- Kategori
- Deneme
Kanadı kırıktı
Net'ten
Baharın sıcaklığını hissettiremediği Ankara’nın, ayazlı sabahlarının birinde karşılaştım onunla. Öyle sessiz, öyle çaresizdi ki.
Tutsam avucumun içine sığacak kadar küçüktü.
Üşüdüğünden miydi? Yoksa korktuğundan mıydı gözlerinin kapalı oluşu?
Yere yakın bir dala kadar uçabilmişti sadece.
Yaşam yolculuğunun ilk zamanlarında, hayata hazır değilken kırılmıştı kanadı.
Bilinmez neden? Kanatları güçlenmeden mi başlamıştı yaşam yolculuğuna?
Başkaları mı sebep olmuştu?
Yoksa hiç beklemediği bir anda yaşamın cilvesiyle mi karşılaşmıştı?
Yaşarsa öğrenecekti güçlü olması gerektiğini.
Ve çarenin kendisinde olduğunu.
Ya bizim kolumuzun kanadımızın kırıldığı zamanlar;
Hayatımızın alt üst olduğu zamanlar, kendimizi en dipte bulup da nasıl çıkacağımızı bilmediğimiz zamanlar, sıkı sıkıya tutunduğumuz şeylerden yoksun kaldığımız zamanlar değil midir?
Hani hiç beklemediğimiz bir anda çaresiz kalışlarımız,
Çarenin kendimizde olduğunu öğrenmemiz içindir belki de.
Hani zamansız gidişlerin arkasından döktüğümüz gözyaşları,
özlemlere alışmayı öğrenmemiz gerektiğindendir.
Hani sıradan sıkıntıları dert ederken ruhumuzda açılan onulmaz yaralar,
her şeye rağmen yaşama tutunmayı bırakmamamız gerektiğindendir kim bilir?
Ve hayat öğretir, biz istemesek de…
*
Nisan 2011 / Kurşun