Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '13

 
Kategori
Kent Tarihi
 

İstanbul'un Tılsımları

İstanbul'un Tılsımları
 

İstanbul'da yaşayan bir insan olarak her ne kadar trafiğinden, kalabalığından bıkmış olsam da gizemi, tarihi, nefesi, kokusuyla her zaman en sevdiğim şehir olarak eşsizdir gönlümde. Başka bir yerde olsam yaşayamazdım herhalde. Filmlere, şarkılara, şiirlere konu olmuş hatta Okan Bayülgen'in kızına bile isim olmuş bir güzel şehir burası. 

Şimdi İstanbul'un tılsımlarından bahsedeceğim biraz. Değişik yerlerinde çok eskilerden bu yana korunmuş ya da çeşitli doğal afetler sebebiyle yok olmuş tarihi sütunlar ve onların gizemleri konumuz. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinden yararlanacağım gizemlerini anlatırken de. Evliya Çelebi herkesin bildiği gibi bir gezgin. Hatta bu merakıyla ilgili bir bilgi de mevcut. Bir gece Evliya Çelebi (gerçek adıyla, Derviş Mehmed Zillii) rüyasında Hz. Muhammed'i görür. 'Şefaat ya Resulallah' diyerek şefaat dileyecekken, şaşırıp, 'Seyahat ya Resulallah' demiş. Böylece birçok yeri gezip görmeye fırsat bulduğunu söylediği bilinmektedir. 1635 yılında yani 24 yaşındayken önce İstanbul'u dolaşmaya gezip duyduklarını yazmaya başlamış. Birçok ülkeyi ve medeniyeti de içine alan bu gezi tam 50 yıl sürmüş. Detaylı olarak gittiği her yerin yaşayış, alışkanlıkları,gelenekleri, görenekleri, türküleri, şiirleri gibi birçok bilgiyi de içeren kültürel nitelikteki bu eseri Seyahatname adı altında hazırlamış. Okunması ve anlaşılması kolay bir dilde yazılı bu eser içeriğinde mizahi unsurlar da barındırmakta.

Gelelim İstanbul'un dikili tılsımlarına,

İstanbul'un değişik yerlerinde çeşitli amaçlarla yapıldığı ya da farklı ülkelerden taşınarak getirildiği bilinen  tılsımlı taş sütunlar bulunmaktadır. Evliya Çelebi de İstanbul'un her türlü dert ve felaketten korunması için kentin değişik yerlerinde değişik tılsım mahiyetinde taşların bulunduğundan bahseder. Sultanahmet Meydanı'nın (Osmanlı Dönemindeki adıyla At Meydanı) dikili taşlar bakımından bir odak oluşturduğu düşünülmektedir.

Arkadyüs Sütunu

Cerrahpaşa'da, Avratpazarı denilen bölgede, şu an eski evler arasında sıkışıp kalmış bir şekilde görünmekte olan bir yapıdır. Bin parça beyaz mermerden yapılmış olan, içi boş, eskiden yüksekliği 40metreyi bulan bir sütundur. Gördüğü doğal afetler sebebiyle 6 metrelik kısmı ayaktadır. Eskiden üzerinde tek parça beyaz mermerden bir heykelin de bulunduğu bilinmektedir. Tılsımı, yılda bir kez değişik mahiyette bir ses çıkardığı ve ardından tepesindeki heykelin etrafına birçok kuşun toplandığıdır. Sonra kuşlar ölüp yere düşüyorlar ve halk tarafından toplandıktan sonra yeniliyor olduğu bilinmektedir.

Çemberlitaş,

Kırmızı renkli som mermerden yapılma bir sütundur. Eskiden değişik yerlerden göç eden sığırcık kuşlarının geldiği, ağızlarında da zeytin dalı ve zeytinlerini bıraktıkları bir taş olarak bilinir. Eski zamanlarda rahiplerin bu taşın etrafındaki zeytinleri toplayarak karınlarını doyurdukları bilinmektedir.

Kıztaşı (Marsi Yanus Sütunu),

Fatih semtinde, eskiden bir evin bahçesinde bulunan sütun, 1908 yangınından  sonra bir meydan ortasında bırakılmıştır. Geniş bir kaide üstünde uzun beyaz mermerden oluşmaktadır. Büyük Posantin'in kızının lahdi de burada dururdu. Ölünün yılan ve böceklerden koruduğu düşünülmekteydi. Daha sonraki yıllarda önünden geçen kızların bekaretini kaybedip etmediğini söylediği için yıkıldığı efsanesi yaygındır.

