Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '09

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

Kadınlar Günü değil, “eşitlik günü” olsun

Kadınlar Günü değil, “eşitlik günü” olsun
 

Kadına değer veren tek lider ATATÜRK


Yaklaşan 8 Mart için etkinlikler başladı. Yılın bir tek gününde mi hatırlanmalı kadın?

Yine ayni palavraları duyacağız birçok kesimden..

“Kadınlar bizim baş tacımız”, “onlar bizim bacımız”, “anamız”, “kardeşimiz”, “eşimiz” gibi..samimi olmayan söylemler gününde yine yerlere, göklere sığdırılamayacağız.

Artık, kadınların bu laflara karnı tok.

Yaklaşan seçimler için belirlenen adaylara baktığımız zaman, kadına ne kadar değer verildiğini, kadının toplumumuzda ne kadar önemsediğini göstermedi mi bazı siyasi partiler?

Az kadın aday, az kadın milletvekili demektir. Dolayısıyle; 19 Nisan seçimlerinde meclise, geçen seçimlerden daha fazla kadın milletvekili girebilmesini nasıl bekleyebiliriz?

Siyasi partiler, tüzüklerinde bir değişiklik yaparak kadına neden eşit statüyü yaratamıyor? Peki eşit statü mücadelesi veren kadınlar siyasi partilerden kendilerine daha fazla kota ayrılması için neden mücadele edemiyor?

Sadece 8 Mart günü gelince; basın ve medyada 24 saat içinde kadınlar bol bol yer alacak, Manşetlerde “Dünya Kadınlar Günü, çeşitli etkinliklerle kutlandı” haberleri yer alacak..

Ama sonrasında kadın yine hep ayni yerde mücadele etmeye, hak aramaya ve eşitlik savaşı vermeye devam edecek.

Hiç bir 8 Martta, değişen birşey olmayacak mı?

Bu mu farkındalık? Bu mu medeniyet? Bu mu eşitlik?

Dünyadaki kadınların mücadelesi devam etmektedir; Bu mücadele, kadının içinde bulunduğu ortama, sisteme, dinsel yapıya , yetişme tarzına, kültürel yapıya, ekonomik yapıya, aile ve çevreye ve ahlak anlayışına göre farklılıklar oluşturur.

Haliyle “toplumsal cinsiyet” kavramı içerisinde, bireyleri, biyolojik farklılıklar olarak değil, toplumun kadın ve erkek olarak bizleri nasıl algıladığı ve nasıl düşündüğü önemlidir.

Dolayısıyle de her toplumun “toplumsal cinsiyet kavramı”, toplum olarak kadını veya erkeği nereye koyduğuyla iligilidir.

Kadına “narin çicek” muamelesi değil, “eşit insan” muamelesi yapmalarını bekliyoruz.

Lafla, destek olmuyor. Sözde destek, ya da sözde değer, bayanları toplumda olması gereken o eşit statüye maalesef oturtmuyor.

Özde eşitlik ve özde toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının önce bilinçlerde yer alması ve uygulanması gerekir.

Bilimde, sanatta, sağlıkta, ekonomide ve her alanda bir çok erkeğin eline su dökemeyeceği pırıl pırıl aydınlık bir kadın nüfusu, kendini ispatlamak istiyor.

Ama elimizdeki toplumsal verilere bakacak olursak, kadına bunu ispatlama şansının verilmediğini kolayca görüyoruz. Hatta bu ayrımcılığın her gün biraz daha da kötüye gittiğini görüyoruz.

Kadını, “eşit paylaşımın olmazsa olmaz unsuru” olarak görmediğimiz sürece ve kadınlara kendilerini ispatlama şansını vermediğimiz müddet, çağdaş olduğumuzdan da bahsedemeyiz..

Böyle bir durumda da açıkca şunu söyleyebiliriz. Toplumda kadına karşı, dışlayıcı ayrımcılık gizli ve sinsi olarak devam etmektedir.

Dünyada savaşlar yüzünden yaşanan trajedilerde sessiz siper olan kadın yürekler değil mi?

Kıbrıs’ta vermiş olduğumuz varoluş mücadelemizde de, eşini, oğlunu yada babasını kaybeden kadın, her zaman, vefakarlığıyla ve hizmetleriyle onur ve gururumuz olmadı mı?

Bir başka örneği de Ortadoğu’da yaşanan Irak savaşında görebiliriz. İşgal başladığından beri ölen erkeklerin sayısının bir milyonu aştığı belirtilirken, bu ölüler arkalarında, çaresiz, umutsuz ve sessiz eşler ya da anneler bıraktı. Sayıları 10 milyonlarla ifade edilen bu kadınlar, hayatta kalmak ve ailelerini beslemek için amansız bir mücadele veriyor.

Bütün savaşlarda bu böyledir. Kadınlar sadece çocuklarını, yakınlarını, bedenlerini ve yaşam haklarını değil, eşitlik ve özgürlük umutlarını da kaybederler.

Omuzlarına yüklenen büyük bir sorumlulukla yaşam mücadelesine devam etmek zorunda kalıyorlar. Böyle durumlarda hayat geriye kalanlar için daha da zordur.

Ve geriye kalanların coğunluğu da kadınlar...

Her yıl 8 Mart ile birlikte, kadın yüreklerinde alevlenen eşitlik mücadelesi, duyguları yeniden canlanmaktadır. Oysa ; bu hak kadına, mücadele zorunda bırakılmadan verilmeli.

Kız, hanım, bayan ya da kadın....

Adı önemli değil. Toplumsal yaşamdaki yeri önemli !

Toplumun ona verdiği değer önemli!

Toplumun onu nasıl algıladığı önemli !

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin” varlığı, toplumu daha da güçlendireceği bilinciyle, 8 Mart Dünya Kadınlar gününün, ayni zamanda “eşitlik günü” olarak da kutlanılmasının, en azından toplum tarafından da benimsenmesinin bir ispatı olacağı kanısındayım.

Benimseme niyetimiz varsa onu ortaya koyma zamanı geldi sanırım...

 
Toplam blog
: 62
: 707
Kayıt tarihi
: 18.11.08
 
 

1962 dogumluyum. Doğu Akdeniz Üniversitesi mezunu bilgisayar programcısıyım. Mesleğim gereği birçok ..