Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '08

 
Kategori
Bayramlar
 

Kahve telvesine gizlenen eski bayramlar

Kahve telvesine gizlenen eski bayramlar
 

Soğuktan buğulanan camın önünde kahvesini yudumluyordu. Saatler gece yarısını henüz geçmişti. Bayramın ilk dakikalarıydı artık. Gözleri duvardaki aile fotoğrafına takıldı bir an. Ve dalıp gitti çocukluğunun geçtiği bayramlara.

Yastığının altına gizlenen “sürpriz” niteliğindeki kıyafetler giyilir, büyüklerin eli öpülür ve ailece neşe içinde yapılan bayram kahvaltılarına geçilirdi. Kahvaltı edilirken kimin nereye gideceği konuşulurdu. Büyükler aile ziyaretlerine gider, küçükler ise kapı kapı gezip, şeker, harçlık toplayıp, soluğu mahalle çıkışına kurulan oyun parkında alırlardı. O harçlıklar tükenmeden dönülmezdi eve. Şekerlerin akıbetleri de farklı değildi hani. Akşam vakti yemek masasının etrafında, sevgi çemberi misali oturulduğunda, o gün yapılanlar anlatılırdı. Anlayacağınız huzur, mutluluk, paylaşım içinde geçerdi eski bayramlar.

Cama tıklatan iri yağmur tanesinin o tiz sesiyle çıktı zaman tünelinden tatlı bir hayalden uyanırcasına.. Önünde duran fincanın içindeki bir yudumluk kahveye baktı. Bir dudak hareketiyle onu da mide ye indirdi. Bir fincan kahvenin bitme süresince nerelere gitmişti yorgun ve yalnız yüreğiyle. İçini çekip “Ah eski bayramlar, şimdi nerede” dedi. Kolundaki saatten vaktin epey ilerleyişine şahit oldu. Yine bir bayrama girilmiş ve erken kalkması gerektiğini hatırlayıp yatağına yöneldi.

Yastığının altında bir zamanlar gizlenen elbiseleri yerine kör bir bıçak vardı şimdi. Malum, yalnız yaşamak zordu. Uykuya dalmadan önce onu ziyarete gelecek olan yoldaki oğlunu düşündü bir an. Farklı şehirde öğrenim hayatını sürdürmekteydi oğlu. Akşam haber bültenlerini işgal eden trafik kazalarına takılmıştı aklı. İçi ürperdi ve oğlu dahil, tüm yolu sılaya düşenler için dua etti. Duanın vermiş olduğu ferahlıkla daldı uykusuna.

Kahve içerken daldığı hayal rüyasını da renklendirmişti.

Kahvaltıyı hazırlarken kapının kilidini bir anahtar okşuyordu ve oğlunun anahtarıydı bu. Sesinden tanımıştı anahtarın. En nihayetinde kapı açılmış ve altı aydır süre gelen Anne-Oğul hasreti son bulmuştu. Eskisi gibi kahvaltıya oturduklarında sandalye sayısındaki ciddi düşüş gözlerini nemlendirmeye yetti. Aralarından ayrılan diğer aile fertlerinin ebedi istirhatlerine çekildikleri yerleri ziyaret ederek bir bayramı daha karşılamanın burukluğu içindelerdi.

Gönüllerince vakit geçirdiler ayrı kaldıkları altı koca aya inat yaparcasına.

Bayram sonunda oğlunu okuluna uğurlamak için geldiği terminalde farklı duyguları barındırıyordu içinde. Bunun nedeni; çocukluğunun masumane çığlıklarına şahit olan oyun parkının yerinde artık, içinde hüzünleri ve mutlulukları aynı karede birleştiren otobüs terminalinin olmasıydı. Birbirine kenetlenen yürekleri “Bir sonra ki bayramda görüşmek üzere” dilekleriyle ayrıldı.

Otobüs terminalden ayrılıp, nokta kadar kalıncaya kadar hareketsiz gözlerle takip etti. Yüreğinin büyük parçası otobüsle beraber terk ediyordu onu. Ama biliyordu ki o kopan parça eninde sonunda yerini tekrar bulacak ve bir daha hiç kopmayacaktı.

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..