Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '09

 
Kategori
Aile
 

Kadın olmak

Kadın olmak
 

Çaresizlik. Hayatta en zor şey olsa gerek. Bütün yollar kapalı. Her yönün tıkalı. Her yönün engelli. Her yanın çaresizlik dolu. İşte bunu bilmek hayatta en zor şey bu. Çare mutlaka vardır mutlaka. Ne kadar uzattığınız elleriniz bomboş kalsa da. Her gittiğiniz kapı yüzünüze arsızca kapansa da. Her yönden bir tokat yeseniz de. Mutlaka bir çare vardır olmalıdır da. Ama işin en tuhaf kısmı aslında da en komik yanı nedir bilir misiniz? Kadın olmak. Evet evet. Tek suçumuz kadın olmak. Bu dünyada ve bu zamanda kadın olmak. Bu zamanda diyorum hiç kusuruma bakmayın çok eski devirlere gidemiyorum bile. Onların hallerini hayal dahi edemiyorum. Tasviri güç doğrusu.


Hayatta tek başına kalıp yavrularıyla bir dünya kurabilmek bunun mücadelesini vermek. Aman Allah’ım ne güç, ne yıpratıcı, ne imkansızmış. Gerçi imkânsız dedim ama işin aslı öyle değil. Ama öyle oldurmaya çalışıyorlar. Sen kadın başına ne yapabilirsin? Nasıl çalışırsın (öyle ya evde oturup hazırı yemekten başka bir şey öğretilmemiş zavallı sürüsüyüz biz) evin kirası var? Evin faturaları var? Bu çocukların maddi manevi bakımları ihtiyaçları var? Senn heyyy senn!! Kadın başına nasıl üstesinden geleceksin aklını başına al. Uğradığın zulme, haksızlığa, şiddete razı ol. Sesini sakın yükseltme. Kaderine razı ol. Çevrendeki herkes gibi üç maymunları oyna. Gör ama görmezden gel (zira mor göz sana çok yakışıyor:). Duy ama umursama (şahsına kimliğine yemediğin hakaret kaldı mı ne ayıp:). Sakın ha bir kadının ayakta kalabilme çığlıklarına tıka kulaklarını (tak kulaklıklarını bir müzik dinle ya da hacı hocasındır dinle dini sohbetleri:). Hatta elinden geldiğince ez onu. Kii bir daha dikilmesin zûlme şiddete karşı. Yuvanı yıkma kadınnnn. Yuvanı yıkmaaa. Çok komik dimi. Yuvanı yıkma. Sanki kadın çok meraklıdır yuvasını yıkıp hayatın her sıkıntısını güveneceği bir insan olmadan hayatta bir eşi olmadan yüklenmeye. Öyle ya rahat batmıştır muhakkak.


Yavrularıyla sıfırdan başlamaya meraklıdır kadın. Öyledir tabii başka ne olabilir ki? Halbuki, ne ümitlerle ne hayallerle tertemiz sevgi ve saygıyla harika bir şekilde başlamıştır her şey. İlk yıllar ne güzeldir. Her şey yolunda eşin sana sen eşine sevgi dolu muhabbetle bakarsın. Rabbim sana nur topu gibi inci taneleri vermiştir. Eşin işini bilir helalden çalışır helalden yedirir sorumluluğunu bilmektedir. Sen de yavrularının ve evliliğinin fedakâr bekçisisindir. Ama şeytanın işi yoktur. İlla kötü arkadaşlar musallat eder sana. Ehh tabi bütün suç şeytanda değil tabii. Sen de meyillisindir ona tabii olmaya. Bir gece haftada iki gece arkadaşlar çağırdı derken bu gittikçe artan talep ve istekle hafta 7, olay 8’e çıkar. Eeee ne yaparsınız arz talep meselesi:) pencere açık unutulmuştur, mutluluk huzur uçup gitmiştir. Haftalık alınır alınmaz artık tek ve ilk görev ilk yerine getirilmesi gereken vazife içmektir. Arkadaşlarına bol bol zehir ikram etmektir, haaa bu arada evlisindir. Yani bir imzan vardır talihsizce atılmış ve bir daha asla silemeyeceğin. Kâğıt üzerinde evliliktir artık sizinki de. Dedim ya pencere açık kalmış diye. Artık fırtınalar esmektedir o açık pencereden içeriye usulllll usullllll. Hayatınızda ne var ne yoksa her şeyi altüst eden bir fırtına. Bir anlık zevklerin esiri olmuştur artık o çok sevdiğiniz eşiniz. Yuvanızın direği. Yavrularınızın babası. Gözünüzün nuru. Her gün, her an, her gece, her yağmur yağışında, her ezan okunuşunda artık yapabileceğiniz tek şey vardır, yüceler yücesi Rabbine dua edip, eski sevgi ve saygı dolu yıllarınıza dönmek. Haramlardan eşinizin dönmesini dilemek, Rabbinin merhametiyle onu ıslah etmesini dilemek. Ne acıdır ki artık elinizden başka hiçbir şey gelmemektedir. Geçecek düzelecek inşallah der ümitle beklersiniz artık.