Dev sinek heykeli,

Apollonius tarafından İstanbul'un sineklerden korunması için diktirilen dev sinek heykeli inşaa ettirilmiş. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde halen heykelin etkisini sürdürdüğü yazılıdır.

Altımermerler,

Altımermerler adı altındaki mermer sütunların üzerinde değişik amaçlara hizmet eden farklı şekiller bulunmaktadır. Birincisinde, üzerinde bulunan leylek resminden dolayı İstanbul'da eskiden leylek bulunmazmış. Kabartma şeklin etkisiyle tüm leylekler ölürmüş. Diğer birinde, bulunan horoz tasfiri sayesinde İstanbul halkı öncelikle bu horozun ötüşü ile diğerlerinin de ötmesi gerçekleştiğinden erken uyanırmış. Hatta bu sayede sabah namazlarını kaçırmazmış halk. Diğer bir sütunda kurt heykeli bulunmaktaymış. Bu heykel sayesinde koyun sürüleri kutlardan korunur, çobansız otlamaları sağlanırmış. Başka bir sütunda birbirine sarılmış kadın ve erkek tasfiri bulunuyormuş, evlerinde küslük olan karıkoca bu heykele sarılınca hemen küslükleri geçermiş. Sonuncu altımermer sütununda ise biri yaşlı, diğeri bunak bir kadın heykeli tasfir edilmiş. Ayrılmak isteyen karıkoca buna sarıldığında hemen boşanırlarmış. Altımermerler, günümüzde görülemiyor çünkü,deprem sonrası yıkıldığı için toprak altında kalmıştır

Ayasofya'da dört mermer direk,

Ayasofya Camii'in güney tarafında bulunan ve üzerinde dört faklı melek resimleri bulunan yapının ise gizemi şöyledir. Rivayete göre yılda bir direğin üstünde bulunan  Cebrail melek doğuya doğru kanat çırpıp bağırınca o tarafta bolluk, İsrafil resmi kanat çırpınca batıda kıtlık, Mikail melek aynısını yapınca kuzeyde bir kahraman çıkarmış, Azrail melek aynısını yapınca da dünya çapında veba salgını çıkar bir çok kayıplar verilirmiş.

Milyon bar sütunu,

7. Konstantin tarafından 300.000 adet blok taşın örülmesiyle yaptırılmıştır. Tepesine mıknatıslı bir yapı içeren taş, demir kaideye tuturularak tepeye yerleştirilmiştir.

Bunlar dışında Mısır'dan getirilen ve üzerinde çeşitli hiyerogliflerin bulunduğu Dikili taş ve şehri yılan çiyan ve akreplerden koruduğu rivayet edilen Yılanlı sütun bulunmaktadır.

Evliya Çelebi bu tılsımların çoğunun ses çıkarmak ve çığlık atmak şeklinde etkilerini oluşturduğunu yazmaktadır. Bu da gösteriyor ki, bu objeler yüklenmiş oldukları tesiri, programlandıkları zamanlarda yayarak, etkileyecekleri olgulara karşı belli bir titreşim yaymakta ve bu titreşimler de fizik düzeyde ses etkilerine yol açmaktadır. Bu tür ses etkileşimlerine ufolojik tezahürlerde de rastlandığı bilinmektedir.

Bu ilginç taşlar ve sütunlar büyük olasılıkla kozmik yasalar uyarınca bir takım enerjileri çok yönlü amaçlar doğrultusunda toplayıp, dağıtıyorlardı. Belki de halen aynı görevi görmektedirler. Ayrıca bu yapıların yerleri incelendiğinde Türkiye'deki Ley hatları üzerinde bulundukları tesbit edilmiştir. Dünya herşeyiyle yaşayan bir organizma olarak düşünülür. Bu bağlamda dünyanın da kendine özgü doğal bir gücü ve enerjisi vardır. Havası, suyu, toprağı, canlıları ile birlikte bütündür. İnsan bedenindeki sinir sisteminde akan enerji gibi, dünya yüzeyinin altında da akan pozitif ve negatif radyasyon akımları vardır. Bunlar jeolojik şekilllerden doğup, enerji ağları olarak dünyayı sarmakta. Bu güç alanlarına LEY HATLARI denir. Bu tılsımların ve gücün bir kaynağı da bu olabilir. İnsanın ve dünyanın çözülemeyen daha ne çok gizemi ve sırrı var kimbilir?

 

 

 

     

 
Toplam blog
: 46
: 826
Kayıt tarihi
: 07.08.12
 
 

Küçük bir gülümseyiş ya da farkındalıklar yaratacak atıştırmalık öyküler yazmayı planlıyorum, bun..