Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '08

 
Kategori
Tiyatro
 

İzmir Devlet Tiyatrosundan...''Felâtun Bey'le Râkım Efendi''oyunu...

İzmir Devlet Tiyatrosundan...''Felâtun Bey'le Râkım Efendi''oyunu...
 

Resimler, D.T sitesinden...


Tiyatro sezonu açıldığında, çok farklı sevinç duyguları yaşarım...Yaşadığımı hissederim...Yaz aylarını iple çekenlerin tatil, deniz, aşk ve güneş istekleri gibi...

Kışın gelişi, insanımızda, karamsar duygular uyandırabilir...Haksız da değillerdir tabi...

Okul, yakıt, ulaşım giderleri; yoğun bir iş temposu, koşuşturmalar arasında geçen bir dönemin yorgun günlerinde tiyatro, bir can simidi gibidir...

Devlet Tiyatrolarının perdelerini açtığı şu günlerde, ara sıra da olsa, izlediğimiz oyunların üzerinde yazmak, tartışmak, oyun önermek de ayrı bir keyif verir bana...

Radyoların ve TV'lerin, kolay yolu seçerek sürekli müzik yayınlarına kayarken sanattan kaçışları; sinemaların zaman zaman Testerevâri oyunlarla küçük çocukların ruhsal dengelerini bozarken, ''iyi ki tiyatro sanatçılarımız ve tiyatro binaları var...'' diyebiliyoruz...

İnternetin sağladığı olanaklardan biri de evinizde otururken sanat dünyasından ayrıntılı bilgiler edinirsiniz....En güzeli de ayağınıza gelen tiyatro salonlarının içine girer, gişelerinde gezinir; boş koltuk numaralarına kadar görürsünüz ve arzu ettiğiniz oyunu izlemek için bilet alma şansını elde edersiniz...

İzmir Devlet Tiyatrosu da bu sezon birbirinden güzel oyunlarla perdelerini açtı...Konak Sahnesinde sergilenen Felâtun Bey'le Rakım Efendi oyunundan bahsetmek istiyorum...

Üstün oyun gücüyle donatılmış sanatçıların, gerek kostümleriyle ve gerekse dekor ve müzikle bütünleşmeleri sonucunda ortaya bir şâheser çıkmış...

Güldürü unsurlarının , günlük göndermeleri bazen abartılmışsa da günümüzün sıkıntılı gündeminde moral arayan insanımız için pozitif etki yapıyor...

Felâtun Bey'le Rakım Efendi Oyunu, Ahmet Mithat Efendi'nin romanında vermek istediği mesajları başarıyla sunarken, günümüz insan modellerine de eleştirel yaklaşımlar sergilemektedir...

Yıllar boyu, kuşaklar arasındaki çatışmaların sıkıntılarını çeken toplumumuz, bugün de içinde bulunduğu toplumsal yozlaşmanın yarattığı zıt kutupların çatışmasına tanık olmaktadır.

Bir tarafta, ülkenin sorunlarına üzülerek çözüm arayan kitlelerin yanısıra; bir tarafta da problemlere kulak tıkayan ;eyyamcı yaşamlarıyla gününü gün eden aymaz gurupların oluşması gibi...

Felâtun Bey'le Rakım Efendi oyunu, yazılışından bugüne değin 133 yıl geçmesine rağmen geçmişimizle günümüz arasında değişen fazla bir şey olmadığının mesajını vermektedir...

Felâtun Bey'in mirasyediciliğine karşın , Rakım Efendi'nin duyarlı yaşamının, kişisel ve kitlesel örneklerine günümüzde de rastlamıyor muyuz ?..
........

Ahmet Mithat Efendi, Rodos’ta sürgün hayatı yaşarken yazdığı bu romanında, Batı uygarlığını özde kavrayamayan ve biçimde kalan “züppe” tipi Felâtun Bey’i anlatır.

Yazar, bu tipi daha iyi anlatabilmek için, onun karşısına erdemli bir insan tipin Râkım Efendi’yi, çıkarır. Bu karşıtlık, Romantizmin bir özelliğidir. Yazarın yer yer romanın akışını keserek bilgi vermesi, romanın olumsuz yönlerinden biridir.

Mustafa Meraki Efendi’nin oğlu Felâtun Bey, babası gibi giyime kuşama çok düşkün biridir. Ona göre Batılılaşmak, lüks yaşamak, şık giyinmek ve eğlence yerlerinde gezip tozmaktır.

Felâtun Bey, yarım yamalak Fransızcasıyla yabancı aileler arasında dolaşmaktan zevk almakta, belli bir iş tutmamakta, zamanı mağazaları dolaşmakla, elbise provaları yaptırmakla, eş dost ziyaretleriyle geçirmektedir.

Babası ölünce büyük bir mirasa konar; ancak yarını yoğunu tanıştığı bir İtalyan kadın oyuncuya yedirir. Baba mirasını hepten tüketince, eski aile dostları yardımına koşar, ona İstanbul dışında bir iş bulurlar. Felaâtun Bey, büyük bir utançla İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalır.

Râkım Efendi, Felâtun Bey’in tam karşıtı bir tiptir. Küçük yaşta anasız babasız kalmasına, çok yoksul olmasına rağmen dadısının yardımıyla kendini çok iyi yetiştirir.

Çamaşırcılık yaparak kendisini büyüten dadısına minnettardır; kişilikli bir insan olur. Çok çalışarak Fransızca öğrenir, kendisine iyi bir iş bulur, yabancılara Türkçe dersleri verir. Evine cariye olarak aldığı Canan’ı eğitir...

Tiyatroseverlerin hevesini kırmamak için final bölümünü yazmayayım...
.........

Oyunun sahneye uyarlamasını yapan , Türel Ezici'nin Ahmet Mithat Efendi'nin romandaki teknik aksaklarını başarıyla geçiştirdiğine tanık oluyoruz...

Levent Suner'in yönetmeliği de oldukça başarılı...Konuyu ve temayı tamamlayan dekoruyla, Savaş Çevirel'in oyunu tamamladığına tanık oluyoruz...

Başarılı performanslarıyla kahramanları liyâkatince temsil eden, tiyatro sanatçıları:Özkan Gezgin, Tamer Yılmaz, Cemalettin Çekmece, Hande Kılıç, Canan Erener ve Fulya Yalçın'ı ayakta alkışlıyoruz...

Geçen yaz yitirdiğimiz (18.08.2008), dev sanatçı ,Ertan Savaşçı'yı da rahmetle anıyoruz...

.......

Tiyatro salonunda ışıklar yanıyor...Perdeye takılmış repliklerin ışıldadığını görüyoruz..

Ülkemin her yöresinden gelmiş sıcak koltuklarda, kardeşçe dirsek temasıyla oturan aydın insanımızın anlamlı ve duygulu bakışlarına tanık oluyoruz...

''Keşke en kötü günlerimiz böyle olsa'' diye iç geçiriyoruz...

Sanatın aydınlığında özgürce tartışacağımız ve birbirimizi daha iyi algılayabileceğimiz, tiyatro huzurunda günler diliyorum...

''Verdiğin her mihnet kabulümdür...

Yeter ki gün eksilmesin penceremden ...'' (C.S.Tarancı )

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..