Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sabiha Rana Melekler Yüreğinizden Öpsün

http://blog.milliyet.com.tr/sabiharana

28 Mayıs '09

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul'un Fethi: Fatih Sultan Mehmet 1453

İstanbul'un Fethi: Fatih Sultan Mehmet 1453
 

http://tarih.batl.k12.tr/istanbul_fetih/1.jpg


İstanbul'un Fethi: Fatih Sultan Mehmet 1453'te İstanbul'u fethetti... (VİDEO İZLE!)

Hikayeler hikaye olmadan efsaneler efsane olmadan önce, ''Fatih Sultan Mehmet Han'' derler bir Sultan varmış.. Ve bu sultan ''mekanı cennet olsun'' İstanbul'u fethet'miş.. Ama ne fetih!

Fatih Sultan Mehmet 1453'te İstanbul'u fetheder fethetmez ilk iş olarak o zamanın İstanbul'unda ne kadar suçlu ve mahkum varsa hepsini özgür bırakmış..

Serbest bıraktığı bu mahkumların içinde iki de papaz varmış.. Kendi düşüncelerine göre, bu iki papazda zindandan çıkmak istemediklerini söylemişler ve dışarıya çıkmamışlar.

''Allah'ın adaleti nerede olsa geri döner'' derdi rahmetli dedem..

Meğer o papazlar Bizans İmparatorunun halka yaptığı zulüm ve işkenceye daha fazla dayanamadıkları için, İmparatorlarından o insanlara adaletli davranmalarını beklemiş ve bunu istemişler.. İşte bunun içinde zindana atılmışlar.. Onlar da haksız yere işkence gören o insanlara ve kendilerine yapılanları hazmedemedikleri için de hapisten çıkmamaya yemin etmişler..

Papazların bu durumunu derhal Fatih'e bildirmişler.. Fatih'te askerlerini göndererek o papazları huzuruna davet etmiş.. Davete uyan papazlar da neden hapisten çıkmadıklarını Fatih Mehmet Han'a anlatmışlar..

Fatih Hz.de onlara dönerek:

Sizlere şöyle bir teklifim var: Sizler İslam adaletinin tatbik edildiği memleketimi geziniz, müslüman hakimlerin ve müslüman halkımın davalarını dinleyiniz. Bizde de sizdeki gibi adaletsizlik ve zulüm görürseniz, hemen gelip bana bildiriniz ve sizler de evvelki kararınıza uygun yaşamaya devam edersiniz ama hala küsmekte haklı olduğunuzu ıspat edin. Demiş..

Fatih'in bu teklifi papazlara çok mantıklı gelmiş.. Padişahın onlara eli ve yüreğiyle verdiği izinle müslümanlara ait ne kadar şehir varsa oralara doğru seyahate çıkmışlar..

Bursa'ya vardıklarında da hemen bir olaya tanık olmuşlar:

Müslüman'ın biri Yahudi'nin birinden bir at satın almış almasına ama bu at sahibi tarafından alıcıya satılmak istenirken hiç bir sakatlığı ve hastalığı yok diye belirtilmiş ama at aslında hastaymış..

Müslüman olan adam atı ahıra getirir getirmez atın hasta olduğunu daha o an anlamış.. Anlamış anlamasına ama akşam olduğu için de mecburen sabahın olmasını beklemiş.. Ertesi gün erkenden uyanan ve atınıda aldığı gibi yola çıkan adamcağız doğruca o zamanın kadısının şimdinin hakiminin yanına varmış.

Aksilik bu ya kadı da o gün işine gelememiş.. Atın yeni sahibi de bir müddet daha bekledikten sonra atınını da alıp, doğruca evinin yolunu tutmuş.. Tutmuş tutmasına, dönmüş dönmesine ama malesef zavallı at o gece ölmüş..

Kısa bir zaman sonra o gün işine gelemeyen kadının kulağına bu tatsız olayın haberi ulaşmış.. Derhal ölen atın son sahibi olan müslümanı yanına çağırtmış ve kendi adalet anlayışına göre, olayı hakkınca çözümlemiş..

Nasıl mı?

Müslüman efendi demiş.. Siz bana geldiğiniz gün, ben işimin başında bulunsaydım bu at sağlam deyip, sana satılan atı eski sahibine iade eder, paranızı da geri alırdım demiş.. Ne çare ki ben zamanında makamımda bulunamadığımdan bu olayın böyle sonuçlanmasına malesef ben sebep oldum.. Bunun içinde bu atın ölümünden dolayı gördüğün zararı da benim ödemem lazım deyip atın parasını müslümana vermiş.

Bu olaya şahit olan papaz efendiler de o zamanın İslam adaletinin bu derece ince ve hassas olduğunu gördükleri için, parmaklarını ısırmışlar ve düşünmeden edememişler..

Demek ki bu hakim bey, banane başkasının atından da zararından da dememiş ve kendini suçlayıp o an görevinin başında bulunmadığı için, bir başkasının da bundan zarar görmesine gönlü razı olmadığından kendi cebinden bu zararı karşılamayı uygun görmüş.. Bu şahit olan papaz efendiler de şaşkınlıklarını haklı olarak dile getirmişler..

