Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '07

 
Kategori
Mizah
 

Kantarınıza bir çıkabilir miyim? (Bizim evin halleri 4)

Kantarınıza bir çıkabilir miyim? (Bizim evin halleri 4)
 

Geçen ayın başlarında tartıya çıkmak gibi garip bir his belirdi içimde. Hanım da durmadan, ya sen biraz kilo aldın galiba deyip duruyordu.

Sonra benim de dikkatimi çekti bu kilo meselesi. Nedense kafamı arkaya çevirirken, bu eylemi bütün vücudumla yapar olmuştum bir kaç aydır. Bir de dizlerimde hafif, hafif ağrılar belirmeye başlamaz mı? Tamam dedim kendi, kendime, herhalde hanım haklı, ben biraz kilo almış olabilirim. Bizim mahallenin eczanesine girdim.

- Şey, pardon! Kantarınıza bir çıkabilir miyim?

- Tabii, buyrun!

Eczanenin giriş kapısının hemen yanında duruyordu, bana birazdan hayatımın en saçma sapan rakamını bildiricek olan, o sırada gözüme bir canavar gibi görünen, şu saçma sapan alet. Yavaş yavaş yaklaştım ona. Biraz bakistiktan sonra, bütün cesaretimi toplayip, bir bacagimla ciktim üstüne. Gösterge 55 kiloya cikti. Daha da cesaretlendim. Yok canim daha da neler, 95 kilodan fazla yoktur diye düsünüp, tamamen ciktim tartinin üstüne.

O sırada sanki tartıdan acı dolu bir "Ahhh" duyar gibi oldum. 106 kilo. Bir daha baktım, hala 106 kilo yazıyor. Gözlerimi oğuşturdum ve bir daha baktım. 106, 106, 106.

- Sey, beyfendi bir bakar mısınız?

- Tabii, bir problem mi var ?

- Eeee, şey, heralde sizin bu kantar da bir arıza var. Şimdi ben 106 kilo muyum yani?

- Olabilir beyfendi, darılmayın ama, biraz kilolu görünüyorsunuz.

- Pardon?

- Yani, hayır bizim kantarda herhangi bir sorun yok. Bakın ben 75 kiloyum.

Adama bak ya! Nispet yapar gibi birde 75 kiloyum demez mi? Herif bir deri, bir kemik kalmış. Rüzgar esse götürecek. Hala ben 75 kiloyum diye hava atıyor. KIL.

- Gördünüz mü? Tam 75 kilo gösteriyor.

- Tamam efendim, anlaşıldı. Acı ama gerçek, ben 106 kilo olmuşum.

- Evet kilo vermeniz gerekiyor. Boyunuz kaç?

- 1, 81

- 25 kilo fazlanız var .

- O kadar çok mu ya?

- Evet sizin için ideal kilo 80 ile 85 arasında olması gerekir .

- Peki ( *KIL ) eczacı bey teşekkür ederim, iyi günler.

Doğru evin yolunu tuttum. Kilo vermem gerekiyor doğru ama, nasıl olcak bu iş?. Hani televizyonlar da bazen belgeseller çıkıyor, 350 kiloluk adamları çıkarıyorlar ekrana. Herif ne oturabiliyor, ne yürüyebiliyor, sadece yatıyor. Hatta hastahaneye götürülebilmesi için vinç falan çağırıyorlar. Işte aklıma öyle bir sahne geldi ama, vinçle götürülen kişi bendim, herhangi bir adam değil. Bu arada soğuk-soğuk terleyerek, dizlerimi tutarak dördüncü kata çıkmaya başladım. Yukarıya ulaştığımda, anahtarı deliğine sokamayacak kadar nefes-nefese kalmış vaziyette zili çaldım. Hanım kapıyı açtı.

- Neyin var senin? Benzin atmış. Iyimisin sen ?

- Yahu ne iyisi be. 106 kilo olmuşum. 106 kilo olmuş bir adama, iyimisin sen diye sorulur mu? Hep senin yüzünden oldu bu kilolar zaten?

