İstanbul'u sömürüyoruz

Tarihi, coğrafi, kültürel dokusuyla dünyanın sayılı şehirleri arasında yeralan İstanbul, 'Medeniyetin Beşiği' olduğu kadar, 'Medeniyetsizliğin de Eşiği' durumunda.

"Kız sen İstanbul'un neresindensin?", "İstanbul'da bir güzel, İstanbul'dan da güzel", "Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun" "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul"...

Hangi birimizin belleğinde nakşedilmiş bir İstanbul şarkısı var?
Eyüp'e sadece sabah namazı sonrası kahvaltı yapmak için gitmiyor musunuz?
Piyer Loti'nin manzarası eşliğinde çay içerken o güzelim koyun kirliliğini hiç düşünüyor musunuz? Beyazıt'tan ucuz kıyafetler seçerken Yangın Kulesi'ni kimin yaptığını biliyor musunuz?

Kumkapı'da balık yerken Kennedy Caddesi'nin nereden ilham verdiğini aklınıza getiriyor musunuz? Topkapı'nın yüksek surlarının altında otobüs beklerken tarihe tanıklık eden taşların haline kafa yoruyor musunuz?
Dolmabahçe deyince, hemen ilerisindeki Layla ya da Reina'yı aklınıza düşürüyorsunuz.
Yıldız Sarayı'nın avlusunda sadece batan güneş sonrası çıkan yıldızlara bakıyorsunuz.

Kız Kulesi'nin karşısında kız arkadaşınızla 'meşgul' oluyorsunuz.
"Barış Manço, Turan Emeksiz" vapurlarıyla Kadıköy'e geçerken Haydarpaşayı, Üsküdar'a yol alırken Boğaziçi'nin ışıklarını resmediyorsunuz.
Hangi birimiz, bilerek, görerek, anlam vererek İstanbul hakkında fikir yürütüyor.
Sokak aralarını kirleten, denizi çöp yığını yapan, mangalı cadde kenarına kuran, otobüste taciz eden, tükürerek gezen, yayaları kaldırımda ezen kim?
Dilimiz, kimliğimiz İstanbul ile tam uyuşuyor mu...?

Medeniyetin Beşiği'nde medeniyet dışı görgüsüzlüklere rastlamayanınız var mı?
Sadece kişiler mi... Kurumlar da yapmadığını bırakmadı İstanbul'a
Yamuk yumuk binalar, hangi tasarımla neye hizmet ettiği bilinmeyen ucube üst geçitler, alt geçitler. Belediye ekiplerinin gündüz ilaçlaması, rögar kapaklarının çocukları yutması, duraklara yatarak yolcu çalan dolmuşçu naraları...
İstanbul kucağına almış bizi, ama biz O'nun değerlerini sömürüyor, göğüslerini somuruyoruz.