Siz bekleye durun sabırla, yıllar geçmektedir. Eşinizin harama düşkünlüğü artan bir yükselişle devam etmektedir. Hani kadın da insandır ya. Hani onun da duyguları vardır ya. Gecenin 3’ü 5’i hep beklersiniz eşiniz gelse de biraz olsun sarhoşta olsa dertleşsek, bir sohbet etsek boş laflarla da olsa, bir şeyler paylaşsak ne bileyim mesela hayatın tüm yükünün omuzlarınızda olduğundan bahsetseniz, evliliğin tek kişinin sırtında çekilmeyecek bir yüke, azap veren bir çileye dönüştüğünden bahsetseniz, hani ne bileyim can parçalarınızın olduğundan bahsetseniz. Olur ya unutmuştur artık o. Malesef unutulmuşsunuzdur artık. Haa bir de sakın faturaların biriktiğinden, evde yiyecek bir şey kalmadığından bahsedip de adamın canını sıkmayın yoksaaa sizi günün modasına uydurmak için elinden geleni yaparr. Mor bu yılın ve de her daim bazı kadınların vazgeçilmez rengidir.


Hayat artık çekilmez olmuştur güzellikle konuşursunuz olmazzz. Tartışırsınız olmazz. Ne laf anlatılır ne de lafınız dinlenir olmuştur artık. Evde tek hâkim olan duygu MUTSUZLUKTUR. İnsanın içini acıtan. İçini buran, yakan, yemeden içmeden kesen. Ne kötü bir duygudur bu. Değer verilmediğinizi bilmek, umursanmamak, ilgilenilmemek ve de en kötüsü içkiye tercih edilmek. Yokluk ve de sıkıntıyı geçersiniz ama sevgisizliği, ilgisizliği geçemezsiniz. Ömrünüzü verdiğiniz eşiniz sizi değil de, yavrularını değil de, nasıl olurda o pis alemleri tercih eder, onlara koşar, bir türlü hazmedemezsiniz. İşte kopulan nokta budur. Bir de üzerine şiddet uygulanır. Adam daha fazla içememiştir yetmez artık paralar, siz kaşık düşmanısınızdır, hiç derdiniz bitmez, canı sıkılmıştır parası yoktur, içememiştir, eve gelmek zorunda kalmıştır. Neden yan gözle baktınız adama? Ne demek istediniz şimdi siz ona? Hadi bakalım ayıkla pirincin taşını!.. Tabiii ki siz değil ama o çok güzel ayıklamıştır pirincin taşını. Kafada şiş, yüzde mor, tekme tokat bütün hüner üzerinizde denenmiştir, büyük bir zevkle. Komşular duyar ama dedim ya 3 maymunu oynar herkes diye ahhh vahhhh yazıkkkk duydun mu kızzz ne kıyamet koptu alttakilerde bu akşam. Hiii duydum kız, yüzünü gördün mü? kadının ya çocukların çığlıkları ah yazıkk. Traji komik polisi aramak ne kadar zordur oysa. Nerde o yürek. Hoş aransa da nolur ki, adamın daha çok sinirlenip seni eve gönderdikten sonraki maçın rövanşını hızlandırmaktan başka ne işe yarar ki. Gülün gülün.