Fatih'in izniyle ülkeyi baştan başa dolaşan papazlar, daha çoookk olaylara şahit olmuşlar ama başka zaman diliminde paylaşmak ve ders almak adına ve özellikle de sırf sizler sıkılmıyasınız diye, burada tek bir olayı hikaye ederek anlatmaya çalıştığım bu yazımı sizlerinde izniyle burada toparlamak istiyorum!

Hem bir müddet sonra, papaz efendiler de daha fazla gezipte bu tür olayları gözlemlemeye gerek olmadığına karar vermişler.. Sonuç olarak da efendim.. İstanbul'a geri dönmüşler.. Doğruca Fatih Sultan Mehmet'in huzuruna çıkıp, şahit oldukları (yukarıda ki olayda dahil) bütün olayları, tek tek Fatih'e anlatmışlar ve demişler ki:

Aklı da, fikri de, birlikten ve dirlikten yana olan adaletli efendimiz.. Biz ikimiz de inandık ki, bu kadar adalet ve birbirlerinin hakkına saygı, ancak sizin yönetiminizde ki (!) İslam dininde vardır!

Böyle bir dinin insanları, başka dinden olan insanlara asla bir kötülük yapmazlar! Dolayısıyla da biz zindana dönme fikrimizden vazgeçtik.. Sizin gibi bir hükümdarın idaresinde hiç kimseye haksızlık edilmeyeceğine biz kanaat ettik ve inandık. Demişler..

Okuduğum ve bilgilendiğim Kaynak Kitap: Osmanlı Yayınevi-İbrahim Sıddık İmamoğlu.

Ben şimdi biz İstanbul'lulara soruyorum!

İstanbul fethedileli ne kadar olmuş?
Peki, biz İstanbul'lular olarak bu ''Kutlu Şehire'' ve yaşayanlarına, yol'da iz'de heryerde, ne kadar insanca ve ne kadar medeni ve de ne kadar adaletli davrandık birbirimize?
Duyduğuma göre, İstanbul Kültür Başkenti seçilmiş.. Gerçekten biz İstanbul'lular olarak buna layık mıyız ve hazır mıyız?

İstanbul'un gerçekleri ve İstanbul'da yaşayanlar!

Evlerde, sokaklarda, caddelerde, parklarda, aklımıza gelebilecek her yerde, hiç huzur kalmadı! Bunu biliyor muyuz ve ne kadarının farkındayız?

İstanbul'luların, her Allah'ın günü yaşamış olduğu olaylardan sadece, ilk akla gelenlerini sıralıycam şimdi. Bakalım bunlar bizlere, İstanbul'un fethi'yle ilgili neler hatırlatacak ve neler anlatacak?

Kapkaç
Dolandırıcılık
Hırsızlıklar (sanalı reali rüşveti her türlüsü)
Uyuşturucu
Fuhuş
Cinayetler
Cinnet geçirenler
Balicisi tinercisi
Kuduranı (sahipsiz sokak hayvanları sayesinde)
Hastaneler (oralardaki her türlü ''insani'' hasta ilişkileri ve şartları)
Hapishaneler (!)
Kerhaneler (!)
Dilenciler (her köşe başında)
Trafik mi? (Yok canım, hani nere de?)
Ve ve ve
Sokak çocukları-mız!
Yerlere tükürenler mi? (Hadi canım onlar yolları cilalıyorlar)

Bu kadar cahilliğimle daha ne yazayım? Nur içinde uyu rahmetli ''Fatih Sultan Mehmet Han'' Allah sizden razı olsun..

Dilerim Allah'tan, başımızdaki BAŞ'ların rüyalarına da girersiniz de çoğunluğu ''müslüman'' olan bu ülkeyi, Türkiye'yi, böyle mi yönetiyorsunuz ''bre zındıklar'' diye, parmağınızla da göstererek, (onlara) devlet büyüklerimize sorarsınız! İnşallah! Keşke!

''Melekler yüreğinden öpsün İstanbul''

Sabiha Rana

<ımg title="Istanbulun Fethi" alt="Istanbulun Fethi" src="http://i3.ytimg.com/vi/rjnfJDJH_Y0/default.jpg" qlicon="rjnfJDJH_Y0"> VİDEO İZLE! (SESLİ) İstanbul'un Fethi 1453 - Fatih Sultan Mehmet, Müzik: Can Atilla

<ımg title="can atilla-boğaziçi rüyaları" alt="can atilla-boğaziçi rüyaları" src="http://i3.ytimg.com/vi/VxlyXd40g6k/default.jpg" qlicon="VxlyXd40g6k"> Can Atilla'ya gönül teşekkürlerimle - Boğaziçi Rüyaları

 
Toplam blog
: 1989
: 4996
Kayıt tarihi
: 26.10.06
 
 

Gazeteci - Yazar (NLP Uzmanı - İlişki ve Yaşam Koçu) Yaşarken dünyayı dolaşmayı, topraktan güneşe..