Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '12

     
    Kategori
    Ben Bildiriyorum
     

    Kadın olmak

    Yaklaşık iki üç ay öy önce "Nereden başlasam? Nasıl anlatsam?" diye düşündüğüm, çağ dışı ve kabullenilemez bir tavırla karşılaştım. Hem de nerede olsa beğenirsiniz? Beyoğlu'nda bir BARda! Hem de bu tavır bizzat mekan sahibi tarafından bana ve kız arkadaşlarıma karşı, daha da önemlisi kişilik ve haysiyetimize karşı gerçekleştirildi. Tabii ki o mekana bir daha ayak basmadım; ancak böyle durumlara karşı kadınları ve hatta bazen erkekleri bile koruyacak bir hukuk sistemine sahip olmadığımızı ilk o gece anladım. Olayı detaylı anlatayım.

    Taksim'e eğlenmeye gidelim dediğimiz bir geceydi. Havalar yeni yeni soğumaya başlıyordu; ama üç ay önceydi desem çok abartmış olmam herhalde. "Nereye gitsek? Ne yapsak?" diye düşünüyorduk. Saat henüz erkendi ve biz zaten ne tarz bir eğlence istediğimize henüz karar vermemiştik. Ne yalan söyleyeyim, ögrenci adamız, paramız da azdı. Öğrenci arkadaşlar kesin duymuşlardır, İçen Arı diye bir mekan var. Mojo'nun sokağında, 444'ün kapısından giriyorsunuz en ust kata çıkıyorsunuz. Mekana zaten mekan ya da bar demek için bin şahit ister; fakat içkileri ucuz (ve pek tabii kalitesizin dibine vurmuş) olduğundan genelde öğrenciler tercih ederler. Hele hafta sonları saat 8 dedin mi tıklım tıklım dolar, içeride adım atacak yer kalmaz. Evet, yanlış okumadınız. Herkesin oturacağı şekilde düzenlenmiş bir yer; ama artık siz düşünün içeride o kadar cok masa oluyor ki insanlar tanımadıkları kişilerle aynı masayı paylaşmak durumunda kalıyorlar denebilir. Zaten bizim problemimiz de buradan çıktı.

    Gittik. Yer boşalsın diye bir on dakika kadar bekledik. Büyük tek bir odadan oluşan mekanın girişine göre sol tarafının en arka köşesine oturtulduk. Yerimiz fena değildi; ama mekan gene çok kalabalıktı ve yan masayla bizim masayı ayıran tek şey masalar arasındaki yaklaşık üç santimden ibaretti. İçkilerimizi söyledik, muhabbet gırla gitti. Bir süre sonra yan masamızdaki iki öğrenci erkek arkadaş bizden çakmak istedi. Biz de verdik. Doğal olarak nezaketen konuşmaya başladık. Okuduğumuz üniversitelerden, not sistemlerinden, okullarımızda okuyan diğer kişilerden, kampüslerimizden, arkadaşlarımızdan bahsettik. Daha sonra ben bir içki daha söyleyip, kız arkadaşlarımdan da bir tanesini yanıma alıp lavaboya kalktım. Bilirsiniz kadınlar lavaboya tek gitmezler. Lavabo alt kattaydı. Merdivenden indim ve biraz ileriedim; ancak arkadaşımın arkamdan gelmediğini fark ettim. Kendisi bir süre sonra yanıma geldi ve "mekan sahibi"nin kendisini durdurup yanımızdaki çocukları önceden tanıyıp tanımadığımızı ve onların bizi rahatsız edip etmediklerini sorduğunu söyledi. Bu aslında, kadınların gece hayatında karşılaştıkları durumları varsayacak olursak, hoş bir davranıştı bana göre; ancak beyefendi bunu öyle bir sekilde söylemiş ki arkadaşım bu durumdan bize karşı hoş olmayan bi şeylerin ima edildiğini düşünmüş. Lavaboyu kullanıp yukarı çıktık. Arsız "mekan sahibi" ne yapsa beğenirsiniz? Arkadaşımın kolundan tuttu ve "Beni duydun mu?" diye bağırdı. Ben de böyle şeylere pek gelemeyen biriyim. Problemin ne olduğunu bana da açıklamasını istedim beyefendiden. Beni bir süre görmezden gelmeye çalışsa da ısrarlarım üstüne gönülsüzce benimle konuşmak durumunda kaldı. Bana söylediği şey tam olarak şuydu:"Ben mekanımda böyle şeylere müsaade etmem!" Donup kalmıştım. Neye müsaade etmediğini sorduysam da bir cevap alamadım. Tepem atmıştı. Eğlenmeye geldiğimiz yerde, oranın sahibi tarafından hakarete uğruyorduk resmen. Çocuklarla konuşuyor olmamız nedense namussuzluk olarak algınanmıştı. Konuşurken farklı bir amaç gütmediğimizi anlatmaya çalıştım adama ki gütsek bile bunun onu ilgilendimeyeceğini ve bize karışma yetkisini kendisinde nereden gördüğüne dair birkaç bir şey söyledim. "Beni ilgilendirir. Ben mekanın sahibiyim. Bakın adisyonunuzu kapatırım."dedi. Mekanın sahibi olması bize hakaret edebileceğini mi gösteriyordu? Ya da masaları birbirine bu kadar yakın yerleştirip de insanların bir şekilde herhangi bir konuda etkileşimde bulunmayacağını mı düşünüyordu bilmiyorum. Tek bildiğim adamın o daracık kafası ve daracık bakış açısıyla "kadın" olgusuna nasıl baktığını bir anda ortaya koymuş olmasıydı.

    O an bir sürü şey hissettim. Öfke, üzüntü, nefret,.. Hak etmediğim bir şekilde aşağılanmıştım. Ne yalan söyleyeyim kendimi bazı şiddet içerikli hareketleri gerçekleştirememek için zor tuttum ve adamla konuşmaya çalışmanın bir şey ifade etmeyeceğini o an anladım. Adama söylediğim son cümleler şunlar oldu:"Ama burası Türkiye değil mi? Burada kadının yeri ve işlevi belli." Adam bu soru ve yorumuma EVET cevabını verdi. EVET. EVET. EVET. EVET. 

    Masaya geri oturduğumda tek düşünebildiğim o "EVET" kelimesiydi. O kelime o an Türkiye'de yaşayan kadınlar için çok şey ifade ediyordu. Nasıl böyle bir şey olabilirdi? Yan yana gelen kadın ve erkekten yanlızca cinsellik mi anlaşılmalıydı? Ben ileride, bu düşünceyi savunan insanlar için mi çalışacaktım? Kadın dediğin bir sex objesi miydi? Bunları düşünürken, lavaboya inmeden önce söylediğim içki geldi. O içkiyi istemediğimi geri götürmesini söyledim garsona. Adisyona yazılmış içkilerin geri gönderilemediğini söyledi getiren arkadaş. O kadar hakareti yutup üstüne bi de istemediğim ve içmediğim içkinin parasını da ödedim.

    Yorumu size bırakıyorum ve okuduğunuz için de teşekkür ediyorum.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 99
    Kayıt tarihi
    : 17.12.12
     
     

    Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiyim. Kaçıncı sınıfım ya da okulum ne zaman bitecek ..