Maalesef kadın olmak bu kadar traji komik bir durum. Her neyse hikâyemize devam edelim. Kadın artık kararını zorda olsa vermiştir, ayrılacaktır. Yavrularını alıp ailesinin yanına gitmekten başka çaresi yoktur. Artık sırtındaki kamburdan kurtulmaktır tek mücadelesi. Ama bu düşündüğü kadar kolay olmayacaktır. Onu ne sıkıntılar beklemektedir aman Allahım elde yok avuçta yok. her şey öyle zordur ki ne yapacağını bilememektedir. Tek bildiği, tek istediği, yavrularıyla eğilmeden bükülmeden ayakta kalabilmektir. İşte bu yüzden kadın olmak=çaresizlik. Tabii bu sözüm ekonomik özgürlüğünü kazanmış ayakta durabilen kadınlar için geçerli değil. Hatırlattığım için özür dilerim, gerçi siz başından beri zaten anlamışsınızdır bunu.


Kahramanımız artık güçlüdür (en azından kendini öyle hissetmektedir) kafasında ki bütün acabalar artık bitmiştir, kararlıdır, ayrılmak kaçınılmazdır. Bir evliliği yürütecek sevgi, saygı, güven hiçbir şekilde kalmamıştır. En son damlasına kadar tüketilmiştir. Amaaaaaaa bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım isterseniz. İçmeden duramayan, arkadaşlarıyla görüşmezse uyuyamayan adam, tövbe etmektedir, yapma etme sensiz yapamam yuvamızı yıkma, Allah’ a yemin ederim ki bir damla dahi içmeyeceğim artık, seni hiç incitmeyeceğim!.. yalanlarını uygulama faslı başlamıştır. Kadın geldiği anne evindeki (insan eti ağırdır tabii doğru demiş atalarımız) sıkıntıları az çok tahmin ederek ama başka da gidecek yeri olmayarak göğüs germe operasyonlarına hız vermiştir. Ama kınalı kuzucuklarının gözü önünde babalarının ağlayarak ellerine kapanmasına, bir şans daha istemesine yavruları hatırına evet deyip boyun bükecektir. Yine çaresizdir. Zira evde herkes, zavallının, kurbanın ağzından çıkacak tek bir kelimeye bakmaktadır. Ne yapabilir di ki? Onu hiç anlamayan ademoğlu yoksa? Nasıl konuşabilir ki dilini bilen insanoğlu yoksa?...


Kader yavaş yavaş yeniden aleyhinde örülecekti. Kaçamadı kaçamadı. Elinden tutan olmadı. Sahip çıkan olmadı, (hiç te olmayacaktı bunu hep biliyordu aslında ama hep bir ümitti Allah’tan beklediği) Kadın olmak gücün yoksa, işin yoksa, paran yoksa sen yaşayan bir ölüsün demekti. Artık ruhu içinden hırsla koparılıp alınmış bir canlı cenazeydi. Herkese küsmüştü. Herkese kırgındı. Artık herkesin maskesi düşmüş herkesin gerçek yüzü görünmüştü. Hayattan elini eteğini çekti, kendini ev işlerinin monoton sıkıntısına ve de biricik kuzularının okuluna adamıştı. En azından dışarı çıktığında nefes aldığını hissediyordu, bir iki derken bunu gün gibi fark etti. Kendine haksızlık ettiğini düşündü. Bir şeyler yapmalıydı hayat onundu. Birileri mutlu olsun, birileri üzülmesin diye ömrünün en güzel yıllarını zaten vermemiş miydi? Geriye ne kadar ömrü kalmıştı ki? Kendini eve kapamakla canlı canlı gömülmek arasında ne fark vardı ki? Kurslara katıldı kendini geliştirmeye ve de bir iş bulup ayakları üzerinde durmaya and içti. Daha tren kaçmamıştı. Aklını kullanacak hayatını yeniden kuracaktı. Başka da bir hayali yoktu. En büyük lüksü buydu, hayal kurmak.