- Allah, Allah! Niye benim yüzümden olmuş ki? Sürekli geceleri yiyorsun, buzdolabının önüne dikiliyorsun , ne buluyorsan sokuyorsun boğazına (* MOK BOGAZ ) Yerleri de batırıyorsun. Sonra da bana, senin yüzünden oldu bu kilolar diyorsun.

- Iyi be, birşey demedik tamam, biraz fazla yemiş olabilirim. Ben rejime başlıyorum.

- Ne zaman?

- Şimdi!

- Ne kadarlığına?

- Nasıl yani?

- Yani, yarına kadar mı yapacaksın rejimi, yoksa bu akşam biter mi senin rejimin diye merak ettimde.

- Çok komiksin hayatım. Bana yardımcı olmadığın gibi bir de dalga geçiyorsun. Yahu düşünüyorum da etrafımız daki insanlara bir baksana. Bizim Manne`nin kilo sorunu var. Annen`in, annem´in, babam´ın, Didem´in alt katta ki komşunun bile. Bizim eczacı ve senin dışında herkesin kilo problemi var. Sen de zaten Insulin` den dolayı şişmiyorsun. Oh keyfin gıcır, istediğin gibi tıkın. Kilo derdin yok. Sonrada bana yok gece yiyorsun, yok buzdolabı soygununa çıkıyorsun . Anlat, anlat.

- Neyin var senin ya? Tersinden kalkmışsın sen anlaşılan. Ne halin varsa gör. Patla !

- Bana baksana sen. Ne demek şimdi patla. Kilolarıma işaret ediyorsun dimi, o lafla.

(* UYUZ ) Konuşma benle bugün.

- Çok meraklısı değildim. Işin gücün etrafına çatmak ne konuşayım seninle? (*ŞİŞKO ).

Tamam, şimdi oldu işte. Hem 106 kilo olduk, hemde hanımla arayı açtık. Ulan sinirlerim bozulunca bir de iştahım açılıyor. Midem kazınıyor valla, derken kendimi yine buzdolabının önünde buldum.

- Hani ne oldu senin rejim? 15 dakikalık rejim mi olur? Çekil şunun başından. Cık cık cık.

- Iyi tamam yemiycem. Ama sende benim başımın etini yemiycen tamam mı?

- Fessupanallah!

- Tamam hayatım ya. Hemen kızma. Napiyim, o 106 rakamını gördüğümden beri sanki kalbime sancı giriyormuş gibi oluyorum. Ya baksana! 30 ile 40 yaş arasında geçirilen kalp krizleri ölümcül oluyormuş. Yeter! ( Hanımın ismi Yeter ) Ben fenalaşıyorum galiba. Ya bir bardak su versene! Getir şu sandalyeyi şuraya! Dizlerim gevşedi. Nefes alamıyorum, bayılacağım galiba. Hemen acili ara. Ölüyoruuuuuum.

- Yok hayatım, daha ölmüyorsun. Sakin ol! Kalp krizi falan geçirdiğin yok senin. Saçmaladın iyice he. Evham yapıyorsun.

- Ne evhamı be? Ulan şurda ağız tadıyla bir kalp krizi bile geçirtmiyorsun insana. Tamam anladık, ufak bir kalp spazmı olsun bari. Bir bardak su ver dedim!

- Başlarım şimdi senin kalbine de, kilona da, dizlerine de, ölmene de , sana da. Herife bak ya! Iki dakika da kalp krizi geçirdi iyi mi?

Genelde hanım´ın tepesi iyice attımı, başlar evde olmayan bir üçüncüyle, benim hakkımda konuşmaya. En geç bu noktadan sonra çok daha dikkatli olmam gerektiğini biliyorum diye düşünürken, başımdan aşağı bir bardak su döküldü.


- Al sana bir bardak su. Bir bardak daha vereyim mi? He? Istermisin? Istersen bir bardak çay vereyim, ne dersin?

- Tamam ya kalp krizi geçirmekten vazgeçtim, şurdan bir havlu getir bari.

- Getirmiyorum, git kendin al havlunu. Sen varya insanı resmen sinir hastası yaparsın. (*PIS HERIF )

- Iyi tamam ya, amma da büyüttün be. Bak yine kalbim sıkışmaya başlayacak.

- Okaaaaaaan !!!! Çıldırtma beniiiii.

- Tamam canım, tamam ne kızıyorsun? Biraz şaka yapalım dedik, başımdan aşağı soğuk sular döktün.

- Ya hakikaten ya. Ben şimdi bu suyu senin başından döktüm dimi?

- Evet canım. Hemde hiç çekinmeden, şarıl diye.

- Kusura bakmaa yaaaaa. ( Mucuk ).

- Yok canım, kusura bakacak birşey yok da, benim gerçekten biraz dikkatli olmam gerekiyor.

- Ok. 1. Bundan böyle akşam saat 20, 00 den sonra yemek yok. 2. Akşamları hiç ekmek yemiyorsun.3. Kırmızı et, yağlı et, sucuk, salam, sosis yok 4….

- Dur hayatım! Vur dedik öldürdün. Utanmasan bir de arabayı bırakıp, işyerine bisikletle git- gel diyeceksin.

- Süper fikir! Aynen öyle yapıyorsun.

- Olurmu kız? 10 kilometre git, on da gel. Hemde hergün. Ölürüm valla.

- Olur-olur. Sen bunu yapmazsan ben ölürüm. Ben 50 kiloyum, sen 106. Hayatım tehlikede valla.


O gün verilen kararlar, harfiyen uygulanmaya başlandı. Tam bir ay sonra o kalleş tartıya tekrar çıktım.


- Şey, pardon! Kantarınıza bir çıkabilirmiyim ?

- Tabii buyrun!

Tartı aynı yerinde duruyor. Nasıl da sinsi-sinsi suratıma bakıp gülüyor. Gül, gül şimdi görürsün sen! Emin adımlarla üzerine-üzerine gittim canavarın. Şimdi okuyacağım senin canına diyerek, çıktım tartının üstüne. Çok heyecanlandığım zamanlarda, kafamın içinde bir spiker belirir ve başlar o sırada olup bitenleri yorumlamaya.

Evet sayın seyirciler Okan teraziye çıktı, Okan terazide, ibre hareketlendi 10, 20, 50, 70, 80, 90 doksan da durakladı doksanbir, doksaniki, doksan üç. Durdu, bu bir mucize sayın seyirciler gözlerimize inanamıyoruz, olamaz böyle birşey, ibre durdu, hemde tam doksanüçte durdu.

Bu ne büyük bir zafer, Allahım gözlerim doldu. Türkiye seninle gurur duyuyor, diye haykırasım geliyor...

Başardım! Hurrrra! 13 kilo birden verdim. Hemde tam bir ay içinde. Naber lan, dandik kantar!

Bana numara ha? Bana numara yaparsın ha? Al sana, al sana...

- Beyfendi, ne yapıyorsunuz orada?

- Hiiiç, tartılıyoruuum.

- Hayır, onu sormuyorum. Tartıya birşeyler soruyorsunuzda, onu soruyorum. Bakın o tartı sizi duymaz, dolayısıyla cevapta veremez. Bırakın göstergesini. Tamaaam! Şimdi inin tartıdan. Teşekkür ederim efendim. Sakinleştirici hap verebilirim arzu ediyorsanız.

- Hayır (* KIL ) eczacı bey. Inanın buna geçen ay hem benim, hemde eşimin ihtiyacı vardı ama, şuan da gerçekten böyle bir gereksinim yok. Keyfim çok iyi. Kendinize iyi bakın. Iyi günler.

Eczaneden çıktım, bisikletime bindim ve doğru iş yerime. Keyfime de diyecek yok. Kafamda sürekli aynı rakam : “ 93 “!

Parantez içinde ve yıldızlı kelimeler, diyalog sahipleri tarafından sadece düşünülmüş olup, telafüz edilmemistir.

Okan Tinmaz 15.08.2007 Berlin

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..