Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '15

 
Kategori
Sinema
 

Kafesin Anahtarı Kimde?

Kafesin Anahtarı Kimde?
 

Gün görmeyen yiğitler. Gelecek için gençliğe, bir umut verdiler. Onlar ki yusuf yüzlüler.. Evet yanlış tahmin etmediniz, onlar ÜLKÜCÜLER !           

Pek anlayan olmadı onları.. Onları anlamak için, önce aşkı anlamak lazımdı belki. Onları bilmek için önce, karşılıksız sevgiyi öğrenmek, onlara katılmak için en önce Hakk'a koşmak gerekti. 

Pek anlatan da olmadı o yiğitleri. Çünkü onları anlatabilek için yürekli olmak, onlardan olabilmek için şerefli kalmak gerekti. Zordu ülkücüleri anlatmak ve bir o kadar zordu anlattığında sesini on binlere duyurmak. 

Mücadeleleri bilinmedi çok fazla. Milyonlara ulaşan bir film çekilmedi anıları hürmetine. Sesimiz olan sanatçı ağabeylerimizin türkülerinde kaldı hikayeleri sadece. Hor görülen, mücadele ettikleri milletten destek göremeyen küskünleri gördü bugünün yiğitleri. Serzenişler duydu, işkenceler dinledi. O şanlı mücadele anlatılırken, kulak kesildi dinledi, duyabildiğince dinledi, sıkılmadan dinledi, sadece kulağıyla değil, tüm yüreğiyle dinledi. 

Ne bir gün ana haber bültenlerinde gördü ülkücü ağabeylerinin şehadet yıl dönümünü, ne bir gazete manşetinde. Hep dinledi, küçük odalarda anlatan bir ağabeyin dilinden, ufak çaplı konferansların, yüreklerde büyük etki bırakan mükemmel etkisi ile büyülendi. O dönemleri anlatan dizilerde, sinema filmlerinde göremedi duyduklarını. Afilli kitaplarda, bire bin katarak anlatılan o dönemlerin içinde bulamadı ağabeylerinin mücadelelerini. Ama hep bildi, haklı olan davasında, hakkı söyledi. Dilinin döndüğünce anlattı, tüm inanmışlığı ile durmadan o haksız medyaya karşı koydu.  Ama nasıl ki, görmek için göz, duymak için kulak lazımsa, anlamak içinde yürek ve inanç lazımdı. Anlayamadılar aşkı bilmeyenler, vatan aşkını o yiğitlerin. Bilemediler onların Allah davasını, daha Allah'ı bilemeyenler.

Gayretlerin ilk günkü kadar keskin ama anlatabilme umudunun ilk günkü kadar güçlü olmamaya başladığı bu günlerde, birileri çıktı, sorumluluk aldı ve başladı anlatmaya. Soluk soluk, nefes nefes haykırmaya. Buna ihtiyacı vardı ülkücü camianın. Bu seslenişe hiç olmadığı kadar hasretti. Hiç olmadığı kadar hazırdı dinlemeye. Hazırdı bu işi omuzlarında taşıyanlarla birlikte haykırmaya, seslenmeye, işte biz de bunları yaşadık demeye.. Çünkü, yavaş yavaş hafızalar kararıyor, destanlar nesillere aktarılamıyordu. Tam bu zamanda bir ışık oldu Kafes. Girilen tünelde gözüken aydınlık oldu Kafes. Donmuş hafızaları ısıtacak ve yeniden canlandıracak bir güneş oldu Kafes. Biten, tükenen heyecana, bir umut oldu Kafes. Biz de varız demek için bir milat oldu Kafes. Çekilen bunca dertlerin, muhteşem bir aşk hikayesinin, hüznün, ayrılığın, acının, tüm salonu istisnasız göz yaşlarına boğan bir neslin büyük destanının adı oldu Kafes. Evet, eksikleriyle, belki hatalarıyla ama varlığıyla, fikirlerimizin tıkıldığı kafesten bir çıkış oldu Kafes.

Bu çıkış kurtuluş olacak. Bu çıkış yükseliş olacak. Bu çıkış, sisli ortamlardan ayrılış, zafere doğru haykırış olacak. Ve Türk milliyetçileri, tıkıldıkları kafesi mutlaka kıracak..

Bu zorlu dönemde bin çaba ile sinema camiasında bir duruş sergileyen yiğit insanları tebrik ediyorum. Bunun kendini anlatamayan, verdiği onca mücadeleyi verdiği mücadeleyi sinema sektöründe şimdiye kadar detaylıca aktaramayan ülkücü camiaya hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Yazmasınlar gazeteler, vermesinler televizyonlar, anmasınlar kalemini ve şerefini satanlar. Biz buradayız demek için, bu oyunun kurallarını biz yazacağız, biz oynayacağız. Her şeyden daha önemlisi sonuç ne olursa olsun, var olcağız. Var olmak için, var edelim. Kafese sahip çıkalım. Bu muhteşem adımı, var olma mücadelesi adına destekleyelim. Unutmayın, her kilidin, bir anahtarı mutlaka vardır. Her kafesin de bir kilidi.. Anahtar bizim elimizde..

 
Toplam blog
: 12
: 653
Kayıt tarihi
: 14.10.14
 
 

Mustafa DUYAR, "SON MEKTUP" kitabı'nın yazarı olmasının yanı sıra Tıp Fakültesi öğrencisidir. Şii..