Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '11

 
Kategori
Tarih
 

İttihat ve Terakki Fırkası’nın 1911 Kongresi-1

Konu, 1908 devrimi sonrası iktidara gelen İttihat ve Terakki hükümetlerinin Anadolu’nun Türkleştirilmesine yönelik karar ve uygulamalarını takip eden tehcir olayı ve bunun ortaya çikardigi sonuçla ilgilidir. Ortaya çikan sonucun “mukatala” ve “soykırım” terimleri üzerinden tartışılması, ve bu terminolojik mücadelenin dayandığı eylemlerin delillendirilmesine yönelik ilgi ülkemiz gündeminde zaman zaman parlayan ve giderek artan bir yoğunlukta yer almaktadır. Daha ziyade magazinel boyutuyla ortaya çikan hararetli tartışmaların yanı sıra gerçeğin belirlenmesine yönelik arayışlara temel olabilecek akademik nitelikteki çalismalar kuşkusuz değerini korumaktadır. 

Bu anlamda konuya ülke dışından ve içinden bakışlar arasındaki farklılık aşikâr olup yukarıda değinilen terimler bunun belirgin ifadeleridir. Özelde İttihat ve Terakki Fırkası’nın 1911 Kongresinde alınan karara dair bakış açıları da bunun bir örnegini oluşturmaktadır. 1926 tarihli “United and Independent Turania- Aims and Designs of the Turks” isimli kitapta anılan kongre ile ilgili şu saptama dikkat çekmektedir: “Ermeni sorununu ve onun eşsiz karakterini anlayabilmek için bir yabancının, her ne kadar 1911 Selanik Kongresi’nde imparatorluğun Türk olmayan unsurlarının “gerekirse silahlı güçlerle” Türkleştirilmesine ilişkin alınan gizli kararı hatırlaması gerekir ki bu karar tüm unsurlara yönelik olsa da bazılarına uygulanabilir nitelikte değildi. Arnavutlar, Makedonlar ve Araplar gibi bazı Türk olmayan milletler coğrafi olarak çevresel bir konumdadırlar. Araplar ise sadece çevrede değil aynı zamanda sayısal olarak da Türklerin üzerindedirler.” (s.11). İttihat ve Terakki tarihine ilişkin bu bakış açısının genel anlamda ülkede yapılan çalismalarda dikkat çekmedigini söylemek yanlış olmayacaktır. Diğer taraftan konuya içeriden birisi olarak aynı zamanda dışarıdan bakan ve bu özelligi ile tartışmalı bir isim olan Taner Akçam’ın konumu farklılık göstermektedir. Akçam’ın 2007 tarihli “Ermeni Meselesi Hallolunmuştur-Osmanlı Belgelerine Göre Savaş Yıllarında Ermenilere Yönelik Politikalar” isimli kitabında şu tez ileri sürülmektedir: “Çalışmada göstermeye çalistigim önemli bir diğer husus, kamuoyunda ve bilim dünyasında çok yaygın olarak kabul edilen, eldeki Osmanlı belgeleri ile Alman, Amerikan ve Avusturya vb. yabancı arşiv belgeleri arasında çeliski olduğu, bu arşivlerin muhteva olarak farklı bilgiler içerdiği tezinin doğru olmadığıdır. Bu çalismanin merkezi tezlerinden birisi, Osmanlı arşiv malzemeleri ile Batı arşiv malzemeleri arasında, bugüne kadar iddia edilenlerin aksine, bir çeliski olmadığıdır. Değişik arşivler, esas olarak birbirini destekleyen ve tamamlayan bilgilere sahiptirler ve aynı tarihi olguları değişik perspektiflerden anlatmaktadırlar.” (s.12-13). Akçam’ın 2004 tarihli ve Türkçe’ye çevrilmemis olan “From Empire to Republic-Turkish Nationalism & The Armenian Genocide” isimli kitabında ise İttihat ve Terakki’nin 1911 Kongresine ilişkin olarak şu değerlendirme de yapılmıştır: “.… bazı yabancı kaynaklarda Türkçülüğe muhalif tüm fikirlerin bastırılması kararı burada uygulamaya konulmuştur, hatta Ermeni soykırımına ilişkin kararın burada alındığı bildirilmektedir. Ancak, halen bu bilginin geçerliliğini doğrulayan başkaca bir bilgiye sahip değiliz.” (s.29). 

Diğer taraftan İttihat ve Terakki’nin yukarıda değinilen karar ve uygulamalarının merkezinde “Osmanlıcılık” kavramı üzerindeki tartışmalar önem arz etmektedir. Nitekim Akçam aynı kitabında “Osmanlı” kavramının oldukça muğlak olduğunu belirterek, İttihat ve Terakki’nin “Osmanlıcılık” algısının imparatorluktaki tüm unsurların şu üç sütun üzerinde birliğini sağlamaktan ibaret olduğunu ifade etmektedir: İslamiyet, Türklük ve Halifelik (s.28). Buna istinaden, Akçam dönemin Tanin Gazetesi’nde yayınlanan kongre raporundan şu alıntıyı yapmaktadır: “Anayasanın bahsettiğimiz maddelerine bakılırsa: Osmanlılığın tüm haklarının, milli birlik ve vatanın bütünlüğünün, İslam dininin, Türk dilinin, İslami yargı düzeni ve geleneğin, kutsal Halifeliğin, Sultanın ve sarayın ve aynı zamanda Şeyhülislamlık makamının tüm haklarıyla teminat altında olduğu görülür.” (Akçam, 2004, s.28) 

Akçam bu rapordan hareketle, şu saptamayı yapmaktadır:“Bununla birlikte, Merkezi Umuminin raporu göstermektedir ki, İttihatçılar Osmanlıcılığı ülkeyi İslam doğrultusunda Türkleştirme politikası için bir sahne olarak kullanmıştır.” (Akçam, a.g.e, s.29). Bu yorumu destekleyen bir diğer saptamayı da Tarık Zafer Tunaya yapmaktadır. Türkiye’de Siyasi Partiler isimli kaynak kitabında Tunaya, yine 1911 tarihli kongreye atıfla “…Osmanlılık İttihatçılar için her biri merkeze pamuk ipliği ile bağlı -aslında kopmuş yapay birliği sürdürmek amacıyla hiçte gerçek ve içten olmayan resmi bir ideoloji olmuştur…İttihat ve Terakki, parlamento içi ve dışı çalismalariyla bir kadroya gitmiştir. Osmanlıcılık, devleti korumak için bir maskeydi, o kadar.(s.305-307.) 

Anılan Kongre’de alınan kararların metni ve benimsenen siyasi program “İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1911 Kongresi Belgeleri” adıyla Servet-i Fünun’un 1912 Yıllığı kaynak alınarak Mete Tunçay tarafından Tarık Zafer Tunaya’ya armağan olarak 1992 yılında yayınlandı. Belgenin kararlar kısmında yer alan sert ifade, Kongre’nin Trablusgarp meselesinin de etkisi altında içinde bulunduğu gerginliği yansıtmaktadır: “…İttihat ve Terakki siyaset-i dahiliyesinde evvelâ memleketi bilâ tefrik-i cins ve mezhep aynı ağuş-u şevkate almağa çalismis ve herkesi Osmanlılık kelime-i ittihadına cem’ etmeği en mukaddes vazife bilmiştir. Osmanlı bayrağı karşisında kalbi helecan-ı hamiyetten çirpinan her bir Osmanlı, İttihat ve Terakki’ye en fedakâr bir hâdimedir.Bu bayrağın şan ve azametini jeng-dâr (kirletenler) edecek edvar ve ahlâka malik olanlara gelince, bunlar bu bayrağın şerefine tecavüz etmekle, aynı zamanda İttihat ve Terakki’ye ilânı harp etmiş kimselerdir. Bunlar bizden değildir ve olamazlar. Evlâd-ı vatanı müttehit (birlik olarak) görerek vatanın terakkisini temin etmeği gaye-i amâl edinen İttihat ve Terakki bu maksada haim kaffe-i (bütün) efrada ve anasıra (unsurlara) seniye-i muhabbet ve himayetini küşade kılmıştır. Sui-tefehhümlerle (yanlış anlama) İttihat ve Terakki’den muğber (gücenme) olanlar nihayet bir gün hakkı anlayarak İttihat ve Terakki’nin ittihat ve aheng-i efkâr maksadıyla ne büyük fedakârlıklar gösterdiğini takdir edeceklerdir. Mevcud sui-tefehhümlere rağmen İttihat ve Terakki takip eylediği tarik-i itilafta devam edecek ve nihayet esası çürük, bi-had ve hesap köftehorların tarih-i millimizde hiçbir kirli iz bırakmadan silineceğine kani olduğu halde maksad-ı mübeccelinde (yüce) devam edecektir. Her zaman muhtaç olduğumuz ittihada, o yegâne kuvvetimize hakipay-i Osmani’nin (Osmanlı Toprağı) şu geçirdiği devre-i elim-i imtihanda her vakitten ziyade muhtaç olduğumuzdan, fırkamızın Trablusgarp meselesinde hissiyat-ı milliyemizi muhil (sakatlayan) hiçbir suret-i tesviyeyi kabul etmemesi ve ancak bu hissiyat-ı mukadddesenin tamamı-i muhafazasını rehber-i icraat ittihaz eden bir kabineye kelimenin bütün mânâsıyla müzaheret (çalisma) eylemesi esasları bil kabul bütün Osmanlılar namına ittihat ve cihat peymalarıyla (yemin) kongreye hitam vermiştir.” (s.561-562). Bu ifadeler İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin aleyhindeki akımlara karşi ulaştığı keskinliği göz önüne sermektedir. Not:Bir türlü gideremediğim dizin sorunu nedeniyle yazının devamına http://hakankildokum.blogspot.com bağlantsından erişilebilir. 

 
Toplam blog
: 129
: 1104
Kayıt tarihi
: 12.06.06
 
 

Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F mezunuyum. Yüksek Lisans diplomalarımı G.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü'nd..