Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '22

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İst. Opera Festivali, Tosca

13. ULUSLARARASI İSTANBUL OPERA FESTİVALİ’NDE TOSCA’YA ALKIŞ

 

Türkiye’nin ilk Tosca operası solist sanatçısı olan Semiha Berksoy’un kızı, tiyatro ve sinema sanatçısı, MSGSÜİDK Tiyatro Bölümü emekli başkanı ve yönetmen olan Zeliha Berksoy’un rejisi ile Ankara Devlet Opera ve Balesinin sahnelediği "Tosca" operası, bu kez "13. Uluslararası İstanbul Opera Festivali" kapsamında Haliç Kongre Merkezi'nde sanatseverlerle buluştu.

Bestesi Giacomo Puccini'ye, librettosu Luigi Illica ve Giuseppe Giacosa'ya ait eserde, "Tosca"yı Dünya’ca ünlü Rumen opera sanatçısı Angela Gheorghiu, "Cavaradossi"yi Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni tenor Murat Karahan, "Scarpia"yı ise Gürcü bariton Nikoloz Lagvilava yorumladı.

Operada, ünlü Alman orkestra şefi Raoul Grüneis yönetimindeki İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası da sahne alarak sanatçılara eşlik etti.

Prof. Zeliha Berksoy’un Ankara’da sahneye koyduğu Tosca operası ile ilgili basında ve sanat çevrelerinde zaten olumlu yankılar dolaşıyordu. Etkinlik bu kez de İstanbul Opera Festivali’nde tekrarlanınca, ben de bir izleyici olarak yapımı sahnesinde izlemek için Haliç Kongre Merkezi’ne gittim. İlk etkinlik olan 7 Tenor konseri açık alanda yapılmasına karşın, bu etkinlik rüzgâr gerekçesi ile kapalı salona alınmıştı. Çünkü, 7 Tenor konserinde, açık hava sahnesindeki rüzgâr nedeniyle nota kağıtlarının uçuşmalarına neden olmuş, şef ve orkestra üyeleri büyük sıkıntılar yaşamışlardı.

Salona girip boş koltuklara doğru ilerlerken, Opera’mızın eskilerinden, solist sanatçı ve 19 Mart 1960 tarihinde, Tepebaşı Dram Tiyatrosu binasında kurulmuş olan, İstanbul Şehir Operası’nın açılış temsili olan ve Leyla Gencer’in İtalya’dan, Aydın Gün tarafından davet edilip oynamış olduğu Tosca operasındaki, hayatta olan tek solist sanatçısı Güzin (Tatlıgil) Gürel de oradaydı. O kadar heyecanlıydı ki, sanki o çocukluk günlerini yaşıyordu. O günkü kadro oluşturulunca sadece ‘’Çoban çocuk’’ unutulmuştu. O gün de orada bulunan 19 yaşındaki Güzin (Tatlıgil) Gürel, temsilin baş oyuncusu Toısca’yı oynayan Leyla Gencer’in önerisi ile kendisine Bir Çoban rolü verilmiş ve böylece sahneye ilk adımını atmış, temsil sonunda da rejisör Aydın Gün çocuk olan Güzin Tatlıgil’in elinden tutarak sahneye selama çıkarmıştı. O günleri unutamadığını anlattı bana Güzin hocam.

Tosca operasının yaratıcı ve sanatçı kadrosu şu şekilde idi:

Orkestra şefi: Raoul Grüneis

Sahneye koyan: Prof. Zeliha Berksoy

Dekor tasarım: Özgür Usta

Kostüm tasarım: Serdar Başbuğ, Aydan Çınar

Koreografi: Özge Ay

Işık tasarım: Yakup Çartık

Dramaturg: Gülümden Alev Karaman

Koro şefi: Çiğdem Aytepe

Çocuk korosu şefi: Hülya Kazan, Öykücan Yavşan

 

