Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Israrla Tekrarlanan Olumsuz Hareketler Masum Değildir

Değer verdiğiniz bir eşyayı kırmak için üzerinde tepinir misiniz? Sevdiğiniz bir resmi yırtar mısınız? Sevdiğiniz bir şeye biri zarar verdiğinde öfkeden deliye dönmez misiniz? Çünkü değer vermek, sevmek, bile isteye zarar vermekten kaçınmayı getirir değil mi?

Sevdiğiniz, değer verdiğiniz birini düşünün. Yaptığınız bir şey, söylediğiniz bir söz onu üzmeye yönelik olabilir mi? Özellikle üzülsün diye uğraşır mısınız? Onun bu üzüntüsü size zevk verir mi?

Yanıtlarınızı duyar gibiyim: “Bunu ancak hiç sevmediklerime yaparım, sevdiklerimi neden üzmeye çalışayım?” Farkında olmadan, içinde kasıt olmayan bir hareketiniz, sözünüz onu üzse bile toparlamak ister ve artık dikkat edersiniz tekrarlamamaya. Örneğin yaptığınız bir el şakası, ona hitap ederken kullandığınız ifadeler, bir şey isterkenki tavrınız sevdiğiniz ya da değer verdiğiniz kişiyi rahatsız ettiğinde “ben böyleyim, senin hoşuna gitmedi diye değişemem, şakalarımı beğenmiyorsan yol orada” der misiniz? Bunu dediğinizde onu kaybetme çabasına girmişsiniz demektir çünkü. Ve kaybetmeye hazır olduğunuz kişiye değer verdiğinizi, onu sevdiğinizi söyleyebilir misiniz?

Karşınızdakini üzmeye, kırmaya yönelik hareketlerinizi düzeltmeyi, kişiliğinizden taviz olarak görür müsünüz? Değer vermediklerinize olan umursamaz tavrınızla, değer verdiklerinize olan tavrınız arasında fark olmayacaksa kimseye değer vermediğiniz anlamı çıkmaz mı?

Hangimiz en değer verdiklerimizden örneğin annemize hoşlanmadığı şeyi üst üste, ısrarla, üzüldüğünü bile bile söyler ya da yaparız? Sevgide en üst noktadır anneler. Çoğumuz yaşam tarzını onların gözüne bakarak yaratır değil mi? Çünkü o denli severiz ki onun onaylamayacağı seçimlerimiz olsa da fark etsin istemeyiz, üzülsün istemeyiz. Ve çocuklarımıza, eş ve kardeşlerimize ısrarla hoşlanmadığı şeyleri yapmayız, “madem bu sözlerimden hoşlanmıyorsun aramızdaki bağları koparalım” diyeceğiniz türde bağ değildir aranızdaki. Ve sevdiğiniz, değer verdiğiniz kişileri üzen, kıran şeyleri ısrarla ve ısrarla yaptığınızda bunun “kişiliğim bu” açıklamasına sığınılacak bir kaçışı olamayacağını, onlarla aranıza soğukluk girdiğinde fark edersiniz. Çünkü sizin kişiliğiniz kendi keyfiniz için sevdiklerini üzmekte mahsur görmüyorsa, onların kişiliğinin de buna bir “sınır çizme” hakkı doğar, değil mi?

Demek ki “kırılmasını umursamadığımız” şey bir eşya da olsa insan da olsa buradan tek anlam çıkar; değer vermediğimiz.

Şimdi bir de şu açıdan bakalım: Karşımızdaki bizi kırdığını, üzdüğünü, yıprattığını bildiği şeyi bize ısrarla yaptığında bu ne anlama gelir?

Anladınız değil mi?

Bu kadar zor değil karşınızdakini anlamak. Anlamamak için kendinizi zorlasanız da ilişkiler ilerledikçe bir yerinden patlak verecektir ve siz buna izin verdiğinizle kalacaksınız.

Birine değer veriyorsanız, onun hassas olduğu noktalara özen göstermek, hoşlanmadığı, sevmediği tavırları kasıtlı olarak yapmamak samimiyetsizlik değil tam tersine “gerçek samimiyettir, verdiğiniz değerin ve sevginizin getirdiği bir tutumdur.” Tekrar eden kabalık, cüretkarlık, patavatsızlık, el kol hareketleri, imalar, sebep olunan olaylar bir kişiyi üzüyor ve yapanın hoşuna gidiyorsa orada sevgiden ve değer vermekten söz edilemez.

O halde hiç kimsenin, size değer verdiğini, sevdiğini söylemesine rağmen yaptığı “tekrar eden yanlışlar”ına duyarsız kalmayın, ısrar edilen yanlışın hiçbir bahanesi olamaz. Bunun kişilik yapısından kaynaklanması daha da vahimdir, çünkü sağlıklı bir kişilik yapısı değer verdiği şeye zarar vermez. Zarar vermeyi “zararsız gösterme acizliği”ne girmez, üzdüğünü bile bile “neden üzülüyorsun, beni seviyorsan böyle yaşamaya alışacaksın” demez, keskin dişlerini gülümsemesinin ardına saklamaz. Fark ettiniz mi; bunların hepsi düşmanca hareketlerdir.

Hangi tür ilişki için olursa olsun, kimsenin size ne “yapay sevgi gösterileri ardına saklayarak” ne de “nasılsa bana katlanmak zorunda deyip açıktan açığa” kötü davranmasına sessiz ve duyarsız kalmayın. Kötülük binbir çeşit kılığa bürünebilir. Sizin el üstünde tuttuğunuz kişi, ısrarla, türlü bahanelerle, sizin üzülmeniz pahasına defalarca ve umursamadan aynı yanlışları yapıyorsa, oturup düşünme vaktiniz gelmiş ve geçiyor demektir.

Kötülük sadece silah doğrultarak, fiziksel zarar vererek yapılmaz. En hasar bırakan kötüler, hayatımızdan bir nedenle atmadığımız yanlış kişilerdir. Onlar kelimeleriyle, hareketleriyle ısrarla üzmeye yönelik tutumlarıyla bir tür bağımlılık ilişkisi yaratırlar; sevgi değil. Hiç yoktan iyidir diyerek kendinizi açtığınız tüm ilişkiler yoluyla, hayatınızı adım adım söndürüyorsunuz. Buna değmez.

Sevgiler.

 

 

***Kişisel gelişim, evrensel işleyiş, koçluk gibi konularda her tür iletişim, danışma ve sorularınız için web sayfamdaki iletişim hattını kullanabilirsiniz. 

 
Toplam blog
: 51
: 197
Kayıt tarihi
: 15.12.17
 
 

Evrensel enerjiler ve kişisel gelişim. ..