Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Jeostratejik üçlü, ABD’nin dış politika öncelikleri ve Suriye krizi

ABD’li yazar ve stratejist Zbigniev Brzezinski “Jeostratejik Üçlü” adlı kitabında, ABD’nin dış politika önceliklerinden, Rusya, Avrupa Birliği, Çin gibi ülke ve birliklerle ilişkilerinden, bu ilişkilerde ABD’nin ilkelerinden, önceliklerinden ve bu ülkelerle dış ilişkilerin nasıl olması gerektiğinden söz eder.

ABD’nin, “Arap Baharı” sürecinde Mısır, Tunus ve Libya’da aldığı pozisyon ile bugün Suriye krizinde aldığı tutum arasındaki farkı anlayabilmek için, bu ülkelerle ilişki düzeyinin ne olduğunu anlamak gerekir.

Yazar, öncelikle irdeleyeceği ülkenin çeşitli açılardan ne durumda olduğunu tespit ediyor. Örneğin, Çin ile ilgili tespitleri şöyle;

-Çin, ihmal edilemeyecek kadar büyük, küçümsenemeyecek kadar tarihi, ürkülmeyecek kadar zayıf, önemsenecek kadar haristir. Bölgesel bir oyuncu olup, ABD’nin global üstünlüğüne meydan okuyacak kadar güçlü değildir. 

Yazarın, Avrupa Birliği ile ilgili tespitleri şöyle;

Avrupa Birliği, Amerika’nın en önemli global ilişkisidir. Dünya güç arenasının merkezi olan Avrasya da Amerika’nın hakem rolünü oynamasını sağlayan bir sıçrama tahtasıdır. Amerika ve Avrupa birarada, global istikrarın ekseni, dünya ekonomisinin lokomotifi, global beyin sermayesi ve teknolojik yeniliklerin çekirdeği, dünyanın en başarılı demokrasilerinin yurdudur. Uzun dönemde, gerçek bir siyasi birliği tamamlamış Avrupa global güç dağılımını değiştirecek ve bunun sonuçları da Sovyet İmparatorluğu’nun çökmesi kadar etkin olacaktır.

Ancak burada anahtar kelime ?birleşmiştir. Gerçek politik ağırlığı olan bir birleşme henüz teşekkül etmemiştir. Böyle bir Avrupa’nın ortaya çıkması politik entegrasyon, dışa doğru genişleme ve Avrupa’nın kendi askeri ve politik kimliğini geliştirme derecesine bağlıdır. Bunlara ilişkin kararlı adımlar henüz atılmamıştır.

Yazar, Rusya’ya ilişkin ise şu tespitleri kayıt altına alıyor;

Avrasya mega-kıtasının istikrarı açısından Rusya’nın da genişleyen transatlantik topluluğa git gide dahil edilmesi, uzun dönemli ABD stratejisinin vazgeçilmez bir bileşkesidir. Sabır ve irade gerektiren bu süreçte Ruslar da gerçek bir demokrat ve Avrupalı ulus-devlet olmanın Rusya’nın kendi menfaatine olacağı konusunda ikna edilmelidirler. Belli başlı Avrasya gruplarından (AB, Rusya, Çin ve Japonya) yalnızca Avrupa ve Japonya uluslararası istikrarın öneminin tam anlamıyla bilincindedirler. Çin ve Rusya ise global gücün dağılımında değişiklik arzu etmekle birlikte hem kendi yetersizliklerinin farkındadırlar, hem de Batı ile işbirliğinin kendi çıkarlarına olduğunu bilirler.

Rusya ve Çin’i uluslararası işbirliği yapılaşmalarına dâhil edebilmek için iki tane Avrasya güç üçgeni oluşturulup zaman içinde birbirleriyle doğrudan ilişkilendirilmelidir. Bu üçgenlerden biri ABD-AB-Rusya; diğeri ABD-Japonya-Çin’dir. Bu bağlantının etkin olabilmesi için Rusya’nın yapıcı biçimde angaje olması şarttır.

Rusya’da bu transformasyonu tek başına ABD veya Avrupa sağlayamaz. Rusya’nın bu idraki kendi içinden gelmelidir: tıpkı 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküp modern Türk Devleti’nin doğuşu gibi. Fakat Avrupa ve Amerika bu dönüşüm sürecini destekleyip hızlandırabilir.

Bu tespitlerden hareketle yazar, ABD dış politikasının önceliklerini şu şekilde belirliyor;

1-ABD, Avrasya’nın güvenliği için Çin ve Japonya ile üç taraflı stratejik diyaloğu teşvik etmelidir.

2-Çin, işbirliğine dayalı bir Avrasya sistemi içinde güvenilir bir ortak haline gelmelidir.

3-AB, doğal ve en önemli müttefikidir.

4-Türkiye ve İsrail AB ve NATO’ya üye olmalıdır.

5-Gelecek kuşak Rus liderleri Batıdan yana tavır koyan, kararlı bir kritik kitleyi oluşturabilir.

6-Yeni bağımsız devletlerin desteklenmesi, Rusya’nın yeniden tanımlanmasına yardımcı olacaktır.

7-AB ve NATO, Rusya’nın da ilerde üye olmasını Rusya’ya resmen teklif etmelidir.

8-Bu arada AB ve NATO’nun genişleme süreci sürdürülmelidir.

9-Daha yakın bir NATO - Rusya ilişkisini içeren bir kıtalar ötesi güvenlik diyaloğu ilerde iki ana Avrasya güvenlik üçgenini birbirine bağlayabilir.

10. Etkin bir ilişki tek taraflı bir ilgi ile değil, Rusya’nın tek seçeneği batı ile yakınlaşmak olacak şekilde bir jeopolitik kararlar dizini almak suretiyle gerçekleşebilir.

Bu irdelemelerin ve tespitlerin sonucunda, ABD’nin Suriye konusunda, Rusya ve Çin’in direnişi nedeniyle müdahaleci bir tarzda hareket etmediği anlaşılacaktır.

Bu durum bilinmeyen bir şey değildir.

Ancak, ABD’nin Suriye konusunda aktif bir rol almamasının nedeninin Rusya ve Çin’den askeri açıdan çekindiğinden değil, Rusya ve Çin ile kendi ulusal çıkarları gereği işbirliğine dayalı bir ilişkiyi geliştirmek istemesinden kaynaklanmaktadır.

Görüldüğü gibi ABD, kendi ulusal çıkarlarını gerçekleştirmek için uzun yıllar sonrasını planlamakta, ilişki içinde olduğu bütün ülkeleri irdelemekte, irdelediği ülkelerin önceliklerini ve hedeflerini tahlil etmekte ve politikalarını bu değerlendirmelere göre belirlemektedir.

ABD’nin, dünya üzerinde yaşanan her kriz sürecinde baştan sona tutarlı politikalar izlediği bir sır değildir.

ABD, Arap Baharı sürecinde en başta ne söylediyse, Birleşmiş Milletler ’de de tezleri savunmuş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde de aynı yönde oy kullanmıştır.

Aynı durum Rusya, Çin ve belli başlı Avrupa ülkeleri için de söz konusudur. Bu ülkeler de kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket ederler.

Türkiye’ye gelince, hemen her dış politika konusunda kendi ulusal çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmeyi bırakın, çoğu zaman Libya ve Suriye krizlerinde olduğu gibi, krizin başında ayrı, devamında ayrı politikalar yürütülmüştür. “NATO’nun Libya’da ne işi var.”söyleminden, Libya’da isyancılara mali ve askeri malzeme yardımına, NATO güçleri içinde yer alarak askeri müdahaleye ulaşan bir müdahaleye varılmış ve bir tutarsız seyir izlenmiştir. Suriye krizindeyse, “Kardeşim Esad’dan, diktatör Esed” söylemine varılmış, Suriye’deki muhalefet açıkça desteklenmiş, Özgür Suriye Ordusu Türkiye toprakları içinde örgütlendirilmiştir.

ABD bile, Rusya ve Çin unsurları nedeniyle, Suriye’ye askeri müdahale seçeneğinden uzak dururken; Türkiye, Suriye’nin içişlerine müdahale de dâhil olmak üzere askeri müdahale seçeneğini sık sık dile getirmektedir.

Dış politika, ABD, Rusya, Çin başta olmak üzere bazı ülkelerin de yaptığı gibi ilkeler üzerinden yapıldığı sürece, ülkenin çıkarlarını koruyabilir. Aksi durum, dış poltikada maceracılıktır ve bu ülke maceracılığın sonuçlarını 1.Dünya Savaşı sırasında çok acı bir şekilde yaşamıştır.

Dış politikada acı sonuçlar yaşanılması istenmiyorsa, dış politikanın ilkeler üzerinden yapılması gerekiyor.

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..