Floria Tosca (Tanınmış bir şarkıcı, soprano): Angela Gheorghiu

Mario Cavaradossi (Bir ressam, tenor): Murat Karahan

Baron Scarpia (Polis başkomiseri, bariton): Nikoloz Lagvilava

Cesare Angelotti (İsyankâr Roma Cumhuriyeti devlet başkanı, bas): Yiğitcan Tatlıoğlu

Zangoç (bas): Mert Özdemir

Spoletta (tenor): Cem Akyüz

Sciarrone (bas): Levent Akev

Bir jandarma (bas): Mahir Kat

Bir çoban çocuk (alto): Rüzgâr Aydın

 

Korrepetitörler: Esra Poyrazoğlu Alpan, Malahat İsmayilova, Gökçiçek Cihan, Ongun K, Hande Uçar Yanç

Koro Piyanistleri: R. Yaman Dikener, Tuğçe Dağlı

Reji asistanları: Mehmet Boran Savran, Cansın Nehir Mansuroğlu

Kondüvit: Aydın Buğra Güven

İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası, Ankara Devlet Opera ve Balesi Korosu

Başkemancı: Seda Subaşı Yalçın

 

Saat 21.00’de Haliç Kongre Merkezi salonunda ışıklar sönüp perde açılınca, Saint Angelo Kalesi’ne hapsedilen Roma eski konsolosu Cesare Angelotti’nin; kız kardeşi Markiz Attavanti’nin yardımıyla kaçarak aile şapellerinin bulunduğu Saint Andrea Kilisesi’ne gizlenmeye çalışmasıyla başlayan sahne ile karşılaştık. Karşımıza ANKDOB’un usta dekor tasarımcısı, Özgür Usta’nın son derece güzel dekor tasarımı, ilk anda gözlerimizi şenlendirdi. Dekor tasarımı, kısmen Zeliha Berksoy’un da önerileri ile son derece iyi düşünülüp tasarlanmış bu tasarım için yaratıcı Özgür Usta ve uygulatıcılarını kutluyorum.

Kaçak Angelotti’nin, saklanmak amacıyla kilise dekorlu sahneye girmesi ile oyun başlıyor.

Birinci perde açıldığında sahnede ilk olarak, Polis müdürü Baron Scarpia tarafından Saint Angelo Kalesi’ne hapsedilen Roma eski konsolosu Cesare Angelotti’yi (Yiğitcan Tatlıoğlu)’nu görürüz; kız kardeşi Markiz Attavanti’nin yardımıyla kaçmış ve aile şapellerinin bulunduğu Saint Andrea Kilisesi’ne gizlenmeyi başarmıştır. Kilise hademesi (Mert Özdemir) gelerek, kiliseye Maria Magdalena tablosu yapan ressam Mario Cavaradossi’nin eşyalarını düzenler ve onun için yiyecek dolu bir sepet bırakır. Cavaradossi (Murat Karahan) alkışlarla sahneye gelir, resmettiği Maria Magdalena tablosu üzerinde çalışmaya başlar. Resim kiliseye son zamanlarda sık sık dua etmeye gelen kimliği belirsiz bir kadına benzemektedir. Cavaradossi resmin, kadından çok sevgilisi Tosca’ya benzediğini söyler. Zangoç, ressamı çalışması için yalnız bırakarak ayrılır. Burada Cavaradossi’nin ilk aryasını duyarız, (Recondita armonia – "Saklı armoni"). Operanın bu ilk aryası alkışlarla ödüllendirilir.

