Kahve ve...Premıum

Kendinizi ödüllendirmek için ne yaparsınız?

Hani çok zor bir işi kotarırsınızda başarmanın keyfi ile o rahatlama anında?

Eski çalıştığım şirkette çetin geçen ayın sonunda satış hedefleri yakalandığı zaman şirket bahçesine, yarısı çürümüş söğüt ağcının altına yaktırırdım aşiret mangalını...

Çalsın sazlar... Ekipte bayan olmadığı için kızlar söylemez...

Sıra ile girişirdik...

Artık içimizden ne gelirse, sesimizin güzelliğine çirkinliğine bakmadan gönülden geldiği gibi...

İşi abartıp dansöz çağırdığım dönemler de oldu... Arkadaşlar maaşı dansözün göğüsleri arasına sıkıştırıp ertesi gün ayılıp avans istemeye gelince vazgeçtim...

Daha önceki şirkette susuz, buzsuz viski içerdik... Hani şu 12 senelik olanlardan... Hoş ben hala beceremem o mereti içmeyi, elime yüzüme bulaştırırım...

Şimdilerde o keyifli anlarda Türk kahvesine dadandım...

Soğuk sudan yapılacak... Korda, olmadı kısık ateşte pişirilecek, telvesi bol olacak, kahve bittiğinde telve parmaklanacak, köpüğünde manda batmayacak...

Türk kahvesi sunulurken yanında su verilmesi adettendir... İçilen su ağzı kahve lezzetine hazırlar ya!

Kahve ile su içmiyorum ben.

Kahveyi Uludağ Premıum’la yudumluyor, puroyla parlatıyorum...