyerek çalıştıklarında ne kadar kayıp yaşadıklarının, ne onlar nede dünya farkında değil sanırım. Bazen televizyon ekranında dilenci taklidi yapan insanlar görüyorum, sakat olmadığını onu izleyen kameraman bile çok sonra anlayıp durumu haber konusu yapmaktadır. Bu kadar becerikli bir gösteriyi çoğu sanatçımız dahi yapamıyordur. Ya da başka bir deyişle çoğu sanatçımıza taş çıkartıyordur. Elindeki kıt imkanlarla 4 tekerlekli arabalar yapıp onları kasabasında yürüten insanları, zihinsel hesaplamayla matematik harikaları gösteren insanları yine doğal karizma sahibi genç liderleri göre biliyoruz. O insanlar kendilerini geliştirecek, zirve yapacak yönlerini ve yeteneklerini hala keşfetmemişler demektir. Birde onları keşfeden insanlar, ebeveyn veya öğretmen olmamış demektir. Hele yıllarca ülkemiz insanı için söylenen sahte ve yanıltıcı söz ve kara propagandanın da etkisi küçümsenemez. Bu sözleri sanatçı, yazar ve başka mesleklerden pek çok insanda defalarca söylemiştir: “bizden adam olmaz”. Bütünüyle yalan olan bu cümleyi 600 yıllık üstün tarihimizi bir yana bırakarak bir deyim gibi nasıl kullanıyorlardı inanamıyorum. Ama genç nesil bütün bunların bir uydurma olduğunu ve Türk milletinin hep yükseklerde durduğunu göstermiştir. Bunu milliyet olarak ta söylemiyorum Osmanlı 70 milleti barındırıyordu ve onların tümüyle övünüyoruz, aynen bugün ABD’nin tüm başarılı insanlarıyla, din milliyet ayırmadan övündüğü gibi. Aslolan zaten o çıtayı aşmaktır. Yetenekleri keşfetmek ve insanlığın hizmetinde bulunmalarına zemin hazırlamak, kapılar açmak, destekler vermektir. Ama yıllar önce öylemiydi. 5 cent’e muhtaç olmayı normal, otomobil üretmemeyi doğal, toplu iğne fabrikası yapmayı imkânsız, telefon-televizyon-bilgisayar bulundurmayı lüks kabul eden zihniyet vardı. Bu nedenle yurt dışına beyin göçünü engelleyemeyip doktor, mühendis, kimyager vs.lerin yurt dışında başarılarını duyunca şaşırdık. Medyaya konu olmalarına, birinciliklerine, araştırma ve buluşlarına şaşırdık. Ne kadar ağır uyku ile uyutulmuş insanımız diye üzüldük, dövündük ama artık gözümüz açıldı dünyaya büyük ihracatlar yapılıyor, Türk malına güven artıyor değil, Türk malı olsun isteniyor, vizeler kalkarken korku değil sevincimiz artıyor.

Bence en güzel gelişme, talihsiz cümlenin sihirli etkisinden ve propagandasından kurtulduk, düşünen, konuşan var olan ve en iyi olmayı hedefleyen bir gençliğe kavuştuk. Batı ülkelerinden daha hızlı büyüyen, kalkınan, gelişen ülke olduk. Batının korktuğu “Y” kuşağının ülkemize inanılmaz değerler kattığını gördük. Ne yazık ki, ülkemizde de hala Y kuşağı sendromu yaşayan ve onların özgün çalışma iştahından korkan yazarlarımız ve yöneticilerimiz var. Sanki onların azmini ve başarı hırsını yanlışmış gibi gösterilen dergi makalelerinden bıktım ve sıkıldım. Onlar geleceğimiz ve onlar pervasız, özgüvenli, yapabiliriz azminde ve cesur gençler. 68’liler değil 86’lılar başarı ve yetenek dolu, onların önünü açmak bize düşer. Yakında bu yetenekler iş dünyasına yön veren ve ülkemizi dünyada marka ve ticaret üssü yapan iş adamları olacaklar, eski anlayışları değiştiren bu yeni nesil bizim ve insanlığın yüzünü güldürecektir. İşte asıl konuyu burada bağlamak istiyorum. Bu yetenekli nesil çabuk kazanılmalı, yollarına çiçekler saçılmalı onlara kendi zaaflarımızı empoze etmeden çalışma imkânları sunmalıyız. Adil ücret sistemi ve yan haklar herkesin ve onlarında en doğal hakları, hele inançlarına saygı en çok değer verdikleri özelliktir onlarda. Kurumsal bağlılık mı? O zaten gece gündüz çalışma azmindeki bu insanların değer veren ve saygı duyan kurumlara en çok katacakları değerdir. İşletme bu donanımlı insana saygı duymaz ise onlarda kuruma bağlı kalmayacaklar, sadece mide için mesai harcamayacaklar emin olabilirsiniz. Kendi etik olmayan ve zaaflarla dolu kurallarına yapışan işletmeler; insan özgürlüklerini kısıtlayan, insana saygı duymayan uygulamalarından dolayı o insanlarla değil, vasatlarla çalışmaya devam edecekler. Kolay gelsin.

Muammer MURAT İnsan Kaynakları Yönetim Danışmanı 22 Nisan 2010
 
Toplam blog
: 163
: 4552
Kayıt tarihi
: 03.09.07
 
 

1965 yılında Erzincan'da doğdu, İzmir'de yüksek eğitim alıp, devlet memuru oldu. 5 yıl süreyle bi..