Angelotti saklandığı mihraptan çıkar, iki adam birbirlerini tanımışlardır, Cavaradossi eski dostunun yardımına hazırdır. Dışarıdan ressamın sevgilisi opera şarkıcısı Floria Tosca’nın sabırsız sesi duyulur. Ressam yiyecek sepetini arkadaşına vererek mihraba gönderir. Kıskanç Tosca (Angela Gheorghiu) girer girmez, seyirciden alkış yağmuru ile karşılanırken, ressamı soru yağmuruna tutar. Ressam onun gönlünü alır ve (Ah, quegli occhi! Qual occhio al mondo-‘’ Ah şu gözler, dünyadaki hangi gözler’’) düeti sonrası gönderir. Tosca çıkar çıkmaz Angelotti’nin kaleden kaçışını bildiren top sesi duyulur. Ressam arkadaşını alarak kendi kır evine götürmek üzere yola çıkar, kiliseye koro çocukları ve halk gelir. Kilise hademesi Bonapart’ın İtalyan ordusu tarafından yenilgiye uğratıldığını bildirerek bu şerefe dini tören yapılacağını söyler. Ayrıca gece Tosca bir konser verecektir. Kaçağın izini kiliseye kadar takip eden Baron Scarpia (Nikoloz Lagvilava), yanında Spoletta ve adamlarıyla gelerek soruşturmaya başlar. Ancak, baritonun sesi öylesine gür ve güzeldir ki, ben dahil olmak üzere herkesin dikkatini çeker. Ressam gitmiştir, yarım kalmış bir tablo, boş bir yemek sepetinin olması polis müdürünün şüphesini arttırır. Tosca zafer kutlaması konseri dolayısıyla sevgilisiyle buluşamayacaklarını söylemek üzere kiliseye dönmüştür. Şarkıcıya âşık olan Scarpia ondan yararlanarak kaçakları bulabileceğini düşünür. Orada bulduğu Markiz Attavanti’nin armasını taşıyan yelpazeyi göstererek Tosca’nın kıskançlığını arttırır. Sahne çocuk, büyük koro ve figüranlarla dolar ve büyük ‘’Te Deum’’ ile kilisede zafer için dua başlar. Scarpia: (Va' Tosca, nel tuo cuor s'annida Scarpia - "Git, Tosca. Senin kalbinde yuva yapan Scarpia'dır") (Koro: Adıutorium nostrum – "Benim desteğim Tanrının adınadır."), (Scarpia: A doppia mira tendo il voler - "Arzularımın iki hedefi vardır"). Scarpia’nın koro eşlikli bu ansamblı operanın en önemli ve sevilen bölümü olduğu için salon alkıştan yıkılır. Perde kapanıp ışıklar yanınca herkes baritonu konuşmaktadır. Murat Karahan’nı ve Angela Gheorghiu’yu herkes tanımakta ve alkışlamaktadır. Peki bu bariton da nereden çıktı böyle! Herkes bunu biri birilerine sormaktadır.

İkinci perde Palazzo Farnese'de bulunan Scarpia'nın odası dekoru yine harika bir tasarım olarak karşımıza çıktı. Scarpia, Tosca’ya mektup yollayarak onu Farnese Sarayı’ndaki makamına çağırtmıştır. Burada Scarpia’nın iki şarkısını dinleriz. (Ella verrà per amor del süo Mario - "Mario'suna olan aşkı nedeniyle bana gelecek.") ve(Ha più forte sapore la conquista violenta - "Zorbalıkla kadın kandırma aşka çok daha güzel bir çeşni verir.") Bu iki güzel arya seyircinin alkışları ile ödüllendirilir.Spoletta girerek Angelotti’yi ressamın evinde bulamadıklarını ama Cavaradossi’yi tutukladıklarını haber verir. Scarpia ressamı sorguya çeker, ressam Angelotti’nin nerede olduğunu bilmediğini söyleyerek meydan okur. Törenden çıkan Tosca, saraya Sacarpia’nın odasına gelir, sevgilisini görünce kollarına atılır. Cavaradossi ona gizlice bildiklerini söylememesini tembih eder. Scarpia ifadesinin alınacağını öne sürerek Cavaradossi’yi işkence odasına gönderir; sonra Tosca’dan evi ve Angelotti’nin saklandığı yeri söylemesini ister. Kadın sevgilisini aldatmamaya kararlıdır. Fakat Cavaradossi işkencenin acısıyla bağırdıkça, Tosca direncini kaybeder. Scarpia’ya Angelotti’nin saklandığı yeri söyler. Scarpia ressamı odasına getirtir, sevgililer kavuşmuştur. Cavaradossi hemen Tosca’ya bir şey söyleyip söylemediğini sorar. Tosca tersini söylese de ressam olan biteni anlamıştır. Bu sırada Sciarrone Napolyon’un aslında yenilmediği, savaşı kazandığı haberini getirmiştir. Scarpia haberi kıvançla karşılayan Cavaradossi’yi tekrar zindana gönderir. Polis müdürü Tosca’yla yalnız kalmıştır. Tosca eski mutlu günlerin geri gelmesi için yalvarır. Scarpia Tosca’ya kendisiyle birlikte olursa Cavaradossi’ye düzmece bir idam hazırlayacağını ve serbest kalacaklarını söyler. Tosca çaresiz kabul etmiştir. İşte burada Tosca’nın en çok bilinen ve sevilen aryası (Vissi d'arte, vissi d'amore - "Ben sanatım için yaşarım; ben aşk için yaşarım"). Sopranonun bu çok sevilen ve bilinen aryası ardından uzun süren alkışları da beraberinde getirdi. Ben daha önce izlediğim tüm Tosca’larda, soprano bu şarkıyı Scarpia’nın makamında yalnız iken söylemişti, ilk kez Scarpia’nın da bulunduğu ortamda icra şeklini izlemiş oldum. Spoletta, Angelotti’nin yakalandığı anda zehir içerek intihar ettiğini bildirir. Scarpia adamına Cavaradossi’nin idamının, Kont Palmieri’ye yapılan gibi olacağı emrini verir. Kont Palmieri boş kurşun kovanlarıyla ateş edilerek sözde idam edilmiş, daha sonra kaçmasına göz yumulmuş bir özgürlük kahramanıdır. Scarpia artık her şeye razı olmuş görünen Tosca ve sevgilisi için bir geçiş belgesi hazırlamaya koyulur. O sırada Tosca, Scarpia’nın hançerlerinden birini gizlice almayı başarır, Scarpia ona sarılmak istediği anda onu bıçaklar, Scarpia’yı öldürmüştür. Perdenin son aryasında (Questo è il bacio di Tosca - "İşte bu Tosca'nın öpücüğü") Angela Gheorghiu yine başarılıdır. Geçiş belgesini alarak odayı terk ederken perde alkışlarla kapanır.

Arada herkes yine Gürcü baritonun başarısını biri birilerine sormaktadır. Murat Karahan ile Angela Gheorghiu zaten herkesin bilgisinde idi, ancak Nikoloz Lagvilava gerçekten bir sürpriz olmuştu.

Üçüncü perde girişindeki çoban çocuk (Rüzgâr Aydın) perde önünde, Romalı aksanı ile bir halk havası olan stornello söyler, ardından perde açıldığında karşımıza muhteşem dekor tasarımı ile Saint Angelo Kalesi’nde şafak sökmek üzeredir. Cavaradossi’nin son sabahıdır. Ressam gardiyandan izin alarak sevgilisine bir mektup yazmaya koyulur. (E lucevan le stelle - "Ve yıldızlar parlamaktaydılar"). Bu eserin en çok sevilen aryalarından biri olduğu ve Karahan tarafından da iyi yorumlandığı için uzun alkışları da beraberinde getirdi. Tosca ile geçen son mutlu gecesini düşünmektedir. Tosca telaşla gelerek ona pasaportu gösterir. Ressam Scarpia’nın imzasını tanımıştır. Bu onun ilk iyiliğidir, şaşırır. (Il tuo sangue o il mio amor volea - "O ki, senin kanını ya da benim aşkımı istedi.") Tosca ona boş kurşunlarla ateş edileceğini, tüfekler patladığında hemen yere düşmesi gerektiğini söyler. Scarpia’yı öldürdüğünü anlatır. Cavaradossi ona sevgisini anlatır. Bu arada eserin son düetlerinde, aşkla galip gelmeleri duyguları ile birlikte bir mesut gelecek hakkında düşlerini birbirine anlatmaya başlarlar (Şenti, l'ora è vicina - "Dinle, saat yaklaştı."), (Cavaradossi: Amaro sol per te m'era il morire - "Yalnız seni kaybetme yüzünden ölümün çok acı olacaktı."), (Tosca: Amor che seppe a te vita serbare – "Aşkım senin hayatını kurtarabilmeyi başardı."). Son final düeti: (Trionfal... dı nova speme - "Yeni umutlarla. Zafer.") ile ikili alkışlarla ödüllendirirler.

Askerler gelerek ressamı kurşuna dizmek üzere yerlerini alırlar. Tüfekler patlar. Ressam yere yıkılır, askerler uzaklaşınca Tosca sevgilisinin yanına koşar, kalkması gerektiğini söyler. Fakat Cavaradossi gerçekten ölmüştür, Tosca korkunç gerçekle yüz yüze gelmiştir. Hain Scarpia son oyununu oynamıştır. Dışarıdan sesler duyulur, Scarpia’nın cesedi bulunmuştur. Askerler bu kez Tosca’yı yakalamak üzere koşarken Tosca ("O Scarpia, avanti a Dio!" - "O Scarpia, Tanrı önünde tekrar buluşacağız!") aryasını söyleyerek kendini kalenin duvarından atarak intihar ederek oyun sona erer.

Perde kapanıp selamlamalara geçildiğinde, sıra Gürcü bariton Nikoloz‘a gelip sahneye çıktığında öyle bir alkış koptu, öyle bir tezahürat yapıldı ki kendinden daha ünlüler sahnede iken böyle bir tezahüratın yarattığı şaşkınlık belli oluyordu. Bariton “Scarpia” tüm başrolleri adeta çaldı gibi. Karahan’ın performansı göz doldurucuydu hele ki herkesin sabırsızlıkla beklediği “E Lucevan L’estelle” aryasında belki de şimdiye kadar hiç sergilemediği bir performansla tüm dinleyicilerin beğenisi kazandı. Hem performansı hem de işlediği hayırla Karahan İstanbul dinleyicisinden tam not aldı. Rumen soprano Angela Gheorghiu da yaşının oldukça ilerlemesine karşın, yılların deneyimi ile çok güzel bir performans gösterdi.

Ankara Operası orkestra şefi ve ADOB Müzik Yönetmeni Raoul Grüneis yönetimindeki İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası, tek kelime ile muhteşemdi. Sonuç olarak, herkes salondan mutlu bir şekilde ayrıldı diyebilirim. Bence tek bir sorun vardı, o da sahnenin teknik yetersizliğinden kaynaklanan akustik sorunu mikrofonlarla halledilmeye çalışılmıştı. Burada akustik ve ses mühendislerinin denetiminde olması gereken mikrofon desteği olmadığı için, tüm sesler, mesafe ve konum farklılığını da ortadan kaldırıyordu. Örneğin, ikinci perdede, sahne dışından Cavaradossi’nin, kendisine işkence yapılırken çıkardığı inleme seslerini, sanki, sahne içinde imiş gibi duyduk. Bence tüm bunlara dikkat edilirse daha başarıla olacağına inanıyorum.

Sonuç olarak, 13. Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin ikinci etkinliği olan Ankara DOB yapımı ve Zeliha Berksoy rejisi ile sahneye konulan Tosca operası, akustik sorunları dışında benden tam not aldı diyebilirim. Bu nedenle, yapımcı ve uygulayıcı tüm sanatçı ve teknik kadroyu yürekten kutluyorum. Ben de salondan mutlu olarak ayrılandanım.

İsmail Hakkı Aksu

 
Toplam blog
: 137
: 116
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Ressam, dekoratör, araştımacı yazar. ..