Hiç yaşamamış, hayatında tek bir dal çiçek almamış zavallı. Hiç kadınlığını da bilemedi, diğer kadınlardan neydi eksiği? Bir türlü bilemedi, hiç anlayamadı yan yana geldiklerinde güzellikse güzellik, hanımlıksa hanımlık, zarafet, insanlık tatlı dil güler yüz herkesin sevdiği bir insan. Zavallı kadın, neydi kusuru? Ama ne kadar sorsa da bu soruyu kendine bir türlü bulamadı cevabını. Aramaktan da vazgeçti, zaten kaybedecek vakti de pek yoktu, heyyyy ömrü bitiyordu. Çabuk olmalıydı, hem de çok çabuk. Hayatı bıraktığı noktadan var gücüyle öyle bir yakaladı ki. Sımsıkı tuttu kavradı ki. Arada her ne kadar yükleri ağırlaşıp, dert üstüne dert eklenip, asıldığı ipleri gevşetse de asla bırakmadı, niyeti de yoktu artık. İpleri bıraktığı an dönemeyeceği büyük bir karanlığa gömülecekti, bunun çok iyi farkındaydı. Kimse içinde kopan fırtınaları anlamadı, kimseye açmadı yüreğini kimseye belli etmedi derdini, kederini.


Dışarı çıkarken artık bir maskesi vardı yüzüne takıp dolaştığı. Sol yanı hep acıdı. Ama hep onun üstünü örttü. Kimse görmedi. 3 maymun modaydı, oda uydu uyduruldu.


Bir insan doğar ağlar, yaşar ağlar, ölür ağlar mı yaa? Allah’ım beni affet, bana güç ver, bana dayanma gücü, her zorluğun üstesinden gelme gücü ver, dudaklarından düşmedi bu dua. Tek Rabbine inanması gerektiğini de!.. maalesefff çok acı bir şekilde öğrendi, öğreten biri çıktı!... En sevmediği yönüydü saf oluşu, herkesi kendi gibi bilişi, her söze kanışı. Nefret etti kendinden, yemin etti kimseye artık inanmam, güvenmem, kanmam diye.


Uyuyamadı, ağlamaktan gözleri balona döndü kapandı nerdeyse. Ama o hıçkırıklarını bile banyoya gömdü sessiz sessiz ağladı, acısını içine akıttı yüzünü bir kaldırdı şöyle bir aynaya baktı gözler berbat. Öyle üzüldü ki kendine söz verdi bir daha onu kimsenin bu hale getirmesine izin vermeyecekti, gece kalktı hayatının bir kısmını çok sevdiği sırdaşına açtı yani kalem ve kağıdına. Her şeyini ona dökerdi, kâh ağlar, kâh eğlenir, kâh üzülürdü ama ne yapsa sırdaşı onu ele vermezdi. Elinin yettiği, dilinin döndüğü, hazinesinin de bildiğince sabaha kadar hasbelkader ettiler.


Dilerim ki, bu direnişçi, güçlü bir ruha sahip kadın, gelen büyük dalgalara rağmen yıkılmayacak. Onu hak eden kazanacak, kendi de biliyordu, çaresiz olabilirdi ama o gerçekten değerli bir kadındı. İşte bu onun en büyük moraliydi gücüydü.. Herkes lâyık olanda kalmalıydı. Onu üzen her şeyi, herkesi hayatından bir kalemde sildi.


Sabahtan itibaren hırsla hayata yeniden bağlanacaktı. Nasıl ki her sabah güneş yeniden doğar, o da öyle doğacaktı. Bir daha kimse umutlarını karartmasın, canını acıtmasın, onu böyle ağlatmasın.

 
Toplam blog
: 2
: 621
Kayıt tarihi
: 21.02.09
 
 

72 Yalova doğumluyum. Lise mezunuyum, 3 kız annesiyim. Yemek yapmayı, psikolojiyı, hayatı